Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

[email protected]

101 Soruda Osmanlı Târihi- 2

(İKİNCİ –SON-BÖLÜM)

Önemli bilgilerin yer aldığı bâzı bölümlerden özetler:        

Osmanlı Devleti, ‘hümâyûn’ sözünü nîçin kullanmıştır?                                                                          

Hümâ; hep yükseklerde uçan, yeryüzüne hiç inmeyen, ebedî hayatı olduğu kabul edilen efsânevî bir kuştur. ‘Zümrüd’ü Anka’ olarak da anılır. 500 yılda bir yanar, küllerinden yeniden doğar. Osmanlı Ordusu’nun da uzun ömürlü olması, gerektiğinde yeniden doğması temenni edilmiştir. Osmanlı Donanması ‘Donanma-yı Hümâyûn, Osmanlı Hükümeti ‘Divân-ı Hümâyûn’ , Halîfenin mührüne ‘Mühr-ü Hümâyûn’, yazısına ‘Hatt-ı Hümâyûn’ denir. Osmanlı’nın Ordusu ‘Ordû-yu Hümâyûn’, Topkapı Sarayı’nın ilk kapısı ‘Bâb-ı Hümâyûn’dur.               

Osmanlı, imparatorluk muydu?

Osmanlı, dünyânın en büyük siyâsî gücü olduğu 16. yüzyılda ve daha sonraki çağlarda ‘İmparatorluk’ sıfatını kendisi için asla kullanmadı. Osmanlı arşiv belgelerinde, yazışmalarında, Osmanlılar zamanında yazılmış el yazmalarında, basılmış kitaplarda, asla ‘İmparatoriyye-i Osmâniyye’ şeklinde bir deyime rastlayamazsınız, yoktur! Batılılar, ‘Ottoman Empire Osmanlı İmparatorluğu’ diyerek, adından başlayıp Osmanlı’nın hemen her şeyini çarpıtarak ifâde ettiler. Osmanlı Devleti ile onu yıkıncaya kadar uğraşmış olan Avrupalılar, yüzyıllar boyunca korkulu rüyâları olan bu devletle ilgili hemen her şeyi çarpıtmış, bu işe adından başlamış ve hâlâ devâm etmektedirler. Böylece yeryüzünde İslâm’dan kaynaklanan en üstün medeniyeti kurmuş olan Yüce Osmanlı Devleti’ni vicdanlarda mahkûm etmek için inatla çalışmaktadırlar. Batılıların yazdığı akademik, ilmî görünüşlü kitaplar; makaleler, Osmanlı’nın, Allah’ın buyruklarını yeryüzünde hâkim kılmak için bir âletten ibâret olan devletini, Nizâm-ı Âlem idealini taşıyan bu kuruluşu kendi imparatorlukları ile aynı göstermekte, yapıştırdıkları ‘İmparatorluk’ yaftası ile onu, kendilerininki gibi sömürgeci olarak tanıtmaktadır. Temeldeki yanlışlık nizâmı koruyan güvenlik güçleri ile eline geçirdiği silâhla üniformalı eşkiyâlık edenleri aynı işi yapıyormuş gibi göstermektir.

Hâlbuki meselâ Osmanlının, kendi yönetimindeki Macaristan bölgesine yaptığı masraflar, oradan gelen meblâğdan fazla idi. Osmanlının genişlemesi, yayılması, fetih hareketidir; inancının gereği olarak, cihâd görevini yerine getirmek için giriştiği seferlerle olmuştur. Hâlbuki Osmanlının karşısındaki Avrupalıların genişleme hareketleri, sömürme gayesiyledir. Osmanlının Yemen deki hâkimiyeti, o zaman varlığı bile bilinmeyen petrol için değil, kâfir Avrupalıların; on altıncı yüzyılda Portekizlilerin, daha sonra İngilizlerin Kızıldeniz’e girerek Mekke-i Mükerreme ve Medîne-i Münevvere’yi işgal etmelerini önlemek içindir. Oysa meselâ İngiltere’nin Hindistan’ı işgal etmesinin ardında ‘İngiliz Doğu Hindistan Şirketi’ vardır. Bu şirket, İngiltere’nin Hint Okyanusu bölgesinde ticâret yapmak için imtiyaz alabilen deniz tüccarları tarafından kurulmuştu.

Peki, Osmanlı Devleti’ne ‘imparatorluk’ iftirası nereden gelmektedir?

