(ALTINCI BÖLÜM)
Bir zevk karmaşasının göze, kulağa, dile, damağa, kokuya ve cilde dayalı uyarım kirlenmesiyle iç içeyiz. Duygularımız ve düşüncelerimiz de zevklerimiz de kirlenmekten kurtulamıyor. Televizyon kanalları, bu kirlenmeyi hem karşı çıkılmaz gibi gösterdi hem de besleyip çoğalttı. Müzik parçalarının güftesine, söz kısmına bakmamız yeterli… Bestede, güftede, icrâ sırasında bile insanın bayağı duygularını ve bayağılaşmasını, utanmadan söyleyebilen, kalbinin kapılarını değil, bedenini açan bir çirkinleşme, şiirsizleşme.
Şiirsizleşme önemli bir hastalık... Evvelden, 'şiir gibi kadın', 'şiir gibi delikanlı', 'şiir gibi aile', 'şiir gibi köy', 'şiir gibi mahalle', 'şiir gibi akşam', 'şiir gibi gece' ‘şiir gibi şehir’ derlerdi... Ayar altın için, şiir, beş duyunun güzellik ve beğenilirlik kıstasıdır. Şiir denilen özel bütünlük, nesiller arası ortak duyarlılık ve duyguların, insanı, toplumu diğer varlıkları sevmeye çağırma aracıdır.
Şiir, öncelikle bir insanın kendi dünyasının en gizli alanlarındaki hoşluk, güzellik ve yüceliklerin, sonra da topluma ait hoşluk, güzellik ve yüceliklerin dil aracılığıyla duygu, hayâl ve düşünce uyarımlarına yol açacak biçimde ifadesidir. Şiir, çirkinliklerin, kirlenmelerin, bayağılıkların değil, hoşlukların, güzelliklerin ve bunlara duyulan derin özlemlerin âhenkli biçimde ifadesidir.
Otuz beş yıldır üzerinde düşündüğüm ve son yedi yıldır her yerde tekrarladığım şiire ait tanımı ve bilgileri bir kez de sizlerle paylaşmak istiyorum:
Şiir, vahiy ile cinnet arasında koşuşturan, kaderini yaşarken sıkıntılarla bunalan, çaresizlikle başarı arasında sınavlardan geçen insanın, hayranlık, inkâr, sevgi, tutku, nefret, merhamet, özlem duygularına yol açan durumlarda, idrâkinin bir noktada asılı kalıp konumunu çığlığa dönüştürdüğü ve kelimelerden oluşturduğu âhenkli ifade bütünlüğünün adıdır.
Demiştim ya, şiir özel bir bilgilendirme ve bilgilendirme türüdür; vahiy ise, çok özel değil, en özel bir bilgilendirme yolu ve yöntemi... Vahiy kavramının sözlük anlamı, fısıltıyla söylenmiş, mesajı verenin öğrettiği şifrelere göre kavranılması mümkün olabilen özel ifade bütünlüğü. Varlıkların yaratılış sebebi ile işlev ve görevlerinin bir özel melek aracılığıyla yalnızca peygamberlere Allah tarafından gönderilen anlam ve söz yükü zengin ve örtülü bu yüksek iletişime vahiy denir.
Cinnet ise, benzeştiren ve biraradalığı sağlayan akıl ve duygu düzenlemelerine ait beklentileri ret ve inkâr ederken, kendisindeki başkalaşımı bilemeyecek, anlayamayacak ve kendisini kontrol edemeyecek kadar uyumsuzlaşmanın adıdır. Bir insan; arzu, heves ve gayret ile peygamber olamayacağı gibi, cinnet geçirmeyi de istemez, benimsemez. Her insanın mensup olduğu kültürün istediği benzeşirliği bilince dönüştürmesi gerekli şart, bilgi, özgüven duygusu, sabır ve sorumlulukla biçimlendirmeyi sağlamışlık ise yeterli şart…İnsansılıktan kurtulmanın anahtarları bu değil mi?
Vahiy ile cinnet arasında bir ömür yaşayan insanın, beklentileriyle buldukları arasında sıkışması; imândan inkâra, sevmeden nefrete, katı kalplilikten merhamete veya şefkate gidip gelmeleri sırasında, kavrayışının veya dayanma gücünün bir yere asılı kaldığında attığı âhenkli çığlık, üst dile dayalı bir iletişim oluşturan ifade şiirdir.
(DEVAM EDECEK)