(BİRİNCİ BÖLÜM)
Ötüken Neşriyat’ın Türk Edebiyatı-Deneme serisinden yayınladığı eser, 12 X 19,5 santim ölçülerinde ve 212 sayfadır. Deneme türündeki kitaplarda yazarın şahsî görüşleri ve tecrübelerinden elde ettiği bilgiler, uzun olmayan makaleler hâlinde okuyucuya sunulur. Fransız yazarlar Montaigne (1533-1592) ve Francis Bacon (1561-1626) bilinen en eski ve en çok tanınmış deneme yazarıdır.
Cengiz Aydoğdu’nun eserinde ele aldığı konulardan bazılarının başlıkları:
*Hayatımızın Mihveri ve Mihrabı. *Bir Minval Üzre Sağlam Durmak. *Târihe Sığmayan Mehabetin Hüznü. *Bilginin Zaferi Yaraları Soğutur. *Pişmanlık Tövbe Değildir. *Müşkül Odur ki Sureti Haktan Zuhur Ede, *Modern İnsan Geleceğin Tutsağı mı? *Kalbimize Sığanlar ve Sığınanlar. *Korkacak Kadar Cesur Olmak. *Hedefi Olmayan Geminin Rüzgârı. *Popülizmin Hizâsında Seviye Aranmaz. *Bizim Soğuk Savaşımız Ne Zaman Biter ki? *Soğuk Savaştan Soğuk Barışa Bir Hazin Eyvah. *Bereket Millet Sağlam. *Zamanı Okumak / Zamana Uymak. *Haksızlığın Hakkı Olabilir mi? *Dünyâya Metelik Vermemek. *Zor Olanı Ortada Durmaktır.
‘Başlarken’ başlıklı yazıdan birkaç paragraf:
*12 Eylül 1980 günü, dedemin gözyaşlarıyla başladı. O unutulmaz cuma seherinde dedemin sesiyle uyandım; ağlıyordu. ‘Devlet düşmüş oğlum’ dedi. Sesinde hemen fark edilen ama târif edilemeyen, adı konamayan bir şey, bir duygu vardı sanki.
*Dedemin sesinde o gün fark ettiğim şey, çok sonra anlayıp adını koyacağım bir duyguydu. Bu duygu, Anadolu insanının o târihî gücenikliği ve çok güvendiği devletinin bekasına dâir duyduğu kaygıydı. O gün o saatte dedemin sesinde ve yüzündeki ifâdede bir farklılık olarak gördüğüm, milletimizin asırlık kederi, endişesi, tereddüdü ve güven arayışının izleriydi... Bunu zamanla anlayacaktım.
*Dedemin nesli, ‘Devr-i Hamid’in son yıllarında doğan ve henüz çocukluk dönemlerinde, yâni Balkan Bozgunu ve seferberlik yıllarında genç olamadan ihtiyarlayan bir nesildi.
*İnkılap seneleri ve Tek Parti idâresi yıllarında o heyecan, yerini önce meraka, sonra melâle bıraktı. Ardından yokluk yıllarının ve şükür ki bizim dışında kaldığımız ikinci büyük harbin getirdiği meşakkatler ve harp sonu demokrasi heyecanı...
*Hülasa 12 Eylül 1980 sabahı ağlayan dedem, 17 Eylül 1961 sabahı asılarak idam edilen Menderes'le berâber sanki darağacına çekilen milyonlardandı. Ve dedem, o 1980 12 Eylül sabahı da âdeta yirmi yıl önceki o meşum darağacını yeniden görmüş gibi kederliydi.
*27 Mayıs 1960'taki yüz karasından sonra işlerimizi yoluna koyma gayretleri içindeyken Türkiye efkâr-ı umumiyesi ‘gençlik’ ile tanıştı. Ateş gibi sorular peşinde, zihinlerindeki alevli cevaplarla sokakları dolduran, yürekleri avuçlarında heyecanlı gençler.
‘Özetlemek’ gibi iyi niyete dayalı maksatla da olsa kuşa çevrilen paragraflarla kitap hakkında hüküm vermek elbette mümkün olamaz. Tamamını okumak gerek.
(İKİNCİ VE SON BÖLÜM YARIN YAYINLANACAKTIR)
CUMHURİYETİN İLÂNI, 23 NİSAN ÇOCUK BAYRAMI
Demokrasi; devletin, halk tarafından serbest ve âdil seçimle işbaşına gelmiş bir ekip tarafından yönetilmesidir.
Dünyâ târihinde cumhuriyet rejimi, 1268-1797 yılları arasında, günümüzdeki İtalya topraklarının bir kısmında hüküm süren ve şehir devleti olan Venedik’te yönetim sistemi olarak yürürlükte olmuştur. Rejimin adı, cumhuriyet olmakla birlikte günümüzdeki cumhuriyet anlayışından çok farklı idi. Yine de krallık ve imparatorluk yönetimlerinden kalın çizgilerle ayrılıyordu.
Fransa, 5 Mayıs 1789-9 Kasım 1799 târihleri arasında 10 yıl devam eden iç savaştan sonra demokrasiye kavuştu. Amerika Birleşik Devletlerinde cumhuriyet sistemi 1700’yılların ikinci yarısı başlarında yönetim sistemi olarak tercih edilmişti.
23 Nisan 1920’de Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı. Hâkimiyetin kayıtsız şartsız millete âit olduğu belirtildi. 23 Nisan günü, Millî Hâkimiyet ve Çocuk Bayramı’ olarak ilân edildi. Mecliste farklı görüşler olduğundan, problemler çıkabileceği göz önünde bulundurularak meclis kararı ile feshedildi, 1 Nisan 1923’te milletvekili genel seçimleri yapıldı ve 29 Ekim 1923’te yeni meclis, cumhuriyet ilân ederek çalışmalarına başladı.
İçerisinde bulunduğumuz 2025 yılına gelinceye kadar demokrasimiz askerî darbelere veya müdâhalelere mâruz kaldıysa da kısa müddetler sonunda rejim rayına oturtulmuştur.
Bu durumda cumhuriyetimiz 100 yaşını geride bıraktırmıştır ki, bulunduğumuz coğrafyada, Bu yaşa erişen başka bir devlet yoktur.
Kesintisiz ve müdâhalesiz nice yıllara erişmek temennisiyle…