Fahri YAĞLI

Eczacı - Öğretim Görevlisi

fahriyagli@gmail.com

Sağduyunun Önemi ve Aydınlar Ocağı!

Sağduyu, ilke ve yükümlülüklerimizin toplamıdır, zayıflıklarımızın ve güçlerimizin farkında olma durumudur. Vakalar karşısında, hırs ve kibir gibi zaaflara düşmeden doğru ve güzel topluma faydalı kararlar alabilmektir. Sağduyu alçak gönüllülüğümüzü geliştirme çabasıdır, toplumu tehdit eden hal ve durumları önceden görme yeteneğidir. Sağduyu kaynağının kökleri töre, bilgi, görgü ve tecrübedir, farkındalığa sahip olmak demektir...

Sağduyu felsefesi, Thomas Reid tarafından ortaya atılmıştır. “Sağduyu ilkeleri, “Her insanın yetkin ve tarafsız gözlem yapabilmesidir. İlkeli ve erdemli davranışlar konusunda büyük hassasiyete sahip olması gerekir.” Thomas’a göre sağduyu “milletin rızasıdır.”

Göktürk Kağanı, Bilge Kağan (683-735), şu sözleri ibret vericidir; “Ey Türk Oğuz Beyleri! Bu sözümü iyi işitin! “ Ey ölümsüz Türk milleti! Kendine dön! Milletin adı sanı yok olmasın diye, Fakir milletimi zengin ettim. Azalmış milletimi çoğalttım. Atalarıma layık bir evlat olmağa çalıştım. Ecdadımız törelerine öyle bağlı idi ki, bununla milleti mutlu ettiler. Onlar bilge kağandılar. Sonradan bilgisiz, beceriksiz kağanlar, Çinlilerin hilesine kandılar. Babamın Türk ordusu kurt, Türk düşmanları koyun oldu. Kurt önünden kaçan koyunlar dağılıp gittiler.”

Sağduyu ve Sivil Toplum konusunda önemli araştırmalar yapan Paine’dir. Sivil toplum ve devlet kavramlarını ortak alanda belirlemeye çalışmıştır. Modern devlet algısı düşüncesinde “Sivil Toplum” ve “Devlet felsefesini” yakından incelemiştir. Aydının genel kamu hukuku içinde, önemini ve yönetime katkısını önemsemiş, modern devlet oluşumu için sivil insiyatifin katkısı üzerinde durmuştur...

Aydınlar Ocağı 52 yıldır Türkiye’de sağduyu ve toplumsal sorumluluk anlamında sivil insiyatif alabilen, köklü geleneği itibariyle milli kültürün temsilcisidir. 1961 yılında önce Aydınlar Kulübü olarak kurulmuş,14 Mayıs 1970 yılında kurucuları Aydınlar Ocağı çatısı altında bir araya gelmiştir. Aydınlar Ocağının yakın geçmişte Türkiye’nin siyasi ve fikri yapısının oluşmasına önemli katkıları bulunmaktadır. Ürettiği proje ve fikirleri ile milli kültürün değerler bütünü haline gelmesini sağlamış, ocağın milli doktrinleri devlet aklının yaşamasına katkı sunmuştur. Ocak bilgi ve tarihi kökleri itibari ile yetiştirdiği aydınlarla adeta bir okul olmuştur.

Aydınlar Ocağı, toplumsal aydınlanma ve ilerlemede katkısı olduğu gibi, bir çok siyasal tıkanıkların aşılmasında kendini göstermiştir. Örneğin, 1975 ila 1977 kurulan birinci ve ikinci “Milliyetçi Cephe Hükümet” koalisyonun kurulması, 12 Eylül 1980 sonrası sivilleşmenin önünün açılması, anayasa çalışmalarında ve bir çok alanda katkısı olduğunu söyleyebiliriz. Türk aydınlarının Türk siyasi hayatına yaptığı katkılar ve günümüz problemlerine sundukları çözüm önerilerini aydınlar ocağı web sayfamızda ki (http://aydinlarocagi.org/aydinlar-ocagi[1]yayinlari/)1970-2021 yıllarına ait yayınlardan da görebilirsiniz.

Aydınlar Ocağı toplumsal olaylarda sorumluluk almış, yerli ve milli bir sivil toplum kuruluşudur. Toplum ve devlet yapısının omurgasını oluşturabilecek fikir ve kadrolara sahiptir. Türk siyaset ve fikir hayatında önemli roller üstlenmiş, tesirleri yok edilemeyecek kadar izler bırakmıştır. Bu izleri bırakırken en fazla dikkat edilen ilke “siyaset üstü olma” prensibidir. Aydınlar Ocağı, dernek olarak günümüze kadar hiçbir siyasi parti ile işlevsel olarak bir arada olmamıştır. Aydınlar ocağı ülkü, ilke, ülke prensiplerini fikir dünyasında hep muhafaza etmiştir.

Aydınlar Ocağı sağduyulu davranmanın bedelini de zaman zaman ödemiştir. Örneğin,12 Eylül 1980 öncesinde Ocak binaları sürekli taciz edilmiş, terör örgütleri tarafından bombalı saldırılara maruz kalmıştır. 28 Şubat 1997 darbeside ocağı hedef haline getirmiştir. 2002 sonrasında ise Fetö Terör örgütü, devlet gücünü arkasına alarak kumpaslar kurmuştur. Bunları yapan hep aynı uzaktan kumandalı dış güçlerdir, ipleri bu mihrakların elindedir.

