(ÜÇÜNCÜ –SON- BÖLÜM)
Gazi Giray Han, iyi bir eğitim görmüştü. Coğrafya ve matematik konularında âlim ölçüsünde bilgi sâhibi idi. İslâmî bilgileri de çok derindi. Güzel sanatlardaki yeteneği şaşırtıcı ölçüdeydi. 1603 – 1604 yıllarının kış mevsiminde, Osmanlı Ordusu'nun Belgrad Seferi'ne iştirak ettiği sırada, Rab Kalesi kuşatması için Peçoy'da kışladığı zaman, târihçi İbrâhim Peçevî'ye, kitabet ve hattatlık konusunda ve hattat kalemlerinin kesilmesi işlerinde, hocalık yapmıştı. Nakış ve kâr türünde, ancak usta müzisyenlerin cesâret edebileceği besteler yaptı. Hepsi üstün sanat değeri taşıyan 50 kadar bestesi vardır.
Sanatının en önde gelen yönü şâirliği idi. Şiirlerinde Gazâyi ve Han Gazi mahlaslarını kullandı. Dîvân nazım şeklinde yazdığı şiirlerinde, mertlik ve kahramanlık hislerini dile getirdi. Düşündüğünü olduğu gibi söyleyen, gördüğü yolsuzlukları açığa vurmaktan çekinmeyen bir dobralığı vardır. Hicivler de yazdı.
Ağabeyi Mehmet Giray ve Osmanlı seraskeri Özdemiroğlu Osman Paşa mâiyetinde savaşa katıldığı sırada, İranlıların eline esir düşünce, 7 sene boyunca Alamut Kalesi'nin Kahkaha Zindanı'nda hapsedildiği dönemlerde de mertliği ve ilmi ile İranlı devlet adamlarının hayranlığını kazanmayı başardı. Kendisine parlak teklifler iletilmiş, Osmanlı'ya karşı savaşması şartı ile serbest bırakılacağı bildirilmişti. Bütün bu teklifleri, âdetâ elinin tersi ile itiverdi. O günlerdeki hâlet-i rûhiyesini, bir rübâî ile şiirleştirdi. Rübâî'de, günlerinin zâten gam ile geçtiğini, rahatın ancak kale ve zındanda olduğunu, ihânet etmektense, zındanda kalmayı tercih ettiğini belirtiyordu.
Yazdığı hicviyeler arasında en güzeli; Sunbur Kalesi'nde kışladığı vakit, devlet ve millet işlerinden çok, kendi çıkarlarını düşünen paşalara ve Bâb-ı Âli'nin önde gelenlerine hitâben yazdığı gazeldir:
Telh-kâm olsak aceb mi hâlimizi bir görün / Burnumuzdan geldi billâh acı suyu Sunbur'un.
(Üzüntülü olsak şaşılır mı? Hâlimizi bir görün. Billâhi Sunbur'un acı suyu burnumuzdan geldi.)
Ehl-i İslâm illerin kâfir hasârat eyledi / Ey Hudâ-nâ-tersler! Siz rüşvet alun oturun.
(Kâfirler, İslâm memleketlerine zarar verdi. Ey Allah'tan korkmazlar, siz rüşvet alın, oturun.)
Arsa-i rezm içre biz kanlar döküp kan ağlaruz / Vâdi-i işretde siz câm-ı safâ zevkin sürün.
(Biz savaş meydanlarında kanlar döküp kan ağlarız. Siz içki vâdisinde safâ kadehinin zevkini sürün.)
Hayli bî-âhengdür kanûn-ı devlet nağmesi / Ey müdebbirler, anun bârî kulağın burun.
(Devlet kanununun nağmesi pek âhenksizdir. Ey akıl sâhipleri, bâri onun kulağını burun.)
{'Kulağını burmak' sözü, kanun isimli müzik âletinin mandallarını çevirerek akort etmek anlamındadır. Devlet, kanun isimli müzik âletine benzetilerek, devletin düzene sokulması gerektiği belirtilmektedir.}
Sanmamuz dârü'l-emân olan mekân kalur size / Böyle kalsa bir iki gün dahi sabr idün görün.
(Size güvenli bir yer olan yurdunuz kalır sanmayın. Bir iki gün daha sabredin, görürsünüz.)
Bir tedârük olmaz ise, gitdi elden memleket / İ'timâd itmezsenüz atrâf-ı âlemden sorun.
(Bir çâresine bakılmaz ise, memleket elden gitti demektir. Bu sözümüze inanmazsanız, çevrenizdeki herkesten sorun.)
Ey vatandan ayru her dem ceng iden bî-çâreler / Râst eylen tîr-i mihnetde belâ yayın kurun.
(Ey vatandan uzakta sürekli savaşan çâresizler, belâ yayını kurun ve mihnet okunu hedefe ulaştırın.)
İrtişâ birle mevâlî cem-i dünyâ itmede / 'Ellezine yeknizûne' âyetini eytgürün.
(Makam sâhipleri, rüşvetle dünyâ malı biriktirmekteler. 'Altın ve gümüş yığıp da, onları Allah yolunda harcamayanlar yok mu... İşte onlara elem verici bir azâbı haber ver' Meâlindeki, Tevbe süresinin 34. âyetini söyleyin.)
