DÖRDÜNCÜ BÖLÜM)
Edebî Eserin Etkisi
Malzeme kelimesine ait bilgileri tekrar hatırlayalım: Ma, şey, öge/unsur, parça; lâzime gerekmek, gereklilik anlamını taşıyan kelimelerdir. Malzeme kavramı, ihtiyaç sâhibi için gerekli olan parça(lar), unsur(lar) anlamını karşılamaktadır. Malzeme bilgisi, etkili bütünlük oluşturmanın temelidir ve kavramların, terimlerin, yöntem arayışlarının da olmazsa olmazıdır. Genel olarak sanattan, özel olarak edebiyattan sayılan eserler, benzersiz, ilk kez var edilmiş yapılar değildir; eser nitelikli her bütünlük, mevcut malzemenin kullanılmasına bağlı ilgilendirmeyi, etkilemeyi amaç edinen dikkat, duyarlılık ve ustalık sonucudur.
İlginin ve ilişkilenmenin yoğunlaşmasına etkilenme diyelim. Etkile(n)mek, bir eserin iklimiyle bütünleş(tir)mektir. Güzelliğe dayalı heyecanları uyaran etkileyiciler alanına geldik: Mûsıki ve şiir.
Malzemesi ses olan mûsıki bir üst dildir, hattâ en üstteki dildir. ‘Mûsıkinin nasıl bir dil olduğunu, Merhum İbnülemin’in Hoş Seda adlı kitabının başına yazdığı metni okuyanlar bilir.’ demekle yetineceğim. Mûsıki adlı sarsıcı ses bütünlükler ile şiir adlı söz bütünlükleri insanın ‘iç ben’i ile buluşmasını sağlamaktadır.
Rabb’in yaratma güç ve erkinin yansıması olan modelsiz ve ilk kez var edilmiş sanat nitelikli ilâhî eserler, ayrı bir gruptur. Edebiyat eseri ve onun özel örneği olan şiir ise, insanın seçtiği kelimelerle var ettiği, malzemesi ve etkisi kendine özgü, çok özel bir iklimdir.
Kelimelerin insanın biyo-psikolojisindeki oluşumları yansıtma gücü ve işlevi olduğunu sezerek bilenler, edebiyat eseri var edenlerdir. Edebiyat eserinin malzemesi, seçilmiş kelimelerdir; ancak, şiirdeki kelimeler, edebî değer taşıyan diğer bütünlüklerden daha üstte bir değer kazanmayı hazırlayan bir çabayla seçilip ve en uygun yere konulmuştur. Şiiri yapılandıran kelimelerin, çok özel bir tercihin sonucu olması ve en uygun bağlantıyı sağlayacak yerde konumlandırılması gerekmektedir.
Genel olarak nazmın, özel olarak şiirin, haz ve elemleri yansıtma, yansıtılanlarla heyecan uyandırma işlevi, gücü ve yeterliliği bulunması, ön şartlardandır. Bu şartın tamamlayıcıları ise ritim ve âhenk ile mısraların şekillenmesidir. Bu ritim elde etmeyi, âhenk yakalamayı, vezin/ölçü adlı aruz veya hece adlı kendine özgü kuralsı sınırlamalardan oluşan düzenleyicilere bağlanarak gerçekleştirme, yaygın bir anlayıştır. Mısra baş ve sonundaki kafiye/uyak adı verilen uyumlandırmalar, ritmi genişleten, nağme, ezgi, melodi, havalandırma oluşturan diğer ögelerdir; bu ögeleri kullanma da yaygın benimseyiştir. Kendi dilinin imkânlarını kullanmak şartıyla vezinlere ve kafiye çeşitlerine ait kuralsıları göz ardı ederek nazım var etme, şiir yaratma son doksan yıl içinde yaygınlaşan bir anlayış olmuştur.
