(DÖRDÜNCÜ (SON)BÖLÜM)
Soykırım müzesinin abidevî kapalı bölümünü ziyâret ettikten sonra, katledilen insanlara âit kemik yığınlarının bulunduğu kapalı (Azerbaycan Türkçesiyle ‘bağlı’) bölümü görmeyip bütün şehitlere duâ ederek müzeden ayrıldık. Öğle vaktine çok yakın bir zamanda Küba’nın târihinde önemli bir yer tutan ‘Cuma Mescidi’ olarak anılan câmiye giderek öğle namazını cemaatle edâ ettik.
Câminin giriş duvarında ‘Azerbaycan Respublikası Medeniyet ve Turizm Nazırlığı-Cüme Mescidi 19. asır medeniyet âbidesi gibi devlet tarafından korunur.’ yazılmaktadır. Mescit, 1802 yılında Gazi İsmail Efendi yardımlarıyla inşa edilmiş, Azerbaycan’ın en eski mescitlerinden biridir. Mescit ve içindeki medrese 1924’lere kadar faaliyet göstermiştir. 1933 yılında medrese ve minâresi yıkılmıştır. Bağımsızlıktan sonra Türkiye’nin yardımıyla minâre yeniden yaptırılmıştır.
Namazı müteakip, mescidin imam-hatibi Seyran Hoca ve müezzini Ilgar’la tanışıp bitişiğindeki Kur’an kursunda genel bilgiler alarak vedalaştık.
Kuba şehrinin etrafında çok sayıda târihî ve mimârî eserler bulunuyor. Cuma Mescidi, 16. yüzyıla âit bir türbe, Sâkine Hanım Câmisi ve eski hamamlar örnek olarak sayılabilir. Şehirde Târih Müzesi, 19. yüzyıl yazar ve kanaat önderleri A. Bakihanov’un müze evi de bulunmaktadır. Kuba şehri, aynı zamanda halıcılık merkezi olarak da bilinmektedir. Çici, Akgül ve Pirabadil’in halıları pek meşhurmuş. Ünlü Fransız yazar Alexandre Dumas, Norveçli seyyah-ilim adamı Thor Heyer dahi Küba’yı ziyaret etmişler.
Ormanlarla kaplı çok sayıda yazlık villa ve konakların bulunduğu ayrıca yazın sayfiye - tatil bölgesi konumunda olan bölgede Aynur isimli restoranda öğle yemeğini yedikten sonra, bize ev sahipliği yapan Koşgar Bey’in doğup büyüdüğü Pirvahid köyüne hareket ettik.
Azerbaycan’ın köylük bölgeleri bizim köy ve kabalarımızdan hiç farklı değil. Aynı kadim kültürün, benzer coğrafi unsurların berâber yoğurduğu, asırlardır devam edegelen örf-adet ve geleneklerin yaşandığı sosyo-kültürel değerlerin gözlemlendiği yerleri görünce, kendimizi kendi coğrafyamızda hissediyoruz.
28 Nisan 2016 Perşembe günü saat 15.00 sıralarında Koşgar Bey’in annesi Güleser Teyze’nin evine girerken kendimizi sanki anamızın, babamızın köydeki evlerine giriyormuş gibi hissettik. Ben ve eşimi sanki gurbetten evlatları gelmiş gibi sıcak ve dostça karşıladı. Evinde ne varsa ikram masasının üstüne koymuştu. Bahçedeki kamelyada semaveri yakıp çayı demlemişti. Elini öperek duâsını aldık. Sohbet ettik.
……………….
Ertesi sabah 29 Nisan 2016 Cuma günü ilk ziyâret yerimiz Haydar Aliyev Kültür ve Sanat Merkezi oldu. Modem ve estetik mimârisiyle ilgi çekici bir yapı olan Haydar Aliyev Kültür Merkezi, Bakü’nün en dikkati çeken binalarından biridir Azerbaycan kültürüne âit sergilerin yer aldığı kültür merkezinde konserler düzenlenmekte, çeşitli sanat faaliyetleri yapılmaktadır. Zaha Hadid Mimarlık firması tarafından yapılan ve 2012 yılında tamamlanan kültür merkezi görülmeye değer mimârî eserlerden biridir.
