Prof. Dr. Sadık Kemal TURAL

Akademisyen

[email protected]

Prof. Dr. Sadık K. Tural’a Tarihten Destana Akan Duyarlılık Kitabına İlişkin Sorular - 4

(DÖRDÜNCÜ BÖLÜM)

 

ÇEĞDEM CEBECİ: Sayın hocam, Korkut Ata’yı hem kültürel bir figür, hem de düşünsel bir merkez olarak tanımlıyorsunuz. Dede Korkut, Türk soylu halkların ortak hafızası ve kimlik inşâsı açısından nasıl bir anlam taşır?

S.K. TURAL: İnsanları doğruya, güzele, iyiye, faydalıya, şerefliye ve ahlâkîye çağırma ve bunda etkili ve başarılı olma çok zordur. Günümüzde bir doğrunun bilinmesini ilke sayan bir iletişim ağı da öyle bir ağda söyledikleri geniş yankı bulan bir model şahsiyet de yok. Dede Korkut gibi bir şahsiyete olan ihtiyacımızı ısrarla savunageldim. Bu eksiğimizi paylaştığım yüzü aşkın insandan Merhum Mübahat Türker-Küyel’in, merhum Aytunç Altındal ile Süleyman Hayri Bolay Hoca’nın -25 yıl önceki-- cevapları çok benzeşen ifadelerdi; şu cümle ile paylaşmış olayım: ‘Sömürgeci devletler, odaklar, bir Türk felsefesi, iman ve ibadet benzeşmesini koruma merkezi oluşmasına imkân vermezler, yeni bir Dede Korkut çıkmasını istemezler.’

Korkut Ata barbar sayılan bir halkın kimlikli kalması çığlığını atan   bir bilgesidir. Benlik ve kimlik kavramlarına ilişkin değer ve davranışları hatırlatan bu bilgenin benzerlerine olan ihtiyacımızı, koro hâlinde söylemeliyiz. Dede Korkut metinlerinin arkasındaki erdemleri, ilâhî hikmete yakın uyarıları anlamak, anlamış olmak ve anlatmak ihtiyacı duyanlar yeni eserler yazabileceklerdir.

ÇİĞDEM CEBECİ:  Sayın hocam, gençlerin millî benlik ve kimlik sahibi olabilmeleri, tarihî bilgiye ulaşmaları ve bu bilgiyi duyarlılığa, bilince dönüştürmeleri gerektiği düşüncesinden hareketle biz eğitimcilere ne söylersiniz? Bu konuda hangi yöntem ve yaklaşımları önerirsiniz?”

S.  K. TURAL: Önce şuna işaret edeyim: Her beş yılda bir millî eğitim şûrâsı toplanmalı, her on yılda bir ders kitaplarının hem eğitim hedefleri hem öğretim hedefleri gözden geçirip güncelleştirilmelidir. Öğretmen... Ana sınıfından üniversite ve yüksek okullara kadar örgün sistemlerde ders verenler... onlar, peygamberlere benzeyen Korkut Ata’ya yoldaş olan bir çaba göstererek hizmet veriyor. ÖĞRETMEN, hoca adlı insanları farklı yaftalarla damgalayıp onları kendi politik anlayışlarının amelesi sayan anlayışı yıkmak, her aydının görevi olmalıdır. Sovyet rejimindeki gibi tek tip insan üretme çılgınlıklarına, seri melek üretim merkezleri kurma hokkabazlıklarına son verilmesi gerektiğine, ideolojik değil, insan olma adına karşı çıkılmalıdır.  Öğretmenin tayin nakil işlemleri, devlet zulmü olmaktan çıkarılmalı, bakanlık ehliyet ve liyakat gaspçılığı yapmamalıdır. Ezberci değil yöntem arayışı ile biçimlenen çocuk ve genç yetiştirmek ihtiyacına bağlı bilgilendirme uygulamaları, millî model sayılmalıdır. Öğretmen de bilgilenme ve bilgilendirme heyecanını şahsiyetinin ayrılmaz parçası hâline getirmelidir. Bakan unvanlı kimselerin değil, öncelikle çocuğun ve gencin bilgisine ve şahsiyetine hayran olduğu model saydığı öğretmene ihtiyacımız olduğu tartışmasızdır.  Hangi seviyede görev alırsa alsın, öğretmen,  tefrikalara karşı çıkıp,  benzeşirlik ölçüt ve gerçeğine katkıda bulunmayı insan olmanın, vatandaş olmanın ve eğitimci olmanın ön şartı saymalı... Çocuk ve genç emanet edilen eğitimcinin ahlâksız veya saplantılı olmamasını sağlayan, bunu gerçekleştirdiği gibi öğretim elemanının geçim sıkıntısı çekmemesini gözeten bir devlet anlayışı bakanlığa hâkim olmalıdır. Bakanlık koltuğuna oturanlar, öğretmenin ne yapmayacağını bilen bir şahsiyet, Türkiye Cumhuriyeti’ni koruyan ve korunması bilincini aşılayan bir vatansever olduğunu unutmamalıdır.  (DEVAM EDECEK)