*Öğrendim ki… İnsanları ahlâkî yaşayışa yönlendiren, çevresindeki insanlar ve devletin polisi değil, insanların kendi vicdan ve irâdeleridir.
*Arayanların hepsi aradığını bulamayabilir. Fakat bulanlar, mutlaka arayanlar arasından çıkar.
*Öğrendim ki… Devletler, köklü ve sağlam müesseselere istinad etmez ve millet ruhundan kuvvet almazlarsa, pâyidar kalamazlar. (İlâhiyatçı Dr. Emin Işık’tan)
*Her nakışta nakkaşı, yaratılmışta Yaratan’ı görebilmek büyük mazhariyettir. Görebilenler gördüğünü sevmeye mahkûm olur.
*Öğrendim ki… İnanç asildir. (Cemil Meriç)
*İnsanoğlu yeni bir şey aramadan mevcutla yetinseydi, bugün bizler mağaralarda yaşıyor, avcılık ve toplayıcılıkla besleniyor olurduk.
*Öğrendim ki… İnsanlar hakkında fikir edinmek için söylediklerine değil, yaptıklarına bakmak lâzım. (Rene Descartes’dan)
*Gerek yok her sözü lâf ile beyâna. Bir bakış bir söz yeter bakıştan anlayana. (Mevlânâ Celâleddn-i Rûmî)
*Fikirlerin kanatları vardır. Kimse insanlara ulaşmasını engelleyemez. (İbni Rüşd)
*Öğrendim ki… Küçük düşünenler, asla büyük işler yapamazlar... (Mehmet Kâmil Berse’den)
*Mes’uliyet ölmekten ağırdır. Fakat vatan kaybetmek ondan da ağırdır. (Mustafa Kemal Paşa 26-30 Ağustos 1922)
İKTİBAS:
IŞIKLAR İÇİNDE Mİ YATALIM, NUR İÇİNDE Mİ?
‘Nur içinde yatmak’ çok eski deyimlerimizden. ‘Allah rahmet etsin, Allah öte âlemde mükâfatını versin’ mânasına vefat eden iyi insanlar için söylenir. ‘Nur’ elbette, ışık aydınlık demek. Parlaklık anlamı da var. Ayrıca Allah'ın güzel isimlerinden. Kur'an'ın 24. sûresi bu adı taşıyor.
Işık kelimesi mânevî bir aydınlanma anlamında kullanılır mı? ‘Ben yaptım oldu’ kabilinden olabilir. ‘Işıklar içinde yatmak…’ Öztürkçecilik illetinin deyimlere dahi musallat olduğunun örneklerinden… Nur içinde yatmanın dinî-mânevî arka planından rahatsız olanlar, deyimi böylece laikleştirmişler.
Bir kabir fazla aydınlık olmayabilir ama orada gömülü olanın nur içinde yatmadığı anlamına gelmez. Bir mezarı da günün teknik imkânları ile parlak ışıklar vererek aydınlatabilirsiniz, fakat bu ölünün nur içinde yatması için yetmez!
(D. MEHMET DOĞAN. Derin Târih Dergisi. Sayı: 44, Sayfa: 18)