Hân-ı Gazi sıdk idüp bu nazmı kılmışdur revâ / Ger yemen söylerler ise ânı Sunbur'dan sorun. (Gazi Han, sadâkat gösterip bu şiiri yazmıştır. Eğer 'yalan' diyen olursa, onu Sunbur'dan sorun.)
İFTİRA
Bâzı târihçiler, Gazi Giray Han'ın, tahttan uzaklaştırıldığı dönemde Han tâyin edilen ve iki ay gibi kısa bir süre Kırım tahtında oturan Feth Giray Han'ı, ikinci defa Kırım Hanlığı tahtına oturduğu gün, kendisini tebrike geldiği sırada, gözü önünde katlettirdiğini iddia ederler. Pek çok kaynakta, bu cinâyetin, Giray Han'a yaranmak amacıyla, mâiyetindeki bir dalkavuk tarafından işlendiği belirtilmektedir. Gazi Giray Han, Feth Giray Han'ın öldürülmesine çok üzülmüş, yaşadığı keder ve acıyı şu mısra ile dile getirmiştir:
Katı zulüm etti bugün Feth Giray Han'a felek / Yeridir ağlarsa yerde beşer, gökte melek...
Diğer taraftan, Nâima – Peçevî târihinde belirtildiğine göre; Feth Giray, kendisine Kırım Hanlığı teklif edildiğinde, “Beni mâruz görünüz, kabul edemem. Çünkü bu şerefli hizmet, büyük birâderim Gazi Giray Han'ın hakkıdır. Ben O'nun ancak bir bendesi, bir hizmetkârı olabilirim.” Demiştir.
DİLLERE DESTAN ŞİİR
Gazi Giray Han'ın en çok bilinen şiiri şüphesiz, aruz vezninde, Feilâtün Feilâtün Feilâtün Feilün kalıbında yazılmış olan kahramanlık gazelidir.
Râyete meyl iderüz kaamet-i dil-cû yerine / Tûğa dil bağlamışız kâkül-i hoş-bû yerine
(Biz, gönül alıcı boy yerine sancak direğine meyl ederiz. Hoş kokulu kâkül yerine tuğa gönül bağlamışız.)
Heves-i tîr-u keman çıkmadı dilden, aslâ / Nâvek-i gamze-i dil-dûz ile ebrû yerine
(Gönül yakıcı bakış oku ve kaş yerine, ok ve kılıç hevesi gönülden aslâ çıkmadı.)
Süreriz tîğımizin zevk-u safâsın her dem / Sîm-tenle olan lezzet-i pehlû yerine
(Gümüş tenlilerle olan sarılma lezzeti yerine her zaman kılıcımızın zevk ve safâsını süreriz.)
Gerden-i tevsen-i zîbâda kutâs-i dil-bend / Bağladî gönlümüzü zülf ile gîsû yerine
(Gönlümüzü, sevgilinin zülüf ve sağları yerine, güzel bir atın boynundaki gönül atılı kutâs (1) bağladı.)
Severiz, esb-i hüner-men-i sabâ reftarı / Bir peri-şekl sanem bir gözü âhû yerine
(Biz, peri şeklinde âhu gözlü bir güzel yerine, sabah rüzgârı yürüyüşlü hünerli atı severiz.)
Gönlümüz şâhid-i zîbây-ı cihâdâ verdik / Dilber-i mâh-ruh-û yâr-ı perî-rû yerine
(Biz gönlümüzü ay yanaklı, peri yüzlü sevgili yerine, cihadın hoş güzeline verdik.)
Seferin cevri çok ümmîd-i vefâ ile velî / Olduk âşüftesi bir şûh-i cefâ-cû yerine
(Cefâ eden bir güzel yerine, vefâ ümidiyle eziyeti çok olan seferin deli divânesi olduk.)
Olmuşuz cân ile b’İllâh gazâyâ teşne / Kanını düşmen-i dînin, içeriz sû yerine.
(Ey Gazâyî, biz billâhi candan susamışız. Su yerine din düşmanının kanını içeriz.) (2)
- kutâs: atların boyunlarına süs için takılan deniz öküzü, yâhut Hıtâ dağlarında yaşayan bir cins öküzün kuyruğu ve bu kuyruğun rengindeki kumaştır.
- Bu şiir, 1994 yılında İhsan Özer tarafından bestelenmiştir.
FAYDALANILAN KAYNAKLAR:
Meydan Larousse: Beşinci Cilt. İstanbul, 1971
Millî Eğitim Bakanlığı İslâm Ansiklopedisi: Dördüncü Cilt. Eskişehir, 2001
Osmanlı Dönemi Kırım Edebiyatı: Prof. Dr. Cemal Kurnaz / Halil Çeltik. Ankara, 2000
Kırım Türk-Tatarları: Müstecip Ülküsal. İstanbul, 1980
Ana Britanika: On üçüncü Cilt. İstanbul, 1994.
Türk Musikîsi Ansiklopedisi: Yılmaz Öztuna. İstanbul, 1964
Yeni Türk Ansiklopedisi: Ötüken Neşriyat. İstanbul, 1985
Türk Edebiyatı: Ahmet Kabaklı. İstanbul, 1992
(BİTTİ)