Aydınlar Ocağı öngörü ve yaşam pratiğinin zenginliği sebebiyle bazı dış mihrakların Türkiye üzerindeki hain emellerini önceden görmüştür. Fetö Terör örgütü (Yeşil Ordu)’nun kuruluş amaç ve niyetlerini 1960’lı yıllardan beri iyi bilmektedir. Yeşil Ordu’nun kuruluşunun yegane amacı Türkiye’yi kuşatma ve yok etme planıdır. Aydınlar Ocağı 15 Temmuz 2016 öncesinde hükümeti ve çevreleri sürekli uyardığı gibi hain emeler taşıyanlar konusunda hiç YANILMAMIŞTIR. Her platforma kimsenin konuşmadığı 15 Temmuz öncesi en büyük refleksi ortaya koymuştur ve yanılmamıştır. Aydınlar Ocağı bu net duruşunun bedelini, misliyle ocağa yapılan hain kumpaslarla da ödemiştir.

15 Temmuz 2016 işgal provası öncesi Türkiye’de ilk şehit Aydınlar Ocağının değerli üyesi “Rahmetli Necip Hablemitoğlu” dur. 2002 yılında şehit edilmeden önce Fetö Terör Örgütü için siyasal iktidarları defalarca uyarmıştır. Hablemitoğlu devlet içindeki Fethullah Gülen yapılanmasını ifşa etmiş ilk isimlerden biriydi. Hablemitoğlu her kesin hatırlayacağı 24 Haziran 1999'da 32. Gün programında tehlikeye dikkat çekmişti. (https://www.youtube.com/watch?v=iTorp9-GMk4)

Aydınlar Ocağının modernleşme ile batılılaşmayı farklı görür. Güçlü bir Türkiye’nin oluşumu bilim, bilgi, modern düşünce pratiği ve milli kültür ile olabileceğine inanır. Geçmişini iyi analiz eder, Türk İslam Medeniyetinin yeniden dirilişinin mümkün olduğuna inanır. Ancak o zaman dünya medeniyetlerini geçme fırsatı bulacağını savunur. İşte bu yüzden Türkiye Cumhuriyeti ulus devlet kimliği ile laik ve demokratik bir modeldir. Özellikle son dönemlerde Arap dünyasında “Medeniyet İçi Çatışma” artmaya başlaması, müslüman halkların birbirini kırması, bölgede tek laik, sosyal ve hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin konumunu daha da önemli hale getirmiştir.

Türkiye’de iktidarların değişimi, siyasal akımların farklılaşması ile ocağın, kamusal iletişimi engellenmiştir. 2000 yılları sonrasında siyasi iktidar ve kamu alanı, “Türk Töresi ve Türk-İslam Felsefesi” yerine katı bir sekülerizme kaymıştır. Aydınlar Ocağı felsefesinde, Müslüman toplumunun modernleşme şansının Laiklik ilkesinin topluma sunduğu din ve vicdan hürriyeti ile doğru orantılı olabileceğine inanır. Aydınlar Ocağı, İslam’ın siyasi çıkarlara alet edilmesi, yolsuzluklara ve particiliklere payanda yapılması, servet yapma aracı olmasını asla kabul etmez. Başka bir ifadeyle, dinin politik amaçlara alet edilmesi ve yapılan uygulamalara meşrutiyet sağlaması kabul edilemez olarak görür.

Aydınlar Ocağı toplumsal duyarlılığı ve SİVİL İNSİYATİF alma geleneğinin kaynağı “Türk Töresidir”. Türkiye’de siyasi kurumlarda sağduyudan söz etmenin zorlukları vardır. Siyasi kurumların rekabet aşırılığı ve sert üslupları gereği, sağduyuyu bünyelerinde yaşatmalarının zorlukları vardır. Bu nedenle politik bağnazlık sağduyunun düşmanıdır diyebiliriz.

Aydınlar ocağı geleneğinde muhafazakarlık vardır. İslam dini, erdemli ve ahlaklı olmayı emreder. Muhafazakarlık milletseverliktir, etnik taassubu reddeder, din ve vicdan hürriyetine önemser, başka bir ifadeyle, milliyetçilik milleti sevmek demektir. Muhafazakârlığın merkezine milliyetçilik yoksa salt dindarlık muhafazakârlık değildir. Muhafazakârlık fertlere ve millete ait ne varsa sevmek ve korumak demektir. Muhafazakarlık töre ve milli kültürü, manevi değerleri yaşatmak demektir.

Siyaset ilmi, sadece öğrenmekle sınırlı bir bilgi ve eylem değildir. Siyasetin entellektüel kapasitesi olmadığında sığlaşma ve bağnazlık gelişir. İslamiyet’ten önce Türk Kültür ve bozkır geleneğinde en değerli olan ahlak kurumudur. Fertler hangi dine mensup olursa olsun, hangi fikri görüşe inanırsa inansın, ahlak ve erdem olmadan "sağduyulu insan" olmak mümkün değildir. Bir dinleri olmadığı halde ahlaklı ve erdemli insanların sayısı çok fazladır. Çünkü bu ilkeler, doğru ve iyi insan olmanın özelliklerindendir.

Siyaset kurumu, yerli ve milli sivil insiyatifle birlikte olduğunda, sağduyuyu dinlediğinde toplum ve devleti mükemmelliğe taşıyacak güce ulaşacaktır. Ne yazık ki ülkemizde, başarı ve başarısızlık bilgi, erdem ve sağduyu üzerinden değil, hamaset, ideolojik yakınlık, kutuplaşma ve çıkar üzerinden şekillenmektedir.

Gerçek olan ise, kamu ve siyaset yönetiminin, ilim, ahlak, erdem, milli kültürü ve sağduyuyu dikkate almadan başarılı olma şansı yoktur.