TÜRKÇÜLÜĞÜN ESASLARI – TÜRKLEŞMEK, İSLÂMLAŞMAK, MUÂSIRLAŞMAK –
KIZIL ELMA, ALTIN IŞIK – TÜRK MEDENİYETİ TÂRİHİ – HARS VE MEDENİYET –
TÜRK TÖRESİ, TÜRK AHLÂKI, TÜRK TERBİYESİ
(BİRİNCİ BÖLÜM)
Ziya Gökalp (1876-1924) ‘Türkçülüğün Esasları’ isimli eseri ile anılır. O, ilk Türk sosyoloğudur. Sosyolojiyi, ilmî bir disiplin hâline getiren Fransız sosyoloğu Emile Durkheim'ın (1858-1917) görüşlerini zaman zaman aynen tercüme etmiş, zaman zaman da Türk milletinin düşünce sistemine, Türk Devlet anlayışına uygun yorumlarla Türk sosyolojisinin kurucusu unvanını elde etmiştir. Diğer taraftan Ziya Gökalp, Durkheim’in reddettiği amelî sosyoloji metodu ile çalışmıştır. Hal böyle olunca millî sosyoloji sistemini oluşturmuş, yüzlerce makalesi ve sayısı 10’u aşan kitaplarla kendisinden sonraki sosyologların önderliğini üstlenmiştir.
Fosil Yayınları’nın (aynı zamanda Bilgeoğuz yayınlarının da) sâhibi Oğuzhan Cengiz, değerli bir proje olan serinin ilk eserine Ziya Gökalp’in hayat hikâyesini verdikten sonra ‘Türkçülüğün Târihi’ ile ve dikkat çekici bir cümle ile başlıyor: ‘Türkçülüğün memleketimizde zuhurundan evvel Avrupa’da Türklüğe dâir iki hareket vücuda geldi: Türkperestlik (Türklerle yakından ilgilenmek, sevgi ve hayranlık duymak) ve Türkoloji (Türk târihi ile alâkalı bilgilere ulaşma çalışmaları)’
Eseri yayıma hazırlayan nâşir ve yazar Oğuzhan Cengiz’in, günümüzde pek az kimsenin kullandığı kadim kelimelerimize hayat kazandırma gayreti içerisinde olduğu görülüyor: Bu maksatla sayfa altlarında bu kelimelerin açıklamalarını veriyor: akîm-neticesiz, bediî: güzel-estetik, cezir-kök, daüssıla-vatan hasreti, enmûzeç-örnek, fırka-parti, güzide-seçkin, hars-kültür, ikame-yerine koyma, kerime-kız çocuğu, lafız-söz, mehaz-kaynak, nikbin-iyimser, örf-âdet, pak-temiz, ruhiyâtçı-psikolog, seciye-karakter, şimal-kuzey, tarik-yol, usûl-metot, üstûre-mitoloji, vuzuh-açıklık, yâd-hatırlama, zulmet-karanlık.
Birinci bölümde müfit ve muhtasar ölçüde Türkçülüğün târihi veriliyor, ikinci bölümde ‘Türkçülük Nedir?’ sorusu cevaplandırılıyor. ‘Türkçülük ve Turancılık’ kavramları, üçüncü bölümde açıklanıyor.
Cemil Meriç’in belirttiğine göre târifi olmayan kültür kelimesinin yerine Ziya Gökalp ‘Hars’ kelimesini tercih etmektedir. Ziya Gökalp’in üzerinde en çok durduğu kavramdır. Eserin 16 sayfası bu konuya tahsis edilmiştir.
Gökalp’e göre hars denilen varlık, yalnız halkta mevcuttur. Güzideler, harsî terbiye almak için halka gitmelidir.
Yedinci bölümde ‘Târihî Maddecilik’ ve ‘İçtimâî Mefkûrecilik’ başlığı altında Karl Marks ve Emile Durkheim’e dikkat çekiliyor. Millî vicdanı, millî tesânüdü kuvvetlendirmenin önemi belirtiliyor.
Birinci kitabın 10. Bölümünde yazar, dikkatleri; önemli ve alâka çekici bir konuya yönlendiriyor: Hars ve tehzib… Tehzib kavramını, ‘iyi bir terbiye görmüş olmak; akla uygunluğu, güzel sanatları, edebiyatı felsefeyi, ilmi ve hiçbir taassup karıştırmaksızın dini; gösterişsiz, samîmi bir aşk ile sevmektir’ şeklinde açıklıyor. Günümüzde bu anlayışa ihtiyacımız olduğunu belirtmek, gerçeği ifâde etmektir.
Birinci cildin ikinci kısmında ‘Türkçülüğün Programı’ ele alınıyor. İlk cümle hayli çarpıcıdır: “Türkiye’nin millî lisanı ‘İstanbul Türkçesi’dir. Bunda şüphe yok! Fakat İstanbul’da iki Türkçe var: Biri konuşulup da yazılmayan ‘İstanbul Türkçesi’, diğeri yazılıp da konuşulmayan ‘Osmanlı Lisanı’dır. Ses Bayrağımız Türkçemiz günümüzde de aynı problemi yaşamaktadır. Hiçbir milletin lisanında görülmeyen çarpıklık bizde var. ‘Türkçe’ ve ‘Öz Türkçe’ … İngilizlerin Öz İngilizcesi, Almanların Öz Almancası, Fransızların Öz Fransızcası yok. Türçenin ise ‘öz Türkçe’si var. Neden acaba?
1930’lu yıllardan günümüze intikal eden bu çarpıklık, sessiz çoğunluğu dilhûn ederken, çığırtkan azınlık bir taraftan Türkçe karşılığı varken yabancı dillerden kelime almak veya binlerce yıldan beri kullanmakta olduğumuz kelimeleri atıp yerine Türk dilbilgisi kaidelerine aykırı olarak türetilen, daha doğrusu uydurulan kelimelerle yürek yangınlarını, dev körüklerle yaygınlaştırıyor. Eserin bu bölümü âdetâ Türkçe dilbilgisi kitabıdır. Mutlaka okunmalı ve uygulamalı.
Birinci ciltte tanıtımı yapılan diğer kitap; Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muasırlaşmak’tır. Bu kitap on bir bölümden oluşuyor; her bir bölüm yazarın ilgili konulardaki görüşlerinin özetlendiği birer makaledir. 1918 yılında kitap olarak yayınlandı. 1976'da İbrahim Kutluk tarafından yeni Türk alfabesiyle hazırlandı ve Kültür Bakanlığı tarafından bastırılıp okuyucuya sunuldu. Kitabın muhtevâsı, Ziya Gökalp'ın zengin bilgi birikiminden hareketle bir sistem içerisinde sunduğu düşüncelerinin özeti mâhiyetindedir. Kitapta, Türk milletinin ve devletinin yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde yaşadığı problemlere dâir yazarın ileri sürdüğü çözüm teklifleri yer almaktadır.
Oğuzhan Cengiz’in yayıma hazırladığı 13,5 X 21 santim ölçülerindeki 304 sayfalık eser, ‘Ziya Gökalp’i anlama rehberi’ olarak vasıflandırılması mümkün olan farklı ve dikkate değer bir çalışmadır.
(BİRİNCİ BÖLÜMÜN SONU – DEVAM EDECEK)