Osmanlı yönetimi Kıbrıs’ı 1571 yılında fethetti. Daha önce Ada’da Venedikliler hâkimdi. Osmanlı yönetimi, Venedikliler’in elindeki mülkü Rum Ortodoks Kilisesi’ne aktardı. Kiliseye geniş yetkiler verdi. Böylece Rum kilisesine ve toplumu güç kazandı. Giderek bu güç Türkiye’den gelip yerleşen Türklere karşı kullanıldı.
1878’de Rusya karşısında zor durumda kalan Osmanlı Devleti, Kıbrıs’ın yönetimini geçici olarak İngiltere’ye verdi. Birinci Dünyâ Savaşı’nda da İngiltere, Kıbrıs’a el koydu.
Kıbrıs Adası resmen 1924' de Türkiye’nin kuruluş anlaşmaları olan Lozan Barış Sözleşmesi’nde İngiltere toprağı olmuştur. Türkiye o günün şartları gereği Kıbrıs adasının üstündeki İngiliz hâkimiyetini resmen kabul etmiştir.
1950’lerin sonlarında Yunanistan’ın desteği ile Kıbrıslı Rumların bağımsızlık hareketi başladı ve milletlerarası anlaşmalara dayanan bir Türk-Rum Ortak Devleti kuruldu. Fakat Rumlar böyle bir Ortak Devlet’e râzı olmadı. Kıbrıs’ın tamamının yönetimine kendileri el koyma yoluna gittiler. Milletlerarası anlaşmaları ve anayasayı çiğneyerek ve de soykırımla Türklere saldırılarda bulunarak Rumlar, 1963 yılında Ortak Devlet’i yıktılar.
Zürih Antlaşması 11 Şubat 1959 târihinde imzalandı. Zürih ve Londra Antlaşması Atina Yüksek Mahkemesi’in 21 Mart 1979 târihinde aldığı kararla tasdik ve kabul edilmiştir. Anlaşma hükümlerine göre Türkiye'nin müdâhalesinin, Garanti Anlaşması'nın 4. maddesine göre hak olarak tanınmış, hukuka uygun olduğu kabul edilmiştir. Avrupa Konseyi de 29 Temmuz 1974 târihinde almış olduğu 873 sayılı karar ile Türk müdâhalesinin yerinde olduğunu kabul etmiştir.
5 Temmuz 1974'te Türkiye, Yunanistan ve İngiltere dışişleri bakanları Birinci Cenevre Konferansı çalışmalarına başladı. 30 Temmuz'da sona eren konferansta Türk tarafının istekleri doğrultusunda: 'Ada'da bir güvenlik bölgesinin kurulması, Rum ve Yunan işgalindeki Türk bölgelerin derhal boşaltılması, esir durumda olan asker ve sivillerin mübâdele edilmeleri veya serbest bırakılmaları, barışın sağlanması ile birlikte anayasaya uygun bir hükûmetin yeniden kurulmasının temini, Kıbrıs Cumhuriyeti'nde Kıbrıs Türk Toplumu ile Kıbrıs Rum Toplumu olmak üzere iki otonom idârenin mevcûdiyeti' kabul ve ilân edildi.
Başbakan Bülent Ecevit, adada gelişmelerin kötüye gitmesi sebebi ile diplomatik görüşmeler yapmak üzere Londra'ya gitti. Âcil olarak toplanan TBMM, Hükümete genel savaş açma yetkisi verdi. 14 ilde sıkıyönetim ilân edildi.
20 Temmuz 1974 sabahı uçakların bombardımanından sonra Türk ordusu 6.15'ten itibâren havadan indirme ve denizden çıkarma başladı. Denizden çıkarma Karaoğlanoğlu plajına yapılmıştır. Rumlar, Türkiye'nin 1963 ve 1967'deki gibi adaya müdahale edemeyeceğini düşünmüş bu yüzden ilk başta etkili müdâhale edememişlerdir. Ancak akşama doğru karşı harekâta başlamışlardır.
Bu karar, İngiltere ve Yunanistan Büyükelçilerine bildirildiği gibi Ankara'da bulunan ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Sisco'ya da iletildi. Pakistan, Afganistan ve İran Türkiye'ye yardım sözü verdi. Libya Devlet Başkanı Kaddafi ihtiyaç duyulan bütün askerî mühimmatın kullanılabileceğini bildirdi. Bunun yanında Suudi Arabistan da 1.500.000.000 dolarlık petrol ile 1.000.000.000 dolar nakit para hibe etmiştir.
Türk kuvvetleri 22 Temmuz'da Girne'yi ele geçirdi. Türk paraşütçüleri Kıbrıs Cumhuriyeti'nin başkenti Lefkoşa'nın Türk kesimine indi. Yunan birliklerinin Ada’da garantör olarak bulunan Türk birliğine saldırması ise, çarpışmaların Ada geneline yayılmasına sebep oldu. 22 Temmuz akşamı Türkiye, Birleşmiş Milletler Teşkilatı Güvenlik Konseyi'nin ateşkes kararını kabul etti. Türk müdâhalesi sonucu Yunanistan'daki cunta idaresi ve Kıbrıs Cumhuriyeti'ndeki Nikos Sampson Hükûmeti de yıkılmıştır.
8 Ağustos 1974 târihinde 2. Cenevre Konferansı'nın yapılmakta olduğu zamanda Türklerin 'iyi niyet jesti' olarak Limasol ve Larnaka civarında bir miktar köyü boşaltmış olmalarına rağmen, Millî Muhâfız Alayı ve EOKA-B militanları, işgal ettikleri yerleri tahliye etmedikleri gibi ellerindeki esirleri de serbest bırakmamışlardır.
Cenevre konferansına katılan Dışileri Bakanı Turan Güneş anlaşmanın mümkün olmadığı anlamına gelen ‘Ayşe Tatile Çıksın’ parolasını Başbakan Bülent Ecevit'e bildirmiştir. (Ayşe Turan Güneş'in kızının adıdır. Daha sonra evlenerek Ayata soyadını almıştır.)
Bunun üzerine 13 Ağustos'ta Türk birlikleri tekrar ilerlemeye başlamış ve 16 Ağustos'ta Lefke ve Magosa'nın kurtarılmasıyla sona eren üç günlük İkinci Barış Harekâtı'nı gerçekleştirmiştir.
Türkiye’nin Kıbrıs’a müdâhalesi Merhum Adnan Menderes ile Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’nun 1959 yılında imzaladığı Londra – Zürih Anlaşmaları’ndaki yetki sâyesinde mümkün olmuştur.