Yaşar RAVANOĞLU AKDAŞ

Kahraman Terzi

Masallar diyarında Mutluluk Köyü varmış.  Mutluluk Köyü’nde sorun, problem dert, tasa yokmuş. İnsanlar hayatından memnun yaşarken, havaların ısınması ile sinek salgını başlamış.
Sinekler, kapısını açık buldukları bir terzi dükkânında, uçuşup sağa sola konmaya başlamışlar. Temizliğe önem veren terzi çok rahatsız olmuş. Dükkânını kapatıp, sineklerle savaşmaya karar vermiş. Tesadüf bu ya bir vuruşta yedi sineği birden öldürmüş. O kadar keyiflenmiş ki
kalan sinekleri affetmiş.
Kapıyı açarak:
- Hadi uçun sizi affediyorum, yoksa sizi de yok ederim.  Demiş.
Kalan sinekler korkudan hemen dışarı uçmuşlar. Dükkânının kapısını sıkı sıkı kapatan terzi kendisine bir kuşak hazırlamış.  Üzerine de ‘’Bir vuruşta yedisini’’ yazdırmış. Bu işe kendisini o kadar kaptırmış ki kapıdaki “Temiz Terzi’’ yazısını ‘’Kahraman Terzi’’ olarak değiştirmiş. Bu hareketiyle şöhret olmuş.  Çok para kazanmış ve zengin olmuş.
Bir gün dükkânını kapatmış, atına atlamış ve köyden ayrılmış. Az gitmiş uz gitmiş. Bir de dönüp arkasına bakmış ki bir arpa boyu yol gitmiş. Kahraman terzi ormanlar geçip, dağlar aşmış. Bir sabah uyandığı zaman kendini bir ülkenin sınırlarında bulmuş.  Çok yorgun olan terzi, banyo yapıp dinlenip ülkeyi gezmek istemiş. Ülkenin girişinde, muhafızlar sorular sorup, sonra içeri almışlar.  O akşam muhafızların başı, krala günlük raporunu sunmak için huzura çıkmış:
-Efendim, bugün bir kahraman geldi.
-Ne oldu ne yaptı?
-Önündeki kemerde ‘’bir vuruşta yedisini’’ yazıyordu.
-Yarın sabah onu huzuruma getirin!
Sabah olunca terzinin kaldığı odanın kapısını çalmışlar. Terzi uyanmış ve kralın karşısına çıkmak üzere hazırlanmış.
Kral terzinin kemerinde yazan yazıyı görmüş ve demiş ki:
- Bizi rahatsız eden bir ejderha var. Kışlık erzakımızı yiyip bitiriyor. Bizi zor durumda bırakıyor. Sen yabancısın bilmiyorsun ama ben buna karşılık ödül olarak kızımla evlendireceğim diye ilan ilân
ettim. Senin için de aynı şartlar geçerli. Buna göre sana üç gün süre veriyorum, geri dönmezsen ejderhanın seni yediğini düşüneceğim. Dönersen de sana düğün dernek yaparız.  Saraydan çıkınca sarı ve kırmızı ormanları geçip mavi ormanda mavi mâvi başlı ejderha yaşıyor.
Onu kandır bana getir.
Bunun üzerine terzi atına atlamış ve sarı kırmızı ormanı geçmiş, mavi ormana geldiği anda ejderhanın sesini duymuş. Terzi korkmuş. Gözü kara davranmış ama durum beklediği gibi değilmiş. Kuşağına bakmış, sanki avladıkları sinek değil de insanmış gibi özgüvenle kendisine güvenerek hareket etmiş.  Sessizce mavi başlı ejderhaya yaklaşmış.
- Sen ne kadar güzel bir şeysin demiş.
Ejderha şaşırmış, hiç böyle bir şey duymamıştır.
- Burada yalnızlık çekmiyor musun?
- Ben hep yalnız yaşadım.
- Yalnızlık çok zor, arkadaş edinmeyi bir denemeye ne dersin? Mesela Meselâ biz arkadaş olabiliriz. Ama bazı şartlar var, mesela arkadaşlar birbirini yemezler.
- Oysa karnımı doyuracak büyüklükte bir av bulduğum için çok sevinmiştim. Şimdi beni şaşırtıyorsun.
- Ama sen beni yersen nasıl arkadaş olabiliriz ki?
- Ben arkadaşlık nasıl yapılır bilmiyorum.
- Arkadaşlar birbirleri ile oynar, seyahate gider, sohbet eder, oyun oynar ve yaptığı şeyi paylaşır.
- Hımm.
- Mesela seni benim yaşadığım ülkeye götürebilirim.
- Ben ormandan dışarı hiç çıkmadım. Merak ediyorum.
- Ben sana yardımcı olurum arkadaşlık böyle zamanlarda belli olur.
Mavi başlı ejderha buna çok sevinmiş.  Kilerinden kendisi için topladığı en güzel meyvelerden bir sepet hazırlamış.
- Bunu istersen yolda yeriz istersen gittiğimiz yerin kralına hediye ederiz.
Beraber Berâber yola çıkmışlar. Uçarak gittikleri yol hemen bitmiş ve kralın huzuruna çıkmışlar. Mavi başlı ejderha tereddüt içinde sepeti krala takdim etmiş. Kral mavi başlı ejderhanın bu sevimli tavrına dayanamamış. Kendisini vezir yapmış. Ejderhanın, köylülerin kışlık erzakını bitirdiğini bildiğinden, kendi yiyeceğini yetiştirmesi için büyük bir arazi arâzi bağışlamış. Verdiği sözünü de yerine getirmiş.
Kızı ile terziyi evlendirip kırk gün kırk gece düğün yapmışlar.