(BİRİNCİ BÖLÜM)
ÇİĞDEM CEBECİ: Sayın Hocam, Tarihten Destana Akan Duyarlılık adlı kitap, gözden geçirilmiş üç ek metinle altıncı baskısını yaparak TÜRKSOY yayını olarak okurla buluştu. Ben konuya ilişkin 15 soru hazırladım, siz istediklerinize cevap verin lütfen. Kitabın bu baskısının editörlüğünü üstlenen Prof. Dr. Serap Taşdemir, ‘‘Tarihçi Gözüyle Editörün Penceresinden’’[1] başlıklı sunuş yazısında size ait iki kuramsal kavrama dikkat çekiyor : ‘Tarih olan’ ve ‘tarihî olan’. Siz ‘tarih olan’ı geçmişe dayalı bütünüyle bilinmez bir alan; ‘tarihî olan’ı ise ‘benzeşirliğin ve bağımsızlığın sürdürülmesini sağlayan olaylara, durumlara ve şahsiyetlere ilişkin belgeye dayanan bilgiler alanı’ olarak tanımlıyorsunuz. Peki sayın hocam bu konuda tarihçilere neler düşmektedir. Tarihçiler bu iki alan arasındaki dengeyi kurarken hangi ilkeleri gözetmelidir?
SADIK K. TURAL: Öncelikle Serap Hoca’ya ve O’na yardım etmiş olan Volkan Yaşar Bey’e teşekkürler ederim. Serap Hoca kitabı harf harf okuma titizliği gösterdi, sağ olsun. Türk Ata’nın biyolojik, psikolojik genlerini taşıyan, zaman adlı büyük sahnede binlerce yıldır rol almış bulunan, dünyanın neredeyse her yerine yerleşen insanlar konusunda yeterince araştırmalar yapılmamıştır. Filolojik araştırmaların yarıya yakını yabancılara aittir. Tarih konusunda yapılması gereken iş çoktur. Bir örnek vereyim: Selçuklu tarihi denilince akla Osman Turan ve Mehmet Altay Köymen gelir. Bu iki merhum tarihçinin ulaşabildikleri bilgilerle Selçuklu devletinin birçok açıdan geçmiş bilgisi tarihçilik kavramına uygun şekilde yazılmıştır. Fars, Çin, Hind, Rus ve Tibet kaynakları ile bu bilgiler zenginleştirilmelidir, eksikleri ve/veya yanlışları giderilmelidir. (Selçuklu uzmanı olan ve bu iki büyük tarihçimizin eksiğini gideren akademisyenler yetişmiş olma ihtimali tabiî ki var.) Türklerle komşuluk yapmış ‘başka’, ‘öteki’ sayılmış halklar arasında geçen savaşlara ait tarih olan metinler ayrı bir kaynaktır. Diğer yandan Türk soylu olmakla beraber, devlet kuruculuk, baş eğdirip hukuk düzenleyicilik amaçlı mücadeleler sebebiyle oluşmuş olay ve durumlara ait tarih olan’ı anlatan metinler de yeterince toplanmamıştır, incelenmemiştir. Radloff’un yaptığı alkışlanası hizmetler devam ettirilememiştir. Manas dolayısıyla yapılan etkinliler Asya hazinelerinin gerek tarih olan gerekse tarihî olan kaynakların araştırılmasının elzem olduğunu kabul ettirmektedir. Tarihçi, Türk Ata’nın İskit, Kıpçak ve Oğuz adlı üç oğlundan gelen kültür ve medeniyetler kurmuş halklara, topluluklara olumsuz bakıldığını görmek, anlamak ve gereğini yapmak zorundadır. Bu halklara filolojinin, halk bilimcinin, edebiyat bilimcinin, sanat tarihçinin ve tarihçinin yaklaşım yöntemleri farklı olabilecektir. Bunların farklıca yöntemlerle bir büyük bütünün parçacıklarını aydınlatma işlemini gerçekleştireceğine inanıyorum. Hangi milletten olursa olsun Türk soylu halkların geçmişini araştıranlar, Türk Ata’nın çocuklarına düşmanca bakılıp, hakarete varan ifadeler taşıyan, kin ve öfke kusan çok eski, eski ve son yüz yılda oluşturulmuş bilgilendirmelerle ifadelere cevap olan gerçeklikleri ortaya koymalıdır. Fuad Köprülü’nün Zeki Velidi Togan’ın, İsmail Hami Danişmend’in, Atsız’ın, İbrahim Kafesoğlu’nun, Mehmet Altay Köymen’in Bahattin Ögel’in, Faruk Sümer’in, Emel Esin’in, Halil İnalcık’ın, Yılmaz Öztuna’nın, Oktay Aslanapa’nın, Doğan Aksan’ın, Mübahat Kütükoğlu’nun, Cumhur Aksel’in, Cengiz Özakıncı’nın “ortak geçmiş”e nasıl bakılacağı konusundaki dikkatler ve yöntem arayışları, bir metodoloji toplantısında gündeme getirilebilir. Merhum Tuncer Gülensoy’un iftiralara cevap veren kitabınının gençlerin okuması sağlanmalıdır. Tarih olan konusunda çok fazla kaynak bulunmaktadır; özellikle de Asya kütüphane ve arşivlerine ulaşıldıkça 12. yüzyıl öncesinin daha aydınlanacağı açıktır. M.Ö. 5000 ile M.S 1100 öncesi Anadolu sahası da öyle... Bilinçli tarihçilerimizin bir avukat gibi çalışması gerektiğini söylemekle yetineyim. (DEVAM EDECEK)
[1] Tarihten Destana Akan Duyarlılık kitabının editörlüğünü üstelenen Prof. Dr. Serap Taşdemir’in ‘‘Tarihçi Gözüyle Editörün Penceresinden’’ adlı sunuş yazısından alındı.