Gerek büyük şehirlerdeki, gerekse taşradaki edebiyat ağırlıklı dergilere yansıyan nazım nitelikli metinler, hem âhenk (ritim, armoni), hem de bediî tefekkür (duygu, hayal, fikir) yönlerinden araştırılmalıdır. Böyle bir araştırma nazmın/şiirin, hangi değişim ve dönüşümleri yaşadığını da, bu metinleri oluşturan dilin medrese ve enderun artıklarına ait yobazlığın baskısından ne ölçüde kurtulduğunu da gösterecektir. Türkçe, şiir ve edebiyat dilinde yaşatıldıkça kültürel bağımsızlık korunmuş, Türkçe cumhuriyeti dünyaca tanınır olacaktır.
Şair Konusunda Söylenmesi Gerekenler
İnsan öncelikle duygu ve duyarlılık, bu enerjilenmeyi destekleyip zenginleştiren hayal adlı çok özel hâller ile akıl adlı enerjinin toplamından oluşan bir varlıktır. Bu varlık bir yanı ile dış benlik, diğer yanı ile iç benlik olmak üzere kendisini hem başkalarına hem de kendi iç dünyasına yansıtıyor. İnsan, dışa açık olan dış benliği ile diğer insanların tanıyıp bilebileceği bilgiler sunmaktadır. Başkalarıyla paylaşıma açık bilgilerin bir kısmı dış benlik, bir kısmı kimlik kavramlarına bağlı yansıtmalardır. Dış benlik sakınmadan görünen yanlar; kimlik ise beğenilmeyi, yer ve yar kazanmayı beklemekten doğan daha dikkatle sunulan bilgilerdir. Yeterince eğitimli olmamakla biçimlenme ihtimalini içinde taşıyan dış benlik ile bilgi birikimi ve kişiye özgü sayılanlardan oluşan kimlik, farklılıklar toplamıdır. Bu farklılıklar artmış ise benlik ve kimlik çatışması, tedavisi gereken hâller oluşmaktadır. Dış bağ ve bağlantılara açık dış ben+kimlik, biyolojik, sosyolojik bir varlık olarak temel ihtiyaçların peşindedir. Dış ben ve kimlik günlük ilişkileri kuran, içinde bulunduğu dar çevrelerle, gruplarla iletişim kurmayı başarmaya çalışan benimseyiş ve davranışlardan oluşuyor. Temel ihtiyaçları edinmeye, sağlıklı ve başarılı olmaya bağlı hedef belirlemeler, dış ben ve kimliğin benzeştikleriyle iş ve güç birliği yapmasına yol açmaktadır. Dış benlik, edindiği bilgileri başkalarının da bilmesini, duymasını, bunun sonucu olarak konum (statü) ve görev (rol) verilmesini istiyor ve bekliyor. Dış benlik, işiterek, gözlemleyerek, okuyarak veya yaşayarak edindiklerini ifade ederek bir grup insanın ve/veya toplumun kendisine ilgi duymasını, ilişki kurmasını, tanımasını sağlamaya çalışıyor.
İnsanda bir de iç ben var. İç ben(lik) alanı iki ayrı değerler, benimseyişler ve davranışların enerji merkezi: En hoş, en güzel, en ulvî, en yararlı, en olumlu, en huzur ve mutluluk verici olanlar... En basit, en bayağı, en çirkin, en şeytanî, en zararlı, en huzursuz, en merhametsiz ve en uyumsuz yaşantıları var edenler. Bunlar mutsuzluğun da saldırganlığın da oluşturulmasını hazırlamaktadır. Birinci gruba giren olumlu nitelikli enerjilenmeler, insanın şefkatli, merhametli, muhabbetli, sabırlı, adaletli, iyilik yapan veya yapılmasına yol açan, alçak gönüllü, hoşgörülü bir kimse olarak yaşamasını sağlayabiliyor. İkinci gruptakiler ise, edep ve irfan sahipliğine reddeden, Rabbın ve ataların istediği insanlar olmaya bağlı özelliklerin her birinin zıddı olan istek, beklenti ve davranışlarla yaşamaktadırlar.
(DEVAMI YARIN YAYINLANACAKTIR)