Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

[email protected]

Orman Yüksek Mühendisi, Dr. Ali Sırtlı ile Ormanlarımızı Konuştuk…

(BİRİNCİ BÖLÜM)

Oğuz Çetinoğlu: Uzmanlar, yakın bir gelecekte ve her ülkede su sıkıntısı ile karşılaşılacağını belirtiyor. Su, sun’isi üretilemeyen tek ihtiyaç maddesi. Ormanların su kaynaklarının oluşmasında ve gelişmesindeki etkileri hakkında bilgi verir misiniz? 

Dr. Ali Sırtlı: Konu çok uzun. Tek başına bir makale konusu. Özetlemeye çalışacağım.

Çetinoğlu: Teşekkür ederim. Lütfedersiniz…

Dr. Sırtlı: Canlı her şeyin temeli sudur. Orman olan yerler su deposudur. Su kaynaklarının oluşması yağan yağmurların eseridir. Yer altı su depolarının devamlılığı da buna bağlıdır.

Yağan yağmur, kar veya sis önce ağaçların çatısında, sonra dal, gövde ve yapraklarıyla tutulur. Orman tabanına ulaşan yağmur suları, üst toprağın su tutma kapasitesine göre, yavaş yavaş süzülerek, vadinin aşağı tarafından dere ve göllere ulaşır. Pınarların da düzenli akması buna bağlıdır.

Eğer yağmurlar, ormanlık araziye değil de açık alana düşerse yüzey akışıyla, derhal seller oluşur. Su baskınlarıyla çok feci şekilde can ve mal kaybı olur.

Bir iki acı örnek vermek istersek:

Akşehir gölü, son 20 yıla kadar, yılda 2-3 defa taşar, çevresinde su altında kalmayan bağ, bahçe, ev ve ahır kalmazdı.

Yöneticiler uzaktan seyir eder, zavallı halk ise ‘Gölde bir namert canavar var, gene onun canını sıkan bir kabahat işledik, hayvan öcünü bizden böyle alıyor’ derledi. Ne zamanki, orman teknik elemanları olaya el attılar, göle ulaşan derelerde, sel kontrolü çalışmaları, yamaçlarda setler yaptılar, vâdilerde küçük barajlar oluşturdular ve dere içlerine de hızlı büyüyen orman ağaçları diktiler. İşte o zamandan 3-5 yıl sonra ‘canavar öldü’, sel kayboldu, insanlar huzura kavuştu.

Tokat ilinin yüz yıllarca sel afetine uğraması:

Meşhur bir Behzat deresi vardır, Osmanlı döneminde 10’dan çok felakete sebep olmuştur. 1908 deki felakette, yıkılmadık bina, okul ve câmi kalmamış 2000 insanımız can vermiştir. Bunların 800 kadarı, dere kenarında kamp kuran Mehmetçiklerimizdir.

Tokat şehri bu derenin ovaya indiği yerde kurulmuştur. Şehrin kuzey yamaçları orman örtüsüyle kaplıdır ancak, Ergani’deki bakır fabrikası, dağlarda odun, hatta ağaç kökü kalmadığı için 16.yy.da Tokat’a taşınır. Kalhanenin* çalışabilmesi için yakın yerlerden odun ve odun kömürü bu tesise taşınmıştır. Sonuçta dağlarda ağaç ve çalı bile kalmamıştır. Yağan yağmurlar da sel olup 1955 yılına kadar, sayısız felakete sebep olmuştur. ( *Kalhane: Bakır üretilen tesis )

Orman idâresi, fedâkâr orman mühendislerimizin dirâyetli çalışmaları sonucu şehri tehdit eden sel derelerinin ıslahını büyük zorluklarla tamamlamış,70’li yıllardan sonra Tokat şehrini sel suları basmaz olmuştur.

Ormanlar:

 -Sel ve toprak heyelanlarını önler.

-Demiryolları ve kara yollarını kar çığlarına karşı korur.

-Barajların toprakla dolmasının önüne geçer.

-Suyun bol ve yüksek kalitesini ormanlar sağlar

Bilinenin tersine Türkiye su fakiri bir ülkedir. Küresel ısınmanın artmasıyla birçok göl ve dere kurumuştur. Ortadoğu ülkelerinin gözü Fırat ve Dicle sularına dikilmiştir. Önümüzdeki otuz yıl içinde çıkacak büyük savaş su savaşı olacaktır. Bir gram suyu israf etme lüksümüz yoktur.

Var olan sularımızı ekonomik bir şekilde kullanmak, su varlığımızı arttırmak için, ormanlık sahamızı çoğaltmak, baraj havzalarımızı süratle yeşillendirmek ve barajların erozyon sebebiyle dolmasını önlemek, barajların ömrünü 50-100 yıl değil 500-1000 yıla çıkarmak millî bir görev olmalıdır. (Belgrad ormanlarındaki bent ve barajlar 400-500 yıllıktır, hala görevine devam etmektedir. Keban barajının ömrünü 75 yıl hesaplamışlar baraj havzasının ağaçlandırılması daha 50 yıl devam eder!

Baraj havzalarının ağaçlandırma projeleri hazırdır. Ayrıca millî ağaçlandırma seferberlik kanunu 90’lı yıllarda yürürlüğe girmiştir. Bu kanuna göre şehir, köy, kışla, câmi ve sanayi kuruluşları kendi ormanlarını kuracaktır!!!

Plânlı kalkınma, işi ehline verme, para ve zamanı israf etmeme gibi konulara dikkat etmedikten sonra daha çok sel felaketiyle karşılaşırız!                                                            (DEVAM EDECEK)