Kültür merkezinden sonra ikinci ziyâret yeri ‘Şehitler Hıyaban’ı adı verilen şehitlik oldu. Burası, 1918 yılında Bakü işgalinde savaşlarda şehit düşen Azerbaycan’ın yerlisi ve Türkiye’den gelen askerlerinin defnedildiği mekândır. Sovyet döneminde 1924-1990 yıllarında mezarlık kaldırılmış ve yerinde Dağüstü Park (Eğlence Merkezi) yapılmış. 1990 yılında Rus askerî birliklerinin sivil halka karşı yaptıkları 20 Ocak katliamından sonra, arazi yeniden şehitlik olarak düzenlenmiş ve aynı isim verilmiştir. Ocak ayı katliam şehitleri ve Karabağ Savaşı şehitlerinin bir kısmı da buraya gömülmüştür.
Sonra aynı bölgede 15 Eylül 1999’da yapılan Bakü Türk Şehitliği adı verilen ve 1130 şehit askerimiz hâtırasına dikilen anıtın bulunduğu yere geldik.
Târihî bilgilere göre 1918 yılında Rus Kızıl Ordusu tarafından işgal edilen Azerbaycan’a yardım maksadıyla gönderilen Nuri (Killigil) Paşa komutasındaki Kafkas İslâm Ordusu’nda şehit olan askerlerimizin hâtırası için bu şehitlik yapılmıştır. 25 Mayıs - 17 Kasım 1918 arasındaki harekâtta, Kafkas İslâm Ordusu, Gence, Göyçay, Aksu, Kürdemir ve Şamahı taraflarına taarruzla; 15 Eylül 1918’de Bakü’yü, sonra Karabağ ve Dağıstan’ı kurtarmıştır. Azerbaycan bayrağının ve şanlı Türk bayrağımızın birlikte dalgalandığı bu şehitlikte isimleri tespit edilebilmiş kahraman Mehmetçiklerimizin künyeleri, ay-yıldız altına tek tek yazılmıştır. Hep birlikte Osmanlı yurdunun her bölgesinden gelen asker isimlerini okuyarak ruhlarına Fatihalar gönderdik.
Doğduğum şehir olan Çorum ilinden 29 şehit askerimizin isimlerini, künyelerini okuyunca gerçekten hem hüzünlendim hem de iftihar ettim.
Şehitlik ziyâretinin ardından, şehitliğin içinde ve Azerbaycan Parlamentosu’na 250-300 metre mesafede bulunan Türkiye Diyânet Vakfınca yaptırılan ve 1996 yılında ibâdete açılan Şehitlik Mescidine geldik. Uzun yıllar kapalı tutulan, son yıllara tekrar açılan câmiye girdiğimizde güvenlik görevlisinin görevli imamın cuma namazı kılmak için bir başka câmiye gittiğini söylemesiyle hayretler içinde kaldık. Meğer Şehitlik Câmisinde cuma namazı kılınmasına resmî izin verilmemiş.
Câmi içinde bulunan 10-15 gence hitaben cuma namazı için izin verilmediğinden, cemaatle öğle kılabileceğimizi ifade ettim. İmamlık yaptım ve öğle namazını edâ ettik. Böylece, hayatımda bir cuma günü bir câmide, cuma yerine öğle namazı kılmış oldum. Verilen bilgiye göre, geçmişte bu Şehitlik Câmisinde birkaç kere cuma namazı kılınmış. Cemaat avluya, kaldırımlara kadar taşmış Yönetim de bundan rahatsızlık duyunca güvenlik gerekçesiyle cuma kılınmasına izin vermiyormuş.
Yüzlerce şehit vatan evlâdının yattığı; yüzlerce, binlerce Müslümanın ziyâret ederek duâlarda bulunduğu şehitlikte bulunan ve görevlisi olan bir câmi-i şerifte cuma namazının eda edilmemesi ve ezan-ı Muhammedi’nin okunmamasını nasıl izah edilebileceği siz kıymetli okur kardeşlerimizin takdirine bırakılmıştır. Yüce Allah herkese akıl, izan ve basiret nasip eylesin!
