Dr. Öğretim Üyesi Hasan Kızıldağ’ın; Prof. Dr. Âdem Öger, Doç. Dr. Âdil Çelik, Prof. Dr. Alimcan İnâyet, Dr. Atilla Bağcı, Prof. Dr. Bülent Bayram, Doç. Dr. Berna Ayaz, Prof. Dr Durmuş Arık, Prof. Dr. Fuzûli Bayat, Prof. Dr. Hanife Nalân Genç, Prof. Dr. Kadriye Türkân, Prof. Dr. Karl Reıchl, Doç. Dr. Kevser Gürcan, Doç. Dr. Kübra Yıldız Altın, Prof. Dr. Mehmet Aça, Prof. Dr. Mehmet Ali Yolcu, Prof. Dr. Mustafa Sever, Doç. Dr. Nursel Uyanıker, Dr. Sâcide Fikret Çobanoğlu, Uzman Arkeolog Sergen Çirkin, Prof. Dr. Yaşar Çoruhlu ve Dr. Yaşar Kalafat makalelerinden ve kendisinin ‘Türk Şamanizmi’nin Hürriyeti ve Dünyâdaki Benzer Sistemlerinden Farklılığı’ başlıklı makalesinin yer aldığı 16,5 X 26,5 santim ölçülerinde, 451 sayfadır.
Şamanizmin din olduğunu söyleyen İslâm âlimleri olduğu gibi, kaba taş ve yontma taş çağından sonraki cilâlı taş devrinden (MÖ 8000-5500) günümüze kadar, farklı şekillerde varlığını devam ettiren bir inanç kültürüdür. Sistem olduğu bile söylenemez. Çünkü bölgeler arasındaki uygulamalarında farklılıklar vardır. Esâsen çağımız Müslümanları için din, İslâmiyet’tir. Bu sebeple Şamanizm’in ‘din’ olarak anılmasında isâbet yoktur. Ancak şu hususu belirtmekte fayda vardır: Türkler, Şamanizm’den önce, Budîlik, Zerdüştlük, Manilik, Müzdekilik ve diğerleri gibi çok ve farklı kültürlere mensuptu. Her ne kadar, Şamanizm de farklı bölgelerde farklı muhtevâda olmakla birlikte, netice îtibâriyle tek isimle anılan bir kültür idi. Başlangıçta Şamanizm, adı geçen kültürlerden izler ihtiva etmekte ise de Şamanizm Türkler tarafından benimsendikten sonra zaman içerisinde, adı geçen kültürler içerisine sızmış ve etkisi altına almıştır.
Böylesine karmaşık durumlardan istifâde eden Sünni Müslümanlık anlayışına mesâfeli araştırmacı yazarlar ve sosyologlar, maalesef bilgi kirliliği oluşturmuşlar ve Şamanizm’in din olduğu iddiasını kabul edenlerin sayısının artırılmasını başarmışlardır. Yine de doğruyu bilenlerin yanında azınlıktadırlar. Hazin bir tecellidir ki, ülkemizde çığırtkan azınlık, sessiz çoğunluktan daha tesirli olabilmektedir.
Bu yazının konusu olan kitapta makalesi bulunan Türk Folkloru, mitoloji ve somut olmayan kültürel miras konusunda dersler veren Doç. Dr. Âdil Çelik, yazısına; ‘Bu çalışmayı kaleme almaktaki amacım, ilgili tartışma üzerine oluşan literatüre değinerek Şamanizmin dinsel niteliği üzerine ikna edici bir yargıya varabilmektir’ cümlesiyle başlıyor.
Dr. Yaşar Kalafat ise; “Eski Türk İnanç Sistemi’ tanımlaması ile ‘Şamanizm’ tanımlamasının ayrılması gerekmektedir. Eski Türk İnanç Sistemi’ni tek Tanrılı bir din olarak tanımlayıp semâvî dinlerle ilişkilendirirken Şamanizmi büyücülük, falcılık boyutlarından arındırmadıkça her iki kavramı eş anlamlı olarak kullanmanın anlamı olmayacaktır. Zira kapsamlarındaki muhteva, çelişki içermiş olacaktır” diyor.
