Mevzûya, “Kalır mı?” Başlıklı beytimle başlıyorum:
“Hem zinâyı serbest et hem de ahlâktan bahset; O ülkede kalır mı, söyleyin bet-bereket?
Şu günü, bugünü… Şu yılı, bu yılı.” ifadeleri, temelde, birer uyarıcı, birleştirici veya kaynaştırıcı sosyal unsurlar gibi görünse de bunun bir ‘alt şuur” kandırmacasına dönüşmekte olduğunu söyleyebilirim.
Kandırmaca, gösteriş, bâzı sosyo-p(i)sikokojik noksanlıkları ört-bas etme, ticârî hesapların tahakkuku gibi mânaları da taşıdığını ifade etmek mümkündür.
Zâten, insan olarak yapmamız/yapılması gereken hususların birdenbire öne çıkarılması, sâdece ‘geçici bir cilâlama/allayıp pullamadan” başka bir şey de değildir.
2025 Yılı, Devletimiz tarafından, “Âile Yılı” olarak ilân edilmiş. Tabiî ki, gayet güzel bir faaliyet!..
Zirâ; “aile”, cemiyetin temeli, millet varlığının en mühim unsurudur.
Hucurât sûresi’nin 13. Âyeti kerimesinde, bu, şöyle ifade buyurulur: “Biz, sizi, bir erkekle bir dişiden yarattık”.
Temel budur… Yâni, âile, böyle başlar!
Aile tatil paketleri
Hâliyle; Kur’ân-ı Kerîm hükmünce, başlayan bu mukaddes yapı’nın, herhangi bir sebeple sarsılmaması gerekir.
Dînimiz İslâm’a göre, korunması şart olan beş esas vardır. Bunlar: Canın, Aklın, Dînin, Neslin (soyun) ve Mal’ın korunmasıdır ki, gerek şahsî ve gerekse âilevî her türlü ihtimamı icâp ettirir.
Zâten; bu husus, Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’nın 17. Maddesi’nde: “Herkes, yaşama, maddî ve mânevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir” ifadesiyle teminat altına alınmış olmasına rağmen; yine Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 41. Maddesi’nde mâna bulan, “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğrenimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.” denilmektedir.
Aile tatil paketleri
41. Madde’deki, “..özellikle ananın ve çocukların korunması…“.ve aile planlamasının öğrenimi ile uygulanmasını sağlamak…” tâbirlerinin ‘tahlili hâriç’; kesinlikle, Devlet; hangi cinsiyet ve inanışa sahip olursa olsun, “Türk toplumunun temeli”ni sağlam tutmada hem salâhiyet sahibi ve hem de mes’ulüdür.
Aile tatil paketleri
Niçin, “baba” bundan hâriç tutulmuştur, anlamak zordur.
Peki; bu “koruma” başarılabilmiş midir? Bunca ‘kadın cinâyeti’nin sebebi çözülebilmiş, çareleri bulunabilmiş midir?
Peki; âile yâni ana-baba-çocuklar/gençler, nineler, dedeler nasıl korunacaktır? Canın korunması, neslin/soyun korunması hangi usûl ve imkanlarla sağlanacaktır?
Aile tatil paketleri
Bugünün anası-babası, ninesi-dedesi, dünya ölçüleri esas alındığında hangi mertebededir?
Bütün bunlar, “maddî ve mânevî varlığın” insanî ölçüleri için yeterli midir?
Hazret-i Ali Efendimize atfedilen, “Çocuklarınızı yaşadıkları çağın şartlarına göre yetiştiriniz” sözü ve Peygamber Efendimizin, “Hiçbir ebeveyn, çocuklarına güzel bir terbiyeden daha değerli bir miras bırakamaz” mübârek sözünü nasıl değerlendirmeliyiz?
Ahlâken ve ilmen donatılmış her yaştaki insanımızın huzur dolu bir hayat sürdüğü kanaatini taşıyor musunuz? Dahası; gençliğimiz hangi ümit ve hedef üzredir?
Devlet; kendisine, Anayasa’nın verdiği salâhiyet ve mesuliyetle hareket etmek zorundadır.
Emredici olmaktan ziyade, hizmet edici vasfını öne çıkarabilmelidir. Devletin öncü/kılavuz/rehber olmadığı, adâletli bir taksimat yap(a)madığı bir yerde huzur ve ümitsizlik mekân tutar.
Bu bakımdan, Devlet; iktisadî, kültürel v e sosyolojik değerleri yerliyerine oturtabilmek için mükemmel bir ‘millî maarif sistemi’ tesis etmelidir.
Evet, “mükemmel bir maarif sistemi” âcilen gereklidir!
Ananın babanın, çocuğun/gencin, ninenin, dedenin huzuruz olduğu bir yerde, “maddî ve mânevî” kalkınmanın olması mümkün değildir.