155. sayfada Suriye ile ilgili seyahat notları başlıyor. Hama, Humus, Halep ve Busra şehirleri anlatılıyor. 161. Sayfada Kudüs ve Mescid-i Aksa var. Detaylı bilgiler veriliyor. Şurası muhakkak ki kitaptan ne kadar kapsamlı alıntı yapılsa yine de eksik kalır. Bu sayfaları okumak gerek. Bir defa değil, her Müslüman’ın ibâdet eder gibi tekrar tekrar okuması gereken sayfalar…
‘Balkan Ekspresi’ isimli seyahat; kitabın 177-208. sayfalarını değerlendiriyor.
Bitmedi… ‘Gezdiklerim Gördüklerim isimli ‘Hazine Kitap’ Endülüs, Fas, Tanca, Rabat, Kazablanka ve Marakeş’ten sonra İspanya ile devam ediyor. Son bölümde ise Asya’nın yıldızı Malezya ve Singapur var. Bu yazının standart hacmi dolar, okunacak sayfalar da söylenecek sözler de bitmez… (BİTTİ)
MURAT YILDIRIM:
1953 yılında Çorum'da doğdu. İlköğretimini Çorum'da, orta ve lise eğitimini Kastamonu'da tamamladı. Kastamonu Abdurrahman Paşa Lisesi'nden 1972 yılında pekiyi ile mezun oldu. Aynı yıl İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde üniversite eğitimine başladı ve 1976 yılında iyi derece ile Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu.
1976 yılında stajyer kaymakam (maiyet memuru) olarak memurluğa adım attı. 1977- 1978 yılında, Ordu-Ulubey ve Çankırı-Eskipazar ilçelerinde Kaymakam Vekilliği görevlerinde bulundu. 1979’da Sivas-Hafik Kaymakamlığına tâyin edildi. 1980 yılında Balıkesir İdarî ve Lojistik Okulu’ndan pekiyi derece ile mezun olduktan sonra yedek subay olarak Konya- Doğanhisar Askerlik Şubesi Başkanlığı ve Garnizon Komutanlığı yaptı.
1981-1983 yılında Afyon-Sultandağı Kaymakamlığı ve tâyin edilmiş belediye başkanlığı ve yine l983-1985 yılında Erzurum-Karayazı Kaymakamlığı ve Belediye Başkanlığı görevini yürüttü. 1985-1988 yıllarında Samsun-Ladik, 1988-1990 arasında ise Afyon-Bolvadin Kaymakamlığında bulundu. 1990 yılında dil eğitimi için 6 ay süre ile ABD'ye gitti. 1990-1992 yılında İçel-Erdemli Kaymakamlığı ve 1992-1994 yılları arasında Erzurum Vali Yardımcılığı yaptı. Mayıs 1993'de Özbekistan'da düzenlenen Uluslararası İktisat Sempozyumuna katıldı. Müşâhadelerini ‘Özbekistan Notları’ adlı kitapçıkta yayımladı.
1994-1998'de Sakarya-Akyazı Kaymakamlığı ve 1998-2003 târihleri arasında Ankara Vali Yardımcılığı görevinde bulunduktan sonra 2003 yılında İstanbul Vali Yardımcısı ve Atatürk Hava Limanı Mülkî İdare Âmiri olarak, 2004 Nato zirvesinde 30'a yakın devlet ve hükümet başkanlarının karşılanmasında hazır bulundu, güvenliğin sağlanmasında görev aldı. 2004 yılında Siirt Valiliğine, bir yıl sonra da Ardahan Valiliğine, Nisan 2008'de Merkez Valiliği görevine tâyin dildi.
İlk şiir kitabı ‘Adım Adım Anadolu'yu 2009'da, 2. kitabı ‘Ders Aldığım Kıssalar’ı 2010'da yayımladı. 2012'de ‘Muhteşem İmza’, 2014'de ‘Kaynaktan Üç Damla’ adlı İngilizce-Türkçe broşürü ile ‘Ömür'den Umre'ye Uzanan Yolculuk’ adıyla 2. seyahat kitapçığını yayımladı