Eseri yayına hazırlayan Dr. Öğretim Üyesi Hasan Kızıldağ, ‘Kaynağı Sibirya olsa bile Şamanizm olarak isimlendirilmiş inanca dayalı bütün sistemlerin aynı kaynaktan çıkarak yayıldığını ileri sürmek mümkün değildir. Her ne kadar Sibirya Türklerinin ve bu bölgedeki Türklerle kültür akrabası toplulukların târihteki göç yolları tâkip edildiğinde bâzı bölgelere bu sistemin taşındığı görülse de göçlerle ulaşılmayan bölgelerdeki benzer olduğu ileri sürülen sistemlerin kaynağı veya özgünlüğü tartışmalıdır’ cümleleriyle konunun geniş çaplı olarak incelemeye alınması düşüncesini ortaya koyuyor. Tereddüdünün kaynağı göç kafilelerinin geçtiği bölgelerin uzağındaki yerlerde de Şamanizm’in yerleşmiş olması ise, açıklaması mümkün olmayan bir durum değildir. Kavimlerin ana göç yolları güzergâhında yerleşik insanların iç göçleri veya seyahatleri hatırlanmalıdır. Böylece Şamanizm kültürünü Bölgenin göç yoluna uzak bölgelerine taşımışlardır.
Şamanizm’in din olup olmadığı meselesi tartışılırken, öyle görülüyor ki bir husus ihmal edilmiştir: Bilindiği gibi bütün dinlerin bir ibâdet mekânı, tapınakları vardır. Bunlar, kayalar, taşlar üzerine işlenmiş izlerle ve şekillerle kalıcı hâle gelmiştir. Dînî inançlar ve düşünceler târihi yazarı Romen asıllı Mircea Eliade: ‘Din târihçisi için mukaddesin her tezâhürü, her şekil, her figür büyük önem taşır.’ Diyor. Şaman kültürü mensuplarının kıyâfetleri, davulu ve diğer malzemeleri şekil ve resim olarak günümüze intikal etmişken ve her inanca ait bir ibâdehanenin bulunduğu bilinirken, Şaman inancı mensuplarının ibâdethâneleri / tapınakları hakkında hiçbir ize rastlanmamış olması bizleri en azından birtakım düşüncelere yönlendirmiş olmalıdır.
Hasan Kızıldağ, Şamanizm’in Mısır, Fas, Yemen, Suudî Arabistan ve Sudan gibi Müslüman ülkelerde görülebildiği gibi, Kore’de, Çin’de, Hindistan’da, Macaristan’da ve Japonya’da varlığının bilindiğini yazıyor.
Dr. HASAN KIZILDAĞ:
1991 yılında Malatya’da doğdu. 2009 yılında Malatya Turgut Özal Lisesinden, 2013 yılında Adıyaman Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu. 2014 yılında Fırat Üniversitesinde başladığı yüksek lisansını 2017 yılında On dokuz Mayıs Üniversitesinde tamamladı. 2022 yılında On dokuz Mayıs Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsünde tamamladığı ‘Sibirya Sahası Türk Destanlarında Şamanizmin İzleri’ başlıklı doktora tezi ile doktor unvanını aldı. 2016 yılında Polonya Krakow’da Türkoloji alanında bir sömestir araştırmalar yaptı. 2015 yılında On dokuz Mayıs Üniversitesine Araştırma Görevlisi olarak tâyin edilen Kızıldağ 2024 yılında aynı kurumda Doktor Öğretim Üyesi olarak görevlendirildi. Hâlihazırda aynı kurumda çalışmalarına devam eden Kızıldağ’ın halk biliminin muhtelif alanlarında yayımlanmış iki kitabı ile pek çok kitap bölümü ve makalesi bulunmaktadır.
ÖTÜKEN NEŞRİYAT A. Ş.
İstiklal Caddesi, Ankara Han Nu: 63/3 Beyoğlu 34433 İstanbul Telefon: 0.212- 251 03 50
Belgegeçer: 0.212-251 00 12 e-Posta: [email protected] www.otuken.com.tr