(DÖRDÜNCÜ BÖLÜM)
Oğuz Çetinoğlu: Maslov ‘Anlatmak ihtiyacı’nı basamaklarının hiçbirine yerleştirmemiş…
Prof. Dr. Sâdık K. Tural: Maslov’un yaptığı bu piramitte, sağlıklı sayılan her insanda ergenlikten ölünceye kadar bütün dönemler için geçerli olan muhtaçlıklar listelenmiştir… Temel ihtiyaçlar sayılan beslenme, sağlık, meslek sâhibi olma gibi Maslov’un alt basamaklarda yer verdiği ihtiyaçların birçoğu gerçekleştirilmeden zekâ merkezleri enerjilenemez. Beslenme, boşaltım, sağlık nasıl zorunlu ihtiyaçlar olarak görülüyorsa, özgüven, iş bitirmek, başarılı olmak da zorunlu ihtiyaçlar sayılmalıdır. Maslov’un ihtiyaç saydıklarına ek olmak üzere ben de ‘anlatmak ihtiyacı’ maddesini eklemek istiyorum. Her yaşta farklı yansımaları olan anlatma ihtiyacı da her basamakta etkili birincil bir ihtiyaçtır.
Edebiyattan sayılan metinlerin tahlilini yapmaktan sorumlu olan araştırıcıların Maslov’un ihtiyaçlar hiyerarşisiyle ilgili piramidinden haberdar olmalıdır.
Kelime denilen araçlar, ya soru veya hüküm bildiren ifâdeler yoluyla iletişim kurmaktadır. Genel olarak edebiyattan sayılan bütün metinler, özel olarak şiir, ‘hikmet’ nitelikli, ‘beyan’ özellikli ifâdelerin yansıma alanıdır. Şiir ‘hikmet’ nitelikli ifâdeyi özel bir beyan iklimine dönüştürürken örtülü söylemeyi esas almaktadır. Mazmun ve mecaz şiirin varlık alanının kurucu ögesidir. Faruk Nâfiz Çamlıbel’in ‘Şâire Kaside’ adlı nazmında
‘Eşyayı tanırken hepimiz sâde dışından
Esrarına yol bulduk onun anlatışından
mısraları şiir ile hikmet bilgisi arasındaki ilişkiye işâret etmektedir.
Çetinoğlu: Bir de ‘hikmet’ meselesi var…
Prof. Tural: Hikmet, insanın iç aynasındaki isi, pisi, tozu temizleme, ruhun nefsin boyunduruğundan kurtarma niteliği taşıyan olumlu enerjilere kaynaklık eden bilgiler, hükümlerdir. Hikmet ahlâk, erdem, edeb kavramlarına bağlı değerler davranışlar kuran, geliştiren, koruyan her türden beyan nitelikli ifadelerdir.
Hikmet, inançların ötesinde ve üstünde bir hakîkat olan ‘Yaratılma sebebini arama’, ‘Sevme adlı yönelişin ne olduğunu öğrenme’, ‘Kendi olmanın sınırlarını idrak etme’ olarak sıralanacak değişim ve dönüşüm bilgisidir.
Hikmet kelimesini sûfilerin ‘arayış’ anahtarı saydığım yaklaşımını veya felsefecilerin süzülmüş imbiklenmiş bilgi olarak tanımlayışını unutmadan söyleyeyim: Hikmet insanla ilgili en derindeki sırlara doğru götürücü ışıktır.
Ağıtlar, türküler, demeler ve nefesler ile ilâhiler hikmetli beyanlardır. Nazım, heyecan unsurunun üst seviyede öncü ve önder olduğu metinler olduğundan hikmet bir özel harç kıvamıyla örtüleri artırılmış bir yapı kazanan beyana dönüştürülmektedir.
Tahkiyeli eserlerde ise beliğ teşbih ve kinâye ögeleri başta olmak üzere, günlük iletişimin verdiği imkânlara bağlı söz ve mâna sanatları birer güçlendirici, bezeyici araç olarak kullanılmaktadır.
En eski tahkiyeli metinler olan mit, masal, destan, menkıbe gibi eserlerde vak’adaki olay unsuru, mecazlı bir anlatıma aracılık etmektedir. Eski tahkiyede, gerek vak’anın yürütülmesini üstlenen varlıklar, gerekse zaman, mekân ile eşya nitelikli unsurlar, telmih, tevriye ve kinayeyle sunulur. Gelenekli tahkiyede ‘temsil’ et(tir)me anlayışı hâkimdir; bu temsil et(tir)me, gösterilmek istenen olumlu veya olumsuz değer ve davranışların tebliği ve telkinine aracılık etmektedir.
Gelenekli tahkiye alttan alta özgüven duygusu, iyi niyetli, hoşgörülü, ahlâklı, erdemli olmayı ve ilâhî adâlete inanmayı öğütlemektedir. Masal, halk hikâyesi ve destan metinlerini çokça okumuş olanlar, arka plandaki bilge konumlu anlatıcıyı idrak ederler, gerisi teferruattır. Gelenekli tahkiyede iç konuşmalar bulunur; bunlar iç çatışmalar, depresyonun gösterilmesi değildir. Eserin başında atak, girişken, cesur, dürüst, merhametli, şefkatli, yardımsever, fedakâr ve tutkun olan da, tembel, korkak, aciz, yalancı, merhametsiz, insafsız, hasetçi, nefret taşıyan da, aynı rollerini, davranışlarını eserin sonunda da sürdürmüş olurlar. Gelenekli tahkiye trajik veya dramatik yahut komik olanı yakalama ve dinleyicide/okuyucuda etki yaratması konusunda abartıdan, olağanüstülüğe sığınmaktan çekinmez. O yapının gereği olan hikmet nitelikli bilgiyi hedefte tutmak ve okuyucuyu/dinleyiciyi ona ulaştırmaktır. (DEVAM EDECEK)