Yazar, Şâir, Edip ve Hatip
YAVUZ BÜLENT BÂKİLER’İN ARDINDAN
Şiir Sanatının İmkânlarıyla Annelik Duygusu (DÖRDÜNCÜ BÖLÜM)
A N A L A R şiirinde ÂHENK
ANALAR şiirinde, ilk iki dört mısralık parçada 6+5 düzenine -iki mısra hâriç- uyulmuştur. Bilindiği gibi gelenekli Türk şiirindeki vezinler, atın koşma ritimlerine benzetilerek oluşturulan tercihler topluluğudur. Atların koşmasına bağlı ritimler olarak kurallı yapılara dönüşen 3+3; 4+3; 4+4; 4+4+3, 6+5 vezinleri çok yaygın olarak kullanılmıştır.7+7 de, şehirleşmeye bağlı olarak yaygınlaşmıştır. Bâkiler, gerek 6+5, gerekse 4+4+3 ölçülerini düzenli kullandığı gibi, 7+5, 7+8 ve 8+8 gibi genişlemiş, gelenekten çok şâirin tasarrufunun oluşturduğu mısraları da tercih edebilmektedir.
Yavuz Bülent Bâkiler’in diğer şiirlerinde de âhengi sağlayan sâdece veznin doğurduğu ritmik hoşluklar değil, kelimeleri seçmekten doğan aliterasyon ve asonans unsurlarıdır:
Elleri koynunda kalır çâresiz
Bin pişman doğduğuna, doğurduğuna
…
Mahkûmun anası susar konuşmaz,
Suçu kendisinde sanır,
Kaçar insanlardan aydınlıklardan,
Duvarlara bile baksa utanır.
Şâir, eskilerin âhengin vazgeçilmez unsuru saydığı kafiye ve redif düşkünlüğünü yalnızca teknik bir konu ve yalnızca işçilik sayan anlayışa daha yakındır; bu yüzden yarım kafiyeleri ve tam kafiyeleri yeterli saymaktadır. Yavuz Bülent Bâkiler, asonans ve aliterasyonlar ile elde ettiği âhengi, kafiyeye mahkûmluktan kurtarmıştır ve bu konu şiir sanatına ait bir inceliktir. Ünlü ve ünsüz uyumlarının oluşturduğu armoni, âhenk yaratmayı -tek başlarına da olsa- sağladığı için, okuyucunun‚ ‘niçin zengin kafiye yok, mukayyet kafiye nerede’ gibi abes sorularla meşgul olmasına imkân vermiyor.
A N A L A R ŞİİRİNDE ŞEKİL
Yukarıda da ifâde ettiğim gibi, yetmiş yıllık şiir geçmişimiz içinde, şâirlerin mısraları kümelendiriş tercihleri, onların her birinin farklı uygulamalar ile farklıca gerçeklikler elde ettiği bir alan oldu.
Yavuz Bülent Bâkiler’in, ilk şiirinden bugüne kadar, gelenekli Türk şiirine benzeyen biçimlere yaslanır gibi göründüğü hâlde, kendi şahsiyetinin izlerini taşıyan tercih ve tasarruflarını nazmına yansıttığını rahatça söyleyebiliriz.
Analar şiirinin şekle ilişkin dünyâsına şu kadarla dokunmuş olalım: Dört mısradan oluşan beş adet küme/kıta/bent/dörtlük parçanın ardından, beş mısradan oluşan bir diğer parça ile yedi mısradan oluşan bir kümenin yan yana getirilmesi, şâirin şahsî tasarrufu ve tercihidir.
BEDİÎ TEFEKKÜR
Bu şiirdeki bediî tefekkürün mimârîsine biraz yakından bakalım:
Şiir, onu meydana getiren duygu, düşünce, hayâl, ilham, zevk ve dil unsurları bakımından özel bir dünyâdır. Annelik adı verilen konum ve işlev de özel bir dünyâ. Bâkiler, bir şâir olarak bu iki dünyâyı nasıl bütünleştirmiştir?
Dünyâda her sözün, her sesin her davranışın bir niyeti var. Her sanat eseri ve bu arada şiir, onu meydana getiren sanatkârın niyetinin de aynasıdır. O niyet, muhâtâbına ulaştırılmak adına ana temanın bediî tefekküre dönüşmesi sırasında seçilmiş ifâdelere emânet edilmektedir.
Analar şiirinde, şâirin niyeti nedir? Analık duygusunun, nasıl bir çile, nasıl bir dertler yumağı, nasıl bir sorumluluk alanı olduğunu da evlatlarının onlara gösterecekleri saygı ve sevgiyi, anaların onlara verdiklerini karşılayamayacak türden bir zenginlik taşıdığını da, çığlığa dönüştürmek… Bu çığlığı, imbikten geçirilmiş bir bediî tefekkür hâline dönüştürüp, bu şiiri okuyanların dünyâsına taşımak. Şâirin, çâresiz, kimsesiz, mâsum ve mazