Yaşar RAVANOĞLU AKDAŞ

Kara Boncuk

Bugünkü masalımız Mutluluk ormanının yakınındaki Şenlik Köyünde geçiyor. Şenlik köyünde yaşayan ailelerden birinin oğlunun adı Kara boncukmuş. Çok çalışır arkadaşları ile iyi geçinirmiş. Eğlenceli neşeli bir çocukmuş.

Annesi babası da onunla gurur duyarlarmış. Evinde de söz dinleyen annesini babasını üzmeyen bir çocukmuş. Karnesi hep pekiyilerle dolu olurmuş. 

Annesi babası tatili için Karaboncuğa bir sürpriz yapmaya karar vermişler.

Karne aldıkları gün erken çıkacaklarını bilen Karaboncuk okulda önce tatil ödevini yazdı. Öğretmeniyle vedalaştı.. Okulun kapısında annesiyle karşılaştı. Şaşkınlıkla karışık bir sevinçle annesine sarıldı. Annesi ona,  

- Hadi gel bir pastaneye gidelim sen biraz atıştır ben de bir kahve içeyim sonra da çarşıya gideceğiz demiş. Kara boncukta,

- Anneciğim seninle çarşı dolaşmak çok zevkli,   

Anne oğul köyün çarşısına varmışlar. Annesi,

- Kara boncuk babanla konuştuk sana bayramlık almaya karar verdik. Yalnız bu sefer ne alacağına sen karar vereceksin demiş. Bütün çarşıyı dolaştıktan sonra Karaboncuk kocaman kırmızı şapka, mavi bir pantolon, yeşil bir gömlek sarı bir yelek pembe spor ayakkabı seçmiş son girdikleri mağazada hepsini giyip aynaya bakınca kendini çok beğenmiş. O kadar sevinmiş ki,

- Teşekkür ederim annecim teşekkür ederim. Dedi bir de,

- Yarın bayram günü köyün en şık çocuğu ben olacağım diye sesli düşündü.

Eve döndükleri zaman Karaboncuk annesine, 

- Anneciğim sen bugün çok yoruldun sana yardım edebilir miyim? Diye sormuş birlikte güzel bir sofra hazırlamışlar. Babası çok mutlu görünen Karaboncuğa, 

- Çok mutlu görünüyorsun karaboncuk sebebi ne?

Karaboncuk,

- Bana çok güzel bir sürpriz hazırladığınızı ikimizde biliyoruz ama bende sana bir sürpriz yapıp aldıklarımı yarın üstümde görmeni   istiyorum dedikten sonra önce babasını öperek teşekkür etmiş sonra ikisine de "iyi geceler demiş odasına çekilmiş. Annesinin dolabına astığı elbiselerini çıkararak yatağının başucuna koymuş sonra dişlerini fırçalayıp yatağına yatmış bir süre sonra da uyumuş.

Derin uykuda iken duyduğu davul sesiyle uyanan Karaboncuk cama koşmuş bir de ne görsün,

Bir palyaço şöyle bağırıyormuş,

- Çocuklar bugün bayram bayram neredesiniz? Yeni kıyafetlerinizi giyin hemen gelin diyor arkasından da çaldığı davulun sesi duyuluyormuş.

- Dum dum dum dumbada dumbada dum dum,

Bunları duyan Kara boncuk hemen giyinmiş annesine babasına haber vermeden odasının penceresinden atlayarak palyaçonun peşine takılmış. Davul sesiyle palyaçonun peşinden yürüyerek köyden çıkmışlar.

Orman kenarına geldikleri zaman arkasına bakan Karaboncuk hiçbir çocuğun olmadığını görmüş. Önüne dönünce palyaçonun da yok olduğunu görmüş

 O zaman havanın biraz sonra kararacağını evden bir hayli uzakta olduğunu ve annesine babasına haber vermediğini hatırlıyor ve onların ne kadar üzüldüğünü tahmin ediyormuş.

Ormanın kenarında bir taşın üzerine oturmuş ağlamaya başlamış. Annem babam merak içinde beklerken beni burada hayvanlar yiyecek. O böyle ağlarken ormanda dolaşmaya çıkan tilki ağlama sesini duyar. Hava kararmaya başlamıştır. Tilki sese doğru yürür. Sonra,

- Aaaa! Karaboncuk sen burada ne arıyorsun? Bu saatte annenin babanın haberi var mı? Diye sorar.

- Karaboncuk beni nerden tanıyorsunuz? diye sorar.

- Okula giden çocuklar buradan geçerken hep senden bahsediyorlar bende seni böyle tanıdım ama sen anlatılan kara boncuğa benzemiyorsun demiş. Senin için iyi arkadaştır. Kimseyle kavga etmez dediler.

- Çalışkandır karnesi pekiyilerle doludur dediler.

- Öğretmenini dinler annesinden babasından izin almadan bir yere gitmez. O örnek çocuktur dediler.

- Hepsi doğru vakit çok erken olduğu için onları uyandırmaya kıyamadım diye ağlamaya devam eder. Tilki kafasını kaşır kuyruğunu sallar ve sonra senin evini bulman için ormanı bir uçtan uca geçmen gerek bunu sen yapamazsın ben seni yolun bir kısmını geçecek kadar götürürüm ama bir şartla kırmızı şapkanı istiyorum demiş ailemin hediyesi dediyse de tilki kabul etmemiş. Sonunda Karaboncuk kırmızı şapkasını tilkiye vermek zorunda kalmış. Tilki karaboncuğu sırtına alıp söylediği yere kadar götürüp bırakmış. Tilki uzaklaşırken Karaboncuk tekrar ağlamaya başladı. Yuvasında uyumaya çalışıp ta gürültüden rahatsız olan anne ayı ağlayan kim diye merakla sese doğru gitmiş, 

- Aaa! Karaboncuk bu saatte burada ne işin var? demiş. Karaboncuk ona da başından geçenleri anlatmış. O da yolun bir kısmını götürürüm ama mavi pantolonunu isterim demiş. Karaboncuk ne dediyse vazgeçirememiş. Anne ayı onu ormanın ortasına kadar götürmüş ve pantolonunu almış onu bir ağacın altına bırakmış. Kara boncuk ormandan çıkıncaya kadar annesiyle aldıkları ne varsa evine kavuşmak adına vermiş. Ormanın öbür ucuna çıktıkları zaman üzerinde beyaz baloncuk desenli kırmızı atleti mavi üzerine beyaz kareli çamaşırı ve pembe spor ayakkabılarıyla kalmış. Ayının indirdiği yerde bir kanat sesi duymuş. Bir de ne görsün. Kocaman bir kartal tepesinde dönüyor. Kartal süzülerek yanına inmiş ve,

- Bak karaboncuk bu yaptığın çok yanlış anneden izin almadan bir yere gidilmez anladın mı? Ben senin pembe spor ayakkabılarını istiyorum söz seni evinin kapısına kadar götüreceğim demiş ayakkabılarını kartala veren karaboncuk kartalın kanatları arasında evinin kapısına kadar gitmiş. Tam kartalın kanatlarından indiği anda gagasında bir sepet taşıyan bir leyleğin evlerinin kapısına indiğini görmüş. Leylek ona,

- Bütün orman sakinleri olarak biz senin iyi bir çocuk olduğunu biliyoruz. Bir daha böyle bir şey yapmayacağına inanıyoruz. Bu yüzden seni affediyoruz. Aldıklarımızın hepsi sepette verdiğin sözü unutma diyerek sepeti bırakıp kanatlarını açarak uçup uzaklaşmış. Karaboncuk sepetle beraber odasının penceresinden odasına süzülmüş hemen pijamalarını giyip yatmış o yorgunlukla hemen uyumuş.

 Uykusunda yine birtakım sesler duymaya başlamış ama aldırmamış,

- Kapısı tak tak tak diye çalınırken bir taraftan da annesinin sesi.

- Karaboncuk  uyan geç kaldın uyan bu gün bayram diyormuş,

Karaboncuk uyanmış kıyafetlerine bakmış hiçbiri buruşuk ve kirli değilmiş. Yaşadığını sandığı gerçek sandığı şeylerin bir rüyadan ibaret olduğunu anlamış hemen giyinmiş ve annesine günaydın derken öyle bir sarılmış ki arkasından da,

- Annecim size haber vermeden sizden izin almadan hiçbir yere gitmeyeceğim sözleri dökülmüş. İşte masalımız burada mutlu sonla bitiyor. Karaboncuğa büyüklere haber vermeden bir yere gitmenin nelere yol açabileceğini gösteren hayvanlar aslında Mutluluk Ormanında yaşayan hayvanlarmış. Karaboncuğun başından geçenler arkadaşlarına da orman çocuklarına da ders olmuş. 

Bu masalımız da bu kadar…