Yaşar RAVANOĞLU AKDAŞ

Üç Kız Kardeş

Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde pire berber, deve tellal iken ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken vur vuranın kır kıranın destursuz bağa girenin hali harapmış. Gittim gittim az gittim uz gittim dere tepe düz gittim. Dönüp arkama baktım bir arpa boyu yol gitmişim yine masal dünyasındayız.
Adı olmayan ülkenin birinde, Kraliçe üçüz bebek dünyaya getirmiş. Üstelik bebeklerin üçü de kızmış. Bu duruma kral da kraliçe de çok şaşırmışlar, çok sevinmişler. Ülkede bayram havası esmeye; mutluluk çiçekleri açmaya başlamış. Bebeklerin ad koyma törenine bütün ülke
halkı ve ülkenin bütün perileri davet edilmiş sadece art niyetli kötülük perisi Tersyüz davet edilmemiş. Kral ve kraliçe Sarayın bahçesinde büyük bir şenlik düzenlemişler. Yemekler yenmiş şarkılar söylenmiş danslar edilmiş.
Sıra perilerin bebekler için iyi dilek sunmalarına gelmiş. Periler sıra olmuşlar. Tam o sırada ortalık kararmış büyük bir gürültü ile kötülük perisi Tersyüz gelmiş ve öfkeyle,
- Sayın Kral ve Kraliçe beni çağırmadınız. Benden hoşlanmadığınızı biliyorum. Herkes buradaymış. Dedikten sonra sıradaki perilerin önüne geçmiş   birinci bebeğe, sen büyüyünce çok çirkin bir kız ol, ikinci bebeğe, sen büyüyünce aptal bir kız ol, üçüncü bebeğe de sen büyüyünce tembel bir kız ol diye dilek dilemiş.
Müşterek bir şeyleri de olsun diye, kızlar 17 yaşına geldikleri zaman, gergef (nakış) işlerken ellerine iğne batması sonucu derin bir uykuya dalıp ölünceye kadar uyusunlar demiş ve geldiği gibi gürültüler çıkararak gitmiş. Ondan sonra o eğlenceli sıcak ortam buz gibi olmuş.
Dilek sırasındaki iyilik perisinin niyeti, kötülük perisi Tersyüz’ün kötü dileklerini değiştirmiş, iyilik perisi müşterek niyet şöyle dilemiş: ‘’Birinci bebek, sen büyüyünce çok güzel bir kız ol. İkinci
bebek, sen büyüyünce çok akıllı bir kız ol. Üçüncü bebek, sen de büyüyünce çok becerikli bir kız ol. Üçünüz için müşterek dileğim odur ki, büyüdükleri zaman nakış işlerken iğne batacak ve bütün saray halkı derin bir uykuya dalacakmış.’’
Aradan yıllar geçmiş, üç kız kardeş büyümüşler. Kral ve kraliçe ülkedeki bütün nakış malzemelerini, iğneleri, tığları toplatmışlar. Fakat kulede yaşayan bir yaşlı yaşlı nine kulakları duymadığı için kralın fermanından habersizmiş. Gözden uzakta sarayın ücra bir köşesindeki kulede gergef (nakış) işlemeye devam etmiş. Kızlar sarayı dolaşırken ninenin olduğu kulübeye gelmişler. İçlerinden biri, “Nine bu nakışı nasıl yapıyorsun bize de gösterir misin?” demiş.
Bu arada korkulan başa gelmiş, iğne prensesin eline batmış. Saray halkı derin bir uykuya dalmış. Üç kız kardeş de bir an ayılır gibi olmuşlar. Gözlerini açtıklarında kendilerini saarayın dışında bir
kulübede bulmuşlar. Kulübe ormanın içinde gizli bir geçitte, güvenli bir yermiş. Bu olanlar iyilik perisi Niyet’in çabaları ve iyi dilekleri sayesinde, kötülük perisi Tersyüz’ün kötü dilekleri kısmen
değişmiş.
İyilik perisi Niyet bu değişikliği şöyle yapmış; kızlar sarayın dışında bir kulübede uyanmışlar. Sihirli kulübenin kapıları, camları içeriden asla açılmazmış, dışarıdan açılırmış. Ama burada zaman çok hızlı geçermiş. Üç kız kardeş kendilerine kulübede (kulübede) bir oyalanma yolu bulmuşlar.
Komşu ülkenin kralının oğlu Prens Gözükara, üst üste iki gece gördüğü ve etkisinde kaldığı rüyayı annesine anlatmış, “Rüyama bir kız giriyor. Gel beni kurtar diyor ama ben kızın kim olduğunu bilmiyorum, bir yere sığamıyorum.”  Sonrasında adamlarını toplayıp ava çıkmaya karar vermiş. Dolaşıp, dolaşıp bir iz bulamamışlar, adamlarına saraya dönmeleri için izin vermiş. Prens Gözükara, adamları gidince tek dolaşmaya devam etmiş ve yorgun düşmüş. Bir ağacın altında otururken, uykuya dalmış. Prens uyandığında ormanın gece karanlığına büründüğünü görmüş. Ağacın tepesine tırmanarak ormanı gözetleyip, durum değerlendirmesi yapmak istemiş. Karanlıkta bir ışık görmüş. O tarafa yönelince ışığın büyüdüğünü fark etmiş. Yanan kulübenin ışığıymış. Prens kulübeyi bulmuş ve ışık varsa birileri vardır düşüncesi ile kapıyı çalmış. Birkaç defa çalmasına rağmen kapı açılmamış, ses de yokmuş.
Prens, kapıyı biraz zorlayınca hemen açılmış. Çünkü içeriden açılması mümkün değilmiş. İçeri giren prens, güzeller güzeli üç kızla karşılaşmış. Prenseslerden birinin rüyasına girmiş prens ve kızlar kendilerini kurtarmaya gelecek prensi bekliyorlarmış. Prens kızları kendi sarayına götürmüş. Bu sırada bütün sarayda (da silinmeli) uykudan uyanmış. Prens prenses Naz’ı babasından istemiş. Kral da memnuniyet ile (memnuniyetle) kızını Prens Gözükara’ya vermiş. Prens prensesi kendi ülkesine götürmüş, orda da dillere destan ikinci bir düğün yapmışlar. Kırk gün kırk gece düğünde gökyüzünden yıldız kırıntıları düştü okuyanların üzerine. (Devrik cümle. Türkçede devrik cümle yoktur. ‘Düğünde, okuyanların üzerine gökyüzünden yıldız kırıntıları düştü.’ Şeklinde yazılmalı.
Masalımız da burada bitti.