Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

[email protected]

Târihten Destana Akan Duyarlılık - 2

(İKİNCİ BÖLÜM)

Tural Hoca’nın eserlerinde çokça kullanılan kelime ‘Kavram’dır: ‘Târih’ kavramı, ‘Anlatmak’, ‘Kahramanlık’, ‘Destan’, ‘Takhiye’ ve diğerleri…

Kavram, kısaca; ‘Bir şey hakkında zihinlerde beliren genel düşünce, aynı cinsten her ne varsa bütün şeyleri temsil eden, soyut; ‘gözle görülmeyen, uzayda yer kaplamayan ve beş duyu organı ile anlaşılmayan, hayal gücü ile kavranabilen’ olarak açıklanabilir. / Eskiler ‘kavram’ kelimesinin yerine ‘mücerred kelimesini kullanırlardı. Kavram ve mücerret kelimesi, ‘elle tutulamayan, gözle görülemeyen’ demektir. . Zıddı: ‘somut’ kelimesi ile ifâde edilir. Eskiler somut kelimesini ‘müşahhas’ kelimesiyle ifâde ederlerdi. ‘Gözle görülebilen, elle tutulabilen’ demektir  

Ayrıca eskiler ‘kavram’ kelimesinin yerine ‘mefhum’ kelimesini kullanıyorlardı... 

Kavram, bir felsefe terimidir. Denilebilir ki; çok geniş bir alanı kaplayan ‘kavram’ kelimesi ve her bir kavram için açıklayıcı notlar, Sadık Tural Hoca’nın en çok meşgul olduğu sâhadır. Verdiği mesaj, ‘Kavramlar anlatılmaz ve bilinmez ise onun dışında kalanlar da bilinmez.’ Cümlesiyle özetlenebilir. 

Tural Hoca, Türkiye Türkleri ile ilgilendiği kadar Türkistan Türkleriyle, Türkistan Türklerinin değerleriyle de yakından ilgileniyor: Manas Destanı, Dr. Baymirza Hayit, Nevruz, Korkut Ata, Dede Korkut, Prof. Dr. Kâmil Velioğlu, Ahî Evran, Ahmet Yesevî, Ali Şîr Nevâî, Ayaz İshakî, Bilge Kağan, Cengiz Aytmatov,  Sarı Saltuk ve diğerleri…

Eserden tadımlık bir bölüm:

İnsanlık, Âdem Ata’dan günümüze doğru on bin yıldır yaşayıp gidiyor. İnsanlığı, milletler ailesi hâlinde, gelişen zamana ve tabiata hâkim olan bir varlık hâline dönüşmek gayretleri içinde görüyoruz. Her bir millet kendi içinde ayrı devletler kurarak varlığını devam ettirmeye uğraşıyor. Milletlerin aynı soydan geldikleri halde, farklı coğrafyalara dağılımları, farklı devletler kurabilmeleri ve hattâ yazı dili geliştirebilmeleri farklı bir değerlendirme uygulamayı gerektiriyor.

Milletlerin ayrı devletler hâlinde dahi olsa, aynı kökten geldiğinin belirtisi, izi, belgesi, düşündürücü unsuru olmak üzere esas almamız gereken üç kavram vardır:

Değerler: Bağlayıcı ve birleştirici kurallar (norm),

Sosyal denetim güçleri. Bunlardan değer kavramını tanımlayarak konumuza girelim. Bir toplumun târih içinde oluşturduğu birikiminin sonucu olarak, insana, tabiata ve metafizik unsurlara bakışını, yaklaşımını ve tavır alışlarını gösteren mücerred (soyut) varlıklar ile nesnelerin kullanım sıklığını ve ihtiyaç karşılayıcılığını belirleyen müşahhas (somut) kabullenişlere, ‘değer’ denir. Değerler birer kelime olmayı aşarak, düşüncenin anahtarı olurlar.

SADIK KEMAL TURAL imzalı ARKA KAPAK YAZISI:

Türk soylu halklar, atalarının geçmişte yarattığı değer ve davranışlar ile insanlığa sundukları şahsiyetleri bilmek üzere geçmişe bakarlarsa, orada kültürel diriliği çoğaltan benzeştiricilik pınarını bulacaklardır.

Atatürk'ün, "Türk çocuğu, ecdadını tanıdıkça, daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır" vecizesine yansıyan bilinç nasıl yaygınlaştırılır? Geçmiş bilgisi, yeni bir sıçrama için, bilinç aracına nasıl dönüştürülebilir? Ataların, târihin, toprağın ruhunu duyan, ahlâklı, bilgili ve bilinçli Türk eğitimcisi nasıl enerjilendirilir?

Târihçiler, edebiyat bilimciler ile halk bilimciler mit, destan, efsâne, masal, menkıbe ve halk hikâyesi nitelikli metinlerde yaşaya gelen benzeştirici değer ve davranışların yaygın bilgiye ve bilince dönüşmesini sağlamalıdır.                                                                                                         

                                                                                                                                            (DEVAM EDECEK)