-BİR İLİM ADAMININ ZİHİN YOLCULUĞU-
(BİRİNCİ BÖLÜM)
Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, eserinin arka kapağında (eskilerin tâbiri ile) müfit ve muhtasar olarak şu bilgileri veriyor:
“Günlük desem günlük değil. Belki bir tür not defteri. 1976 yılında ABD’nin Seattle şehrinde bir büyük defter almıştım. O târihten beri aklıma düşen meseleleri yazıyorum. Mesele, hangi târihte, saat kaçta aklıma düşmüş... Bunları da mutlaka kaydettim. Böylece ne zaman ne düşünmüşüm, hangi konu ne zaman aklıma gelmiş... Bütün bunlar açık olarak görünüyor. Bir bakıma zihin yolculuğumun kronolojisini vermiş oluyorum. Elbette meselelerin büyük bir çoğunluğu dille ilgili. Fakat zaman zaman edebiyat, târih, felsefe, siyâset konularında da düşündüklerimi yazmışım. Keşke diğerlerini de sıkça yazsaymışım. O zaman tam bir ‘zihin yolculuğu’ ortaya çıkardı.”
16,5 X 26,5 santim ölçülerindeki 311 sayfalık eserin muhtevâsı çok zengindir. Bu yazının hacmindeki kısıtlama sebebiyle ‘İçindekiler’ sayfasından seçmeler not edilmek suretiyle yetinilecektir.
*Türkoloji Târihi (s: 38), *Göktürk Harfli Metinlerin İzahlı Bibliyografyası (s: 38), *Oğuz Kelimesinin Mânâsı: (s: 41, 194) *Orhun Âbidelerindeki Kelime Hazinesi (s: 42), *Ahıskalı Türkler (s: 45), *Ortak Dile Doğru (s: 51), *Afganistan’daki Türk Grupları (s: 52), Oğuzların İlk Göçü (s: 58), *Oğuzlar = Türgişler (s: 100), *Türkçenin Târihine Yeni Bir Yaklaşım (s: 129), *İlk Dil (s: 132), *Şehnâme (s: 135), *Kutadgu Bilig’in Kaynakları (137), *Türk Milliyetçiliğinin Stratejisi (s: 144), *Türkçüleri Tanıyalım (s: 147), *Dilde Evrim Teorisi: (s: 150), *Akrabalık Kelimeleri (s: 153), *Kendinizi Nasıl Tanımlıyorsunuz? (s: 161), *Türkçenin Dip Kökleri (s: 162), *Bâzı Temel Kavramlar (s: 169), *100 Temel Kelime (s: 176), *Vezinlerimizi Öğrenelim (s: 190), *Türkmen Kelimesi Üzerine (s: 194), *Dip Kökler / İlk Türkçe / Kelime Âileleri (s: 199), *Türkçenin Özellikleri (s: 201), *Köktürkçeden Önce Türk Devlet Dili (s: 216), *Türk Târihi - Türk Destanı (s: 220), *Türkçenin Dünyâ Dilleri Arasındaki Yeri (s: 223), *Mutlak Hakîkat: Varlık (s: 226), *Gerileyen Milliyetçilik (s: 229), *Türk Kitabı (s: 232), *Meseleler Defteri Hakkında (s: 232), *Dil - Yazı - İmlâ (s: 233), *Yazı ve Telaffuz - Köktürk Yazısında Türk (s: 241), *Türkiye Türkçesinde - Dil Eşitlik Ekinin İzleri Var mı? (s: 258), *Nasıl Bir Köken Kitabı (s: 262, 266), *Temel Kitaplar (s: 270), *Sekiz Yüzyıl Öncesi Türkçenin Sözlüğü (s: 273), *Kayalardan, Taşlardan Kalan Türk Adları (s: 275) *İlk Türkçe Ana Türkçe Kitabı (s: 275), *Bir Kitap Daha: Türk ve Türkçe (s: 277), Evrenin Sırrı (s: 280), *İnsanlığın Geleceği (s: 291), *Her yol Turan’a Çıkar (s: 293), *Dede Korkut Boylarında Yapı Değişmesi (s: 295), Mesele Defterine Âit Bâzı Fotoğraflar (s: 301-311.
