(YEDİNCİ BÖLÜM)
Dua ve dilekten, küfre; sevgiden nefrete, özlemden, kaçışa, günlük anlaşmadan bilime, sokak argosuna kadar bütün ifade kalıplarına damla damla sızan, bu damlalarla kültürümüzü zenginleştiren bir Türkçe var.
Türkçe'yi yarına taşıyacak olan öncelikle siyasetçidir, eğitimciler, bilgeler ve bilginlerdir. Siyasetin asıl işlevi, içte dirlik, düzenlik ve huzur; dışta haysiyet ve itibarı sağlayıp egemenlik ve bağımsızlığın devamına hizmet etmek değil de nedir? Devletimizin siyasî kimliğinin adı olan Türkiye Cumhuriyeti'nin korunması, siyasetçilerin, bilginlerin, yöneticilerin, eğitimcilerin ve sanatçıların vazgeçilmez görevidir. Türk Dili Cumhuriyeti’ni kuramamışsanız, eğitimin her basamağını da her türlü resmî yazışmayı da bilim ve edebiyatı da dilinizle taçlandıramamışsanız, bir gün gelir bağımsızlığınızı tartışırlar, tartıştırırlar... Bağımsızlığınıza ve egemenliğinize saldırılmasına yol açılacak olumsuzluklara ‘hayır’ diyenler şşiire veşaire sahip nize sahip çıkmalıdır.
Duygumuzun, düşüncemizin ve imanımızın Türkçe ile yıkanmasını öğütleyen çığlıklarından birinde Yunus Emre ne diyordu:
"Bir ben vardır bende benden içeru"
İçeride, en içte ruh var... Dilin ruhu ise, şiir...
Ruh, insan adlı varlığın öte olarak bilinen âlemden getirdiği servettir. Ruh, Rab ile bizim aramızdaki iletişim kanallarını açık tutabildiğimiz nispette enerjilenen ve nefsi dizginleyebilen bir varlık. Ruh, insanın öz-kıvamına ait ışınlar taşıyan, hikmete yöneldikçe öz yapısıyla benzeşmesi artarak nefsi arındıran ikinci varlık alanıdır. Rab da, ruh da bizim aklımızı aşan varlık alanlarıdır. Rabb’in insana özel bir armağanı olan ruh, cisimler üstüdür, çok özel yapıya sahiptir.
Ruh kavramından yararlanarak söylenmesi gereken bir gerçeklik daha var: Ruh, atalardan bize akan atalar ruhu, topraktan bize akan vatan ruhu olarak genişleyip farklı özellikteki enerjilenmelere, yansımalara sebep olan öz-enerjidir.
RUH, duânın, şiirin, musikinin, bunların tamamlayıcısı olan eğitimcinin/öğretmenin var ettiği iklimlerde bulunduğu nispette geldiği iklimdeki hâlini yakalıyor olmalı. Bilginliğin ve/veya bilgeliğin temsilcisi olan hoca, muallim, üstat, öğretmen unvanlı bilgilendiriciler, uyarıcılar ruhun yalnızlığını önleyebiliyorlar.
İblisin savaşı insanın ruhuyla... İblis, duâ edenin, şiir yazanın, mûsıki besteleyen veya icrâ edenin, bilgin ve bilgeliğe yaklaşan öğretmenin düşmanıdır… İblis, insandaki ruhun, arı kalarak enerjilenip nefsi biçimlendirmesini engellemeye çalışıyor. Rab, ruhlarımızı İblisten korumamızı emrediyor, resûller ve nebîler de bu konuda bizi uyarmışlar...
Öz-kıvamın, öz-benin hikmetle iletişime geçtiği anda, ruhun öz dilinizle fısıldadıklarını -âhengin imkânlarını da dikkate alarak- başkalarıyla paylaşmak... Hikmete yönelmiş, ruhu enerjilendiren eski veya yeni şairlerin nazımlarından meydana gelen iklimde buluşup ruhen koro yapmak... Şiirin Türkçe ikliminde filizlenmiş, çiçeklenmiş örnekleriyle ruhlarımızı enerjilendirmek... Bunun için buradayız.
(DEVAM EDECEK)