(İKİNCİ (SON) BÖLÜM)
Hz. İbrâhim Mezopotamya’da Sümer’lerin en büyük yerleşim merkezlerinden biri olan Ur şehrinde dünyâya gelmiştir. Bugün Sümerlerin Orta Asya’dan göç ederek Mezopotamya’ya yerleştikleri tespit edilmiştir. Hz. İbrâhim, Mezopotamya’da zuhur etmiş ve kan îtibâriyle tamâmen Sümer Türklerine mensup bir Hak peygamberdir. Yahudi ırkı ile en ufak bir şekilde dahi münâsebeti yoktur. Yahudi ırkı, Hz. İbrâhim’den yedi asır sonra ortaya çıkmıştır.
Sümerlerle ilgili çalışmalarıyla tanıdığımız tanınmış Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ, ömrünü Sümerler konusunda yaptığı çalışmalara adamış ve yaptığı çalışmaların nihâyetinde “Sümerler Türk’tür” Hükmüne varmış ve dünyaya ilân etmiştir.
Hz. İbrâhim, bereketli uzun bir hayat yaşamıştır. O, bu uzun ömründe üç kadınla evlenmiş ve bu evliliklerden birçok evlâdı dünyâya gelmiştir. Hanımlarından Kantura Hâtun, Turan soylu ‘asena’dır. Hz. İbrâhim’in Kantura Hâtun’dan Zimran, Yaksan, Madun, Madyan, Esbuk ve Şuht olmak üzere altı erkek çocuğu dünyâya gelmiştir. El Cahız’a göre Hz. İbrâhim, bu altı oğlundan dördüne Horasan’a gidip orada yerleşmelerini emretmiştir. O döneme âit kaynaklarda anlatıldığı üzere Horasan, çok uzak ve kurak bir yerdir. Oğulları annelerine gidip kendilerini o kurak ve uzak beldelere göndermemesini istediler. Yüreği yufka anne, durumu Hz. İbrahim’e söyledi. Hz. İbrahim kararından dönmeyince Kantura Hâtun sordu: ‘Böyle olmasını Allah mı istedi?’ Cevap; ‘Evet’ olunca kararlı bir sesle: ‘O istedi ise, evlâtlarımızı koruyacaktır. Gitmeliler.’ Durumu öğrenen evlâtlar emri yerine getirdi. Gittiler ve her biri Horasan’a yerleşti. Bunların soyundan “Horasan Türkleri” meydana geldi. Onlar, Peygamber Efendimiz tarafından ‘Kanturaoğulları’ olarak anılmış ve haklarında güzel sözler söylenmiştir.
Hıristiyan batı, Türklerin târihinin bu kadar eskilere dayanmış olduğunu asla kabul etmez. Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî’nin, Genceli Nizâmî’nin Türk olduğunu kabul etmedikleri gibi…
***
Oğuzhan Cengiz’in muhteşem eserine dönersek efendim, okuyucu orada pek çok yeni bilgi ve belgelere ulaşma imkânı bulacaktır.
15. sayfada, ‘Dinler kadına nasıl bakıyor’ başlıklı bölümde, okuyucuyu hayrette bırakacak bilgiler var.
Erkeklerin doğurduğuna inanan kavimlerin deli saçması hikâyeleri hayli eğlenceli…
***
Eserin müellifi Oğuzhan Cengiz, Türklerde; İslâmiyet’ten önce, kadınlarla erkeklerin eşit haklara sâhip olduğunu belirtiyor. Özellikle Türk hükümdar eşleri; hükümdarla birlikte kurultay ve şölenlere ve hatta savaşa katıldığını, İslâmiyet’i kabul etmelerinden sonra kadının ikinci plâna itildiğini ve fakat bu durumun Kur’ân hükümlerinden kaynaklanan bir durum olmadığını, Kur’ân hükümlerinin yanlış anlaşılmasından kaynaklandığını belirtiyor. Peygamber Efendimiz, kadınların mescide gelip namaz kılmasını istemiş ve desteklemiştir. . Kızı Fâtıma’yı yanı başına oturtması ve diğer tavırları bir bütün olarak düşünüldüğünde, Peygamberimizin getirdiği tavır ve bakış açısı, câhiliye toplumu için bilinen bütün değerlerin ters yüz edilmesi, ihtilal ve inkılâp mâhiyetinde bir değişikliktir. Aynı dönemde Musevi’likte kadının, erkeğinin hizmetkârı olduğunu, bu hizmetleri yapabilmesi için dinî vecibelerin bâzılarından sorumlu tutulmadığını açıklıyor. Hıristiyanlıkta ise, kadınlar doğuştan günahkâr olduğunun kabul gördüğünü, ikinci sınıf insan olarak yaşamaya mahkûm edildiklerini belirtiyor. Araplar ise İslâmiyet’ten önce dünyâya gelen kız çocuklarını diri diri toprağı gömüldüğünü hatırlatıyor.
Daha mühimi, Türk kadının asil, cesur ve kahraman olduğunu destanlardan alıntıladığı cümlelerle ispat ediyor. Kutadgu Bilig’de, Dede Korkut, Manas destanlarında Türk kadınının önemli işler başardığını belirtiyor.
BİLGEOĞUZ YAYINLARI:
Alemdar Mahallesi Molla Fenarî Sokağı Nu: 35/B Cağaloğlu, İstanbul. Tel: 0.212-527 33 65 Belgegeçer: 0.212-527 33 64
Whatsapp hattı: 0.553-129 86 86 E-posta: [email protected] WEB: www.bilgeoguz.com
OĞUZHAN CENGİZ 19 Mayıs 1959 tarihinde İstanbul’da doğdu. Gençlik yıllarında, 12 Eylül 1980 Darbesi öncesi, siyâsî mücâdelelerde aktif olarak yer aldı; 1980 öncesinde İstanbul Ülkü Ocakları Yönetim Kurulu üyeliklerinde bulundu, bölge başkanlıkları yaptı. 1978 yılında girdiği hapisten 1990’da çıktı. Sağmalcılar, Maltepe Askerî Cezâevi, Paşa Kapısı, Edirne, Malatya ve Sakarya’da toplamda 12 yıl hapis yattı. 2000 yılında, gazeteci Arslan Tekin’le haftalık Türk Haber gazetesini çıkardı. 25. Sayısından itibâren gazetenin genel yayın müdürlüğünü üstlendi. 56. sayıda gazete kapandıktan sonra Bilgeoğuz Yayınlarını kurdu. Bilgeoğuz Yayınları’nın sâhibi olan Oğuzhan Cengiz evli ve 3 evlât (Oğuzalp, Bilge ve Erdem) babasıdır. 2025 yılına kadar 2000’e yakın kitap yayımladı ve halen yayınevinin genel yayın müdürlüğü görevine devam etmektedir. |