(YEDİNCİ BÖLÜM)
Oğuz Çetinoğlu: Hangi türden metinler tercih ediliyor?
Prof. Dr. Sâdık K. Tural: Geçmişte olmuş olayların bir kısmı, mit veya epos özellikleri taşıyan destanlar ile daha farklı bir düzeni bulunan masallardır. Din kavramına bağlı kişileri merkeze alan anlatma ihtiyacını karşılayan kıssalar ve menkıbeler ise muhatap edindiği kültür tabakasına göre farklı bir yapı ve dil kullanımı göstermektedir. Değer ve davranış aktarımını, insanlaştırıcı süreçleri semboller ve kavramlar üzerinden hayvanların dünyâsı üzerinden anlatan hayvan hikâyeleri (fabl) de ayrı bir gruptur.
Çetinoğlu: Anlatma işini meslek hâline getiren meddahlar vardı.
Prof. Tural: Bunların bir kısmı meddah veya kıssahan unvanlı kişiler tarafından başkalarına sunulmuştur; bir kısmı da içine manzum ve nağmeli parçalar konularak sunulan ‘âşık tasnifli hikâyeler’ hâlini alarak yaşayagelmiştir.
Yazarının şâhit olmadığı kişi, olay, durum, zaman ve mekânların anlatılması ihtiyacıyla var edilen Târih konulu tahkiyeli eserler (piyes, opera; roman, hikâye, senaryo; sinema, TV dizisi) vak’aya dayalı anlatımlardır. Târih konulu modern tahkiyeli eserlerde, târihin gerçeğinden ayrılmak ihtimali çok fazladır; konusunu Târihten alan (?) roman, hikâye, piyes ve senaryolarda, romanesk veya novelette denilen, basite, bayağıya, ölme ve öldürmelere, bazı kişi ve grupları aklama inadına ve/veya cinselliğe teslim olan yapılar edebiyat bilimcinin değerlendirme alanı dışındadır.
Anlatmak ihtiyacının karşılanması anlatanın tespit ve tahlilleriyle öne çıkmasını sağlamakta; görülmesi, gösterilmesi, altının çizilmesi gereken değer ve davranışların iletilmesini gerçekleştirmektedir. Tahkiyeli eserlerdeki kişi, olay, durum ve çatışmalara bağlı unsurlar, yetersizlik, çaresizlik veya gizli olanı, bilinmeyenleri açıklama (itiraf), kendi olma kendi kalmada örnek alınacakları tercih et(tir)me özelliği, niteliği taşımaktadır.
İnsan anlatma ihtiyacına bağlı olarak niyetini veya gayretini planlamaya esas olan bir soru ve/veya bildirme cümlesiyle ortaya koymaktadır. Neyi/kimi, niçin ve nasıl anlatmalıyım? Bu anlatma niyeti ve gayreti bediî (estetikleştirme) işlemlerinden geçirilmeye bağlı gerçekleş(tir)meler, dil adlı malzeme alanını hem genişletir, hem zenginleştirir. NE anlat(mış)tı NİÇİN anlattı, NASIL anlattı sorularına ve cevaplarına bağlı işlemler, edebiyat yoluyla iletişim alanını oluşturuyor.
Hangi toplum tabakasında, ne zaman yaratılmış olursa olsun edebiyattan sayılan metinlerin dilin imkânlarıyla yansıtılan insanlaştırıcı, iletişim kurucu değer ve davranışlar olduğu açıktır. Malzemesi edebî dil olan anlatma ihtiyacını karşılayan sanat eserleri sapma ve sapıtmaları önleyen, marjinalliği durduran, insanlaştıran birer uyarıcıdır. Bu gerçekliğin diğer sanat dalları için de geçerli olduğunu düşünüyorum. Edebiyattan sayılan metinler, zihniyet farklarına bağlı sürtüşme ve çatışmaların gösterilerek anlamlandırılıp anlamlandırılmasını isteyen bekleyen dilin özenle kullanıldığı ifade bütünlükleridir.
Çetinoğlu: Anlatma ihtiyacının kökeninde neler var?
Prof. Tural: İnsanlar, duyduklarını, bildiklerini, öğrendiklerini başkalarına nakletmek, bildirmek istiyor. Bu haber verme, bildirme, anlatma bir tebliğ yapısı ve üslubuyla değil, içinde vak’a bulunduran, hikâye(cik)ler aracılığıyla gerçekleştirildiği nispette ayrı bir ilgi görüyor. Hayatın sert akışı karşısında ona özel bir tat katma, bir tür güzelleştirme niyeti ve gayreti, anlatanı ve dinleyeni özel bir iklime taşıyor diyebiliriz. Bu güzelleştirerek anlatma çabası, farklı kişilere ait, fakat benzer özellikler üzerinden zihniyet çeşitlerinin yansıtılmasına aracılık ediyor. Duyguya dayanan, heyecanla beslenen, güzel ifade edilmeyle biçimlenen bu anlatma çabası hem iletişim sağlıyor hem de toplumlaşmaya katkıda bulunuyor.
Vurgulanması gereken şudur: Özgün nitelikli, kalıcı özellikli sanat ve edebiyat eserleri, estetik hassasiyetle temellendirilip biçimlendirilen kompozisyonlardır. Edip unvanını verdiğimiz insanlara ne yapıp ne yapmayacaklarını değil, kalıcı ve yaygınlaşıcı metinlerin temel özelliklerini söylemeye çalışıyoruz. Edebiyattan sayılan eserlere faydacı bir anlayışla yaklaşmayı değil, aslî özelliğe işaret etme anlayışıyla fikir yürütmeyi benimsiyorum. Şu örneği vermeyi uygun buluyorum: Su içmek elzemdir; ancak, kirlenmemiş, hastalık yapan bulaşmalara maruz kalmamış, temiz ve PH değeri insana uygun suları içmek hayatiyet için elzemdir. Edebiyattan sayılan eserlerin birer pınar olduğunu söylemek yanlış mıdır?
Malzemesi dil olan estetik uyarımlar yapabilen anlatma ihtiyacını karşılayan eserler, iç aynamıza yansıyan sorular, cevaplar, meraklar ve heyecanlar aracılığıyla benzeşirlik iklimi var etmektedirler, etmelidirler. (DEVAM EDECEK)