Türkler, târih boyunca pek çok güçlü devletler kurmuşlardır. Hazar İmparatorluğu, bu güçlü devletler listesinin başlarında yer alır. Onlar, 468 yılından 965 yılına kadar yaklaşık 400 yıl geniş topraklar üzerinde hüküm sürdüler. En güçlü olduğu dönemlerde toprakları doğu batı ekseninde, Aral Gölü yakınlarından Ukrayna’nın başşehri Kiev’e kadar uzanıyordu. Kuzeyde Moskova şehri ile sınırdaş idiler. Güney sınırları Karadeniz’de son buluyordu. Günümüzde; Gürcistan ve Bakü ile Tebriz Azerbaycanı olarak anılan topraklar da hâkimiyetleri altında idi.
Hazar İmparatorluğumun halkı; Avarlar, Macarlar, Burtaslar, Peçenekler, Ceremişler, Sabarlar, Fin kavimleri ve İdil Bulgarlarından oluşuyordu. Hâkim unsur, Türkler idi. Hazarlar, Batı Hun Devleti’nin yıkıntıları üzerine, Göktürklerin batı kolu olarak Hazar Denizi’nin kuzeyinde toplandılar. Onları; Sabar (Sabir) Türklerinin devamı olarak gösteren kaynaklar da vardır.
Başlangıçta Şaman inancına mensup idiler. Bizans ile iyi ilişkiler içerisinde olduklarından 627 yılındaki Bizans- İran (Sâsâni) Savaşı’nda, Bizanslılardan yana oldular. Bu sebeple olmalı, Hazarların bir bölümü Hıristiyanlığı benimsedi. Yedinci yüzyılın sonlarına doğru Arran Hıristiyanlarının Hazarlar üzerindeki baskısı artınca, Hıristiyanlık yaygınlaştı. Sekizinci yüzyılın ilk çeyreğinden sonra gelişen Arap akınları sebebiyle de İslâmiyet’le şereflendiler. Kalabalık Arap orduları karşısında, doğuya ve güneye doğru genişleme imkânı bulamayınca, batıya yöneldiler. Karadeniz’in kuzeyinden Kırım’ ve Kiev’e kadar uzandılar.
Hazar Hakanları, Tarhan olarak anılırdı. En büyük Hazar tarhanı Yusuf bin Hârun'dur.
Hazarların bir kısmı, 800 yılından itibaren tarhanların ve saray çevresindeki asil ailelerin ilgisi sebebiyle Mûsevi dinini benimsediler. Mûsevilik devletin resmî dini olarak ilân edildi.
Hazar ismi ilk defa İranlılar tarafından kullanılmış ve yaygınlaşmıştır. Kelimenin kökünün Kazak olabileceği belirtiliyor.
Ord. Prof. Dr. Zeki Velidi Togan, Hazar Türklerinde tarhan ailesinin Göktürklere uzandığını bildiriyor. Sâsâni hükümdarı Enuşirvan’ın sarayında, üst düzeyde görev yapan çok sayıda Hazar Türkü bulunduğu, günümüze intikal eden bilgiler arasındadır.
TEBESSÜMLÜK:
KIBRIS EŞEĞİ
Kıbrıslı Kâmil Paşa, Sultan İkinci Abdülhâmid Han döneminde çeşitli târihlerde sadrazamlık yapmış bir devlet adamıdır. Lakabından da anlaşılacağı üzere kendisi aslen Kıbrıslıdır. Zamanın şöhretlerinden hiciv üstadı Şâir Eşref ile de yakın dostluğu bulunmaktadır. Mâlum, Kıbrıs’ın eşeği çok meşhurdur. Kâmil Paşa, memleketi Kıbrıs’a geziye gideceği bir gün kendisini uğurlamaya gelen dostu Şâir Eşref’e Kıbrıs’tan bir isteği olup olmadığını sorar. Eşref, ‘Paşam, görüyorsunuz artık yaşlandım. Yürüyünce yoruluyorum yokuş da çıkamıyorum. Bana bir Kıbrıs eşeği getirirseniz ömür boyu size duâcı olurum.’ der. Aradan zaman geçer, Sadrazam Kıbrıs’tan döner. Karşılamaya Eşref de gitmiştir. Paşa onu görünce, ‘Eşref, afedersin; Seni görünce hatırladım. İstediğin eşeği getirmeyi unutmuşum’ der. Şâir Eşref şöyle cevap verir: ‘Ziyanı yok paşam, siz geldiniz ya, yeter.'
Prof. Dr. Mustafa Kemal Atilla: Gördüklerim, Dinlediklerim, Yazdıklarım. Ötüken Neşriyat, İstanbul 2024