Prof. Dr. Sadık Kemal TURAL

Akademisyen

[email protected]

Prof. Dr. Sadık K. Tural Hoca’nın Tefekkürüyle Kavramlar - 4

(ÜÇÜNCÜ BÖLÜM)

 

Oğuz Çetinoğlu: Bu ölçülerle bakıldığında târih konulu sinema filmlerinin TV dizilerinin büyük bir çoğunluğunda halka yanlış bilgi verildiği anlaşılıyor. Filmlerde, dizilerde yer alan yanlışlar daha çok hangi açılardan da fazla öne çıkıyor ve bu hatâlı bilgilendirmeler konusunda ne yapılmalı?

Prof. Dr. Sadık K. Tural: Cehâlete karşı çıkmak için, yanlışın yayılmasını önlemek için, hem duyarlı hem de bilgili olmak gerekir, sanıyorum. Tarihî şahsiyetler, olaylar, mekânlar, durumlar ve eşya konusunda gülünç sayılacak hatalar ayrı, çirkin ve ayıp, kötü niyetli, kirli bilgi yayma özelliği taşıyan saygısızlıklar ayrıdır.  Her vatandaş sahnede, perdede, ekranda tarihe saygısızlık edildiğini düşündüğü bir tip, bir davranış veya sözlü ifade görünce dört yere aynı mektubu yazmalı: İletişim Başkanlığına; RTÜK’e, Türk Tarih Kurumuna, ATAM’a... Bu dört kurumdan aldığı cevapları, okuduğu gazetelerin köşe yazarlarına iletmeli... Başkaca yollar da bulunabilir; bütün mesele tarihin gerçeğine saygısızlık edilmesinin önlenmesi konusunda dikkatli ve hassas olunmasıdır. Sahne, perde ve ekran sanayisi, yanlışların ve yozlukların pazarlanma alanına dönüşüp milliyet ve tarih düşmanlığı yaparken savcılarımızın kapısını çalan niçin yoktur? MEB ve/veya  ‘Kültür Bakanlığı ne iş yapar?’ sorusunun yöneltilip kuruluş kanununa bakarak “feryâd u figan koparmak” gerekir efendim demekten kendimi alamıyorum.

Çetinoğlu: Türk destan, masal, efsane ve menkıbelerinin,  yetişkinler için ayrı, ergenler ve gençler için ayrı filmleri, dizileri yapılmadığı müddetçe çocuklar ve ergenler başka kültürlerin ürettiklerinden korunamayacaklardır. Bilhassa çizgi film sahasında mit sayılanları kullanarak yapılmış bilgi ve şartlandırma yanlışlarının çok fazla olduğunu okuyoruz, işitiyoruz. Târih bilgisi ve örnek davranışlar verme konusunda Türk mitolojisinden, destan, masal, efsane ve menkıbe hazinemizden niçin faydalanılmıyor?

Prof. Dr. Tural: Bu işlerin bir yanı olan teknolojik imkânlar konusunda bilgim yoktur;  teknoloji açığının nasıl ve ne ölçüde kapatılacağı konusunda bir şey söyleyemem. Fakat işaret ettiğiniz kültür servetimizden faydalanmamayı değerlendirip, eleştirmek mümkün. Kültür kodlarımızı câzipleştirilmiş bir sunumla, görüntülü ve sesli çizgi veya canlı filmler hâline getirilmesine kimler karşı çıkıyor acaba? Bilgisizlik, bilinçsizlik senaryo yazarlarında mı, yönetmende mi, yapımcıda mı sorularından yola çıkarak bir araştırma yapılması gerekir. Bu araştırma projesinin paydaşları kimler olacak? MEB, KTB, Aile Bk., Diyanet İşleri Bşk. Üniversitelerin ilgili bölümleri...Çok büyük bir mâlî birimi ve mal varlığı olan Diyanet Vakfı’nın bu konuda bir hizmet vermesi gerekmez mi? Sınıflarda da teneffüslerde de sokakta da edepli olma konusunda eksikleri ve açıkları bulunan ergenler ve gençler için, eğitimcilerin niçin çığlıklar atmadığını merak ediyorum.

Ben izninizle başka bir hususa sadece değineceğim: İlk defa elli yıl önce Orhan Hançerlioğlu’nun hazırladığı Felsefe Sözlüğü’nde okumuş ve çok şaşırmıştım. Hocamız Şükrü Elçin’e o sayfayı gösterdiğimde bunu bir makale olarak yazmamı istemişti, yapamadım. O. Hançerlioğlu sözlüğünün “mit” maddesinde,  Antik Yunan’da, manzum ve edebî olan ifadelerin epos, gerçekliği ve aklı öne çıkaran ifade bütünlüklerinin logos, uydurulmuş, hayalî ifadelerin mitos olarak adlandırıldığına işaret ediyordu. O. Hançerlioğlu TDK’nın hazırtlattığı üç ayrı sözlükte mit kavramına üç ayrı karşılık verildiğini söyleyip anılan Kurum’u bir bakıma kınıyordu: Mit kavramına TDK’nın yayınladığı Toplumbilim Terimleri Sözlüğü’nde masal, Budunbilim Terimleri Sözlüğü’nde efsâne, Felsefe Terimleri ile Tarih terimleri sözlüklerinde söylence karşılığının yer aldığını belirttikten sonra,  ‘mitoloji’ için, Budunbilim Terimleri Sözlüğü’nde efsânebilim, Tarih  Terimleri Sözlüğü’nde söylencebilim karşılıklarının verildiğini yazıyordu. Bu konuyu yorumlamayı bir kenara bırakalım. Öncelikle Türk dili alanının, sonra da Halk Edebiyatı ve Halk Bilimi alanlarının akademisyenlerinin bu kavram kargaşasına son verecek hükümler üretmesi gerektiği açıktır.               (DEVAM EDECEK)