Meseleler Defteri’nden kısa ve tadımlık bir bölüm: (Din ve Siyâset, (s: 229,230)
Din, yüce ve ulvi bir kavramdır. Evrendeki en büyük mucize insan beynidir. İnsan beyninin algı, duygu, inanç, akıl gibi çeşitli işlev ve tezâhürleri vardır. Algı, beş duyu organıyla fark edilen şeylerin beyin tarafından algılanmasıdır. Duyu organlarıyla fark edilip beyinle algılanan renk, şekil, ses, tat, koku, katılık, yumuşaklık gibi şeyler evrendeki maddî ve somut varlıklardır.
Duygu, dış dünyâdaki nesne, olay ve olgulara karşı beyinde oluşan intibalardır. Sevgi, korku, aşk, kin, nefret gibi…
Beynin en önemli işlevlerinden biri akıldır. Aklın dört bölümü vardır, algılama (idrak), bellek (hâfıza), zekâ (muhâkeme, akıl yürütme), tasarlama (hayal, muhayyile). Bilim, aklın bu dört bölümünün ürünüdür. Dış dünyâdaki nesne, olgu ve olaylar beyinle algılanır; bellekle depolanır; zekâ ile karşılaştırmalar, sınıflandırmalar, çıkarımlar yapılır; muhayyile ile muhtemel sonuçlar tasarlanır; deneme ve sınamalarla sonuçlara ulaşılır.
Din, beynin inanç tezâhürüyle ilgilidir. Beyin, sâdece duyu organlarıyla algıladıklarıyla yetinmez. Muhayyile beyne, duyu organlarıyla algıladığı maddî ve somut varlık, olgu ve olaylar dışında varlıklar ve gerçekler de olabileceğini sezdirir. Güçlü beyinlerin sezişleri de güçlüdür; madde dışı varlıklar konusundaki sezgilerini inanç hâline getirirler. Fakat inanç sâdece güçlü beyinlere özgü değildir. Sıradan beyinler de madde dışı varlık ve olaylara inanma eğilimdedirler. Güçlü beyinlerin inanç hâline getirdiği sezgiler (vahiy, keşif, ilham), sıradan beyinlerin de inancı hâline gelir; dinler, tarîkatlar böyle doğar.
Somut ve çok Tanrılı dinlerden, soyut ve tek Tanrılı dinlere doğru bir gelişme olmuştur insanlık târihinde. Hıristiyanlık, eski Yunan ve Roma Tanrılarının, inançlarının etkisiyle Tanrı'ya yeteri kadar soyutluk kazandıramamıştır. Tanrı'ya, Yunan Tanrıları gibi çocuk yaptırmışlar; Meryem, İsa, melek resim ve heykelleriyle eski Yunan ve Roma sanatlarını devam ettirmişlerdir. Muhtemelen kilise mîmârisiyle dînî müzikte de onların etkisi vardır.
En soyut Tanrı inancı Müslümanlıktadır. Doğmamıştır, doğurmamıştır; eşi benzeri yoktur. Zamandan ve mekândan münezzehtir; öncesiz ve sonrasızdır; varlığının sebebi yoktur, vâcibül-vücuttur. Tanrı anlayışındaki soyutluk sanata da yansımış; hat, tezhip, minyatür gibi soyut sanatlar gelişmiştir.
Din, beynin inanç kategorisiyle ilgili olduğu için yüce ve ulvidir. Maddî varlıklar belli bir zaman ve mekân içindedirler; belli şartların sonucu olarak ortaya çıkarlar. Mânevî varlık ve kavramlar zaman, mekân ve determinizm ile sınırlı değildirler. Bu sebeple mânevî âleme ait kavramları, maddî âlemin sınırları içine sokamayız.
İdeolojiler, doktrinler, stratejiler, uzun veya kısa vâdeli politikalar maddî âlemle ilgilidir. Din, ideoloji ve siyâset hâline getirilirse onun mânevî tarafı zedelenir; maddî ve dünyevî hâle gelir. İnançla ilgili yüksek değerler, maddî âleme âit ideoloji ve siyâsetle yarışa sokulmuş olur. Hıristiyan dünyâsında bu iş, misyonerlikle dış politika hâline getirilerek yapılıyor. İslâm dünyâsında iç politika malzemesi olarak kullanılıyor.
(İKİNCİ –SON- BÖLÜM YARIN YAYINLANACAKTIR)