Prof. Dr. Ramazan Ayvalı, “Âileyi Yok Etmeye Mâtuf Bâzı Çalışmalar” başlıklı makalesinde şöyle diyor:
“Her yıl 1-8 Mart arası “Yeşilay Haftası” olarak kutlanmaktadır. Yeşilay Haftası’nın 1-8 Mart arası kutlanmasının sebebi, Yeşilay Cemiyeti’nin 5 Mart 1920 tarihinde kurulmuş olmasıdır. Kuruluşun itici sebebi nedir biliyor musunuz?
O tarihte, İstanbul işgal altındadır. İşgal kuvvetleri, vapurlar dolusu sigara, alkollü içki ve uyuşturucu maddeyi getirerek gençlere bedâva dağıtırlar. Bu tehlike karşısında, işte bâzı Türk Aydınları, sigara, alkol ve uyuşturucu ile mücâdele için bu cemiyeti kurarlar. “(Bknz. Prof. Dr. Ramazan Ayvallı, Türkiye Gazetesi, 18 Ocak 2013, Sf. 15)
Çocuklarımızı, gençlerimizi ve âilelerimizi, sâdece bunlardan değil; yalandan, iftiradan, hırsızlıktan, zinâdan, kibirden de koruyacak tedbirleri almalı ve çareleri üretmeliyiz.
İsmâil Hâmi Dânişmend’in “Garb Menbalarına Göre Eski Türk Seciye ve Ahlâkı” adlı kitabında, onikinci asırda, Antakya Ya’kubî patriki Süryânî Mîkâîl Vakaayi’nâme’sinde şöyle der:
” Türklerin meziyetleri vardır. Hilekârlıkla sahtekârlık bilmezler ve doğruluktan ayrılmazlar. Karı-koca ihânetinden çekinirler, onun için Türkler arasında zinâ ender şeydir. “(Bknz. Dânişmend, İstanbul Kitabevi Yayınları, İstanbul 1982, Sf.12)
Corneille Le Bruyn ise, 1732’de yayınladığı eserinde: “Türklerin iyiliği yalnız insanlara münhasır kalmayıp hayvanlarla kuşlara bile şamildir” (Bknz. A., g.,e., Sf. 184) der.
O kadar ki, Türk dostu İtalyan Ord. Prof. Dr. Anna Masala’nın, “Türkiye’ye Aşk Mektuplarım” adlı eserinin “Kuş Evleri” başlıklı yazısında dediği gibi, “Türkler’in kuşlar ve bütün hayvanlar için sevgisinin İslâmiyet’ten de önceki tarihlere dayanan ve yüzyıllar boyunca, hiç unutulmayan bir Orta Asya geleneği olduğunu göstermektedir.” (Bknz. Anna Masala, Türkiye’ye Aşk Mektuplarım, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 2000, Sf. 96)
Batılı bir yazar olan Pere Jeannet, 1732’de, şöyle diyor: Türkler, “Sevdikleri ağaçların kurumasına meydan vermemek üzere sulanıp bakılmalarını temin için vakıflar te’sisini de sevap sayarlar.” (Bknz. Dânişmend, Sf. 183)
Peki; hayvanlara ve bitkilere bile bu kadar nâzik olan Türk Milleti, bugün, niçin kindârlığın, riyâkârlığın, itimatsızlığın, sevgisizliğin,fâizin, zinânın, yalanın, liyâkatsizliğin, fitneciliğin, cânîliğin, aldatmanın, kabalığın, ilimsizliğin, argonun tuzağına düşmüş/düşürülmüş, hatta gömülmüştür, düşünmek lâzım gelmez mi?
Âile bakanlığı kurmak mârifet değildir!..
Aile tatil paketleri
Dünya üniversiteleri arasında, ilk beş yüz içinde bir tane bile üniversiteniz yoksa, boşa konuşuyorsunuz demektir!..
Saydığım bu hususların ortadan kaldırılmasını ve bunların olmamasını sağlamak mârifettir.
2004 yılında, ‘zinâ’ suç olmaktan çıkarılmış, resmen, serbest bırakılmıştır!.. Hattâ; Erdoğan, 2018’deki bir beyanatında: “AB istedi, zina yasağını kaldırdık, yanlış yaptık” itirafıında bulunmuş fakat, bundan sonra da hiçbir tedbir al(ın)mamıştır.
Peki; yukarıda zikrettiğim, Anayasa’mızın “âileyi korumak” ile ilgili maddeleri ne olmuş, neye yaramıştır?
Peki; mübârek dinimizin emri olan; “Biz, sizi, bir erkekle bir dişiden yarattık” (Hucurât süresi, 13) ve “Zinâya yaklaşmayın. Çünkü o, çirkin bir hayâsızlık ve çok kötü bir yoldur.” (İsrâ sûresi, 32) âyetlerini ‘hangi yüzle’ baştacı yapacağız?
Daha uzatmak istemiyorum.
Sözlerime “KALIR MI?” başlıklı beytimle başlamıştım ve “MEZE” başlıklı beytimle de bitirmek istiyorum:
“Doldu, ortalık doldu, densiz, ruhsuz, kepâze;
Yaptınız gencimizi el-adamına meze!”