M. Halistin KUKUL

Şair - Yazar

[email protected]

19 Mayıs'a, 18 Mayıs'tan Bakmak…

2008 yılında, 19 Mayıs Üniversitesi’nde, Kanal D televizyonunda, “Abbas Güçlü İle Genç Bakış” p(u)rogramına misafir konuşmacı olarak katılmıştım.

Konu: Millî Mücâdele’ydi. Abbas Güçlü Bey’in bir sorusu üzerine, ilk cümlem şu tarzda oldu:

“19 Mayıs 1919’un mâna ve önemini anlayabilmek için, bundan bir gün evvelin yâni 18 Mayıs şartlarının çok iyi düşünülmesi ve çok iyi tahlil edilmesi gerekir!”

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun ilk adımı, ilk merhalesi, ilk itici kuvveti burada, bu hareketle başlar!..

Mustafa Kemal Paşa’nın çıktığı Samsun şehri bile İngilizlerin işgalindeydi…

Târihten ibret ve nasihat alalım fakat onu tekerrür ettirmeyelim.

Müspet faaliyetlerimize yenilerini ilâve ederek, cihânşümûl adımlar atmayı ülkü bilelim!..

Türk Milleti’nin hangi bâdireleri atlatarak bugünlere geldiğini “şuuraltımız”dan çıkarıp, önümüze koyalım.

Orta Asya’dan Avrupa Ortaları’na, Anadolu’dan Kuzey Afrika’ya…büyük bir medeniyetin inşâcısı olarak iftihar edelim ve emperyal düşünce ve tavırlar karşısına birlikte dikilelim!

Bu mânada, 19 Mayıs 1919’ın ne kadar önemli olduğunu düşünelim!...

Bugünü; 30 Ekim 1918 tarihi itibariyle, Birinci Dünya Harbi’nin mağlubu bir Türk Cihan İmparatorluğu’nun mensuplarının, yeni bir hamleye başladığı gün olarak değerlendirelim!.

Bu günlerde; Avrupalı bütün zâlimler, hâinler ve sömürgeciler, el ele verip, işbirliği içinde, İzmir’e çıkmış, İstanbul’u işgale başlamış; Anadolu’yu talan etmek üzere yürümüşlerdir.

İstanbul’dan ayrılarak, 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’a ulaşan Mustafa Kemal Paşa ve beraberindeki heyet, Türk Milleti’ne rehberlik ederek, Millî Mücâdele Hareketi’ni başlatmıştır.

İşte bu sebeplerledir ki; “19 Mayıs 1919’un mâna ve önemini anlayabilmek için, bundan bir gün evvelinin yâni 18 Mayıs şartlarının çok iyi   düşünülmesi ve tahlil edilmesi gerekir!”

Düşününüz ki; Devlet’imizin başşehri/payitahtı olan İstahbul’umuz bile İngilizlerin murakabesi altındaydı.

Bir cepheden batı emperyalizminin uşağı Yunanistan; diğer taraftan, F(ı)ransız ve İtalyan kahpeleri, vatanın her noktasında kalleşliklerini gösteriyorlardı.

Batı’da, Doğu’da, Güney’de bunlar olurken, Kuzey’de de pontuscu çeteler, soygundan, katliamlardan geri durmuyorlardı…

Mustafa Kemal Paşa’nın, Samsun’a çıktığı o günleri, bir dönem Samsun Belediye Başkanlığı da yapan Hasan Umur Hoca,“Samsun’da On Beş Sene” adlı kitabında, şöyle anlatmaktadır:

“Samsun’un Gümrük caddesinde kiraladığım dükkânda ticaret işlerine başladığım zaman, 1334 (1918) yılının sonlarıydı. Millî mücâdele henüz başlamamıştı. İngiliz askerleri Samsun caddelerinde neşeli, neşeli dolaşmakta, halk ise, endişe ve üzüntü içersinde idi.” ((Bknz. Güven Basımevi, İstanbul, 1947, Sf. 5)

Hasan Umur şöyle devam ediyor: “İngiliz askerlerinin Samsunda dolaştıkları bir sırada, Sivas kongresine Samsunu temsilen murahhas göndermek biraz mahzurlu görülüyordıysa da, merhum Şükrü Beyin tensibiyle Boşnak zade Süleyman Beyin gönderilmesi kararlaştırıldı. Yol masrafı için arkadaşların yardımına başvuruldu. (Muhterem hemşerim Veli zade Mustafa Bey, hamiyet gösterenler arasında başta gelmekteydi.)

Süleyman Bey, kongrenin faaliyetlerini muammalı kelimelerle mektuplarında anlatmıya çalışıyordu. Bir mektubunda “Güneşin şiddetli hararetine bakılırsa, yumurtalar civciv çıkaracaktır” sözleriyle durumun ümit verici olduğu anlatıyordu.

Sonradan Sivas kongresinin kararlarından arslanlar doğduğunu yalnız biz Türkler değil, bütün dünya görmüştür. Kongrenin toplandığı 4 Eylül 1335 (1919) tarihinden tam bir ay sonra İngiliz askerleri Samsundan çekilmişlerdir. Bu suretle daha serbest bir surette çalışmak imkânı elde edilmiş ve artık vatandaşlar bir kelime etrafında toplanıyor: Kurtuluş!” (a.,g.,e., Sf. 42)

Millî Mücâdele’yi idrâk edebilmek için, çok değil, Hasan Umur Hoca’nın “Samsun’da On Beş Sene”  (Güven Basımevi –İstanbul  1947) adlı kitabını ve Âdil Pasin’le müştereken yazdıkları “Samsun’da Müdafaayı Hukuk” (Tan Matbaası-1944) adlı kitabının okunması yeterlidir…

Bu iki kitap bile; aziz Türk Milleti’ne, kadınlı-erkekli, çocuklu-ihtiyarlı ne eziyetler yapıldığının, ne çileler çektirildiğinin, ne katliamlara mâruz bırakıldığının…ispatıdır!..

Türk Genci; unutma ki, uyanık olmak zorundasın!..

Unutma ki; Adana’da, Gaziantep’te, İzmir’de, T(ı)rabzon’da, Çanakkale’de, Samsun’da, Erzurum’da, Şanlıurfa’da, Hatay’da, Edirne’de, Manisa’da, Kars’ta, Van’da..dökülen kan, aynı kandır!..

Buraları Türk vatanı yapan ise, aynı heyecan, aynı sevdâ, aynı idrâk, aynı şuûr ve aynı îmândır…