Osmanlı târihi ile ilgili olarak batıda yazılmış olan kitaplar, bütün olayı yanlış bir yörüngeye oturtulmuş olarak vermektedir. Bir devletin, ülkenin târihi yazılırken, öncelikle ve ağırlıklı olarak o devletin belgelerine, o ülkede yazılmış olan kaynaklara dayanmak en tabiî yol olduğu hâlde, Osmanlı târihi yazılırken batıda bu prensibe genellikle uyulmamıştır. Bu durumu Stanford J. Shaw açıkça ifâde etmektedir: ‘Şüphesiz, Osmanlı târihi, daha önceden birçok defalar, oldukça ayrıntılı olarak tartışılmıştır, fakat dâimâ Avrupa bakış açısından, Avrupa’nın önyargısı ışığı altında ve genellikle Avrupa kaynaklarına dayanılarak ...

Tanzimat’la (1839) devlet siyâseti olarak resmen tutulan yolda, “her şeyde Avrupalı olmak” için Osmanlı târihi yazılırken de Avrupa’dan kaynak göstererek (dipnotlu) yazma usûlü alınırken, onların Osmanlıya dair yazdıkları her şey şuursuzca alındı, bu arada, iğrenç bir iftira olan ‘Ottoman Empire’ da, ‘Osmanlı İmparatorluğu’ diye tercüme edilerek alındı, bu YANLIŞ tâbir, okul kitaplarımıza bile girdi. Bilindiği gibi, asıl, orijinal adından başka bir ad takmak, o varlığa karşı olmayı, düşman olmayı gösterir, bunu açığa vurur. Yine cihânşumûl bir kaide vardır, özel isimler tercüme edilmez. Osmanlı’nın büyüklüğünü anlatmak için ‘Osmanlı Cihan Devleti’ diyen tarihçiler de vardır. Prof. Kemal Karpat da oryantalistlerle yaptığı bir toplantıdaki bildirileri kitap hâline getirirken bu çirkin kelimeyi kullanmamak için ‘state’ demiştir: Ottoman State and Its Place in History” (Leiden 1974).

Kültür sömürüsünün vâsıtası olan, hâkim olduğu ülkelerde kendi dilini, hayat tarzını dayatma işini Osmanlı hiç yapmadı. Tam tersine, kendi medreselerinde Türkçeye değil, yönettiği Arap ülkelerinin dili olan Arapçaya -İslâm’ın ve Kur’ân-ı Kerîm’in dili olduğu için- ağırlık verdi.

Kitabın sonraki sayfalarında ‘Faydalanılan kaynaklar’ ve konu ile alakalı daha geniş ve derin bilgilere ulaşmak için okunması gereken eserlerin listesi yer alıyor.

DURUŞ YAYINLARI: Akşemseddin Mahallesi, Akdeniz Caddesi Nu: 99-101 Fâtih, İstanbul.
Telefon: 0.212-523 93 14 e-posta: [email protected]  www.durusyayinlari.com

Prof. Dr. MEHMET MAKSUDOĞLU

1939 yılında Eskişehir’de doğdu. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesini bitirdi (1960). 1963 yılında gittiği Tunus’ta Zeytûne İlâhiyat Fakültesi’nde dinleyici olarak derslere girdi. Dördüncü sınıfına kabûl edildiği Burgiba Enstitüsü Arapça Bölümünü bitirdi (1965). A.Ü. İlahiyat Fakültesinde doktor oldu (1966). İngiltere’de, University of Cambridge, Faculty of Oriental Studies’de Türkçe öğretti (1967-70), İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsünde (1973-82) Arapça öğretti. Marmara Üniversitesinde 1983 yılında Yardımcı Doçent, 1986’da Doçent ve 1995 yılında Profesör oldu. Malezya’daki International Islamic University’de (1991-95) Osmanlı Târihi öğretti, yazdığı Osmanlı History, orada bastırıldı. Kazakistan’da, Hoca Ahmed Yesevî Milletlerarası Türk-Kazak Üniversitesinde Osmanlı Târihi (2004-05), Hollanda’da Milletlerarası İslâm Üniversitesinde İslâm Târihi (2006) öğretti. Arjantin, Şili, Brezilya, Ukrayna, Hindistan ve Lübnan’da ‘Gerçek Osmanlı’ konusunda konferanslar (2017) verdi.

Yayınlanmış kitapları:  Arapçayı Öğreten Kitap, Açıklamalı Arapça, Arapça Uygulamaları, Arapça-Türkçe Öğreten Sözlük, Arapça Okuma Kitabı, Arapça Dil Bilgisi, Herkes İçin Arapça, Hatırladıklarım, Kendi Kendine Pratik Arapça, Hz. Muhammed Aleyhisselâm’ın Hayatı, Analitik Osmanlı Târihi, Osmanlıdan Günümüze Değişme Mâcerâmız, Kırım Türkleri, Merkez Türkiye, Osmanlı Devrinde Tunus, Osmanlı Târihi. 

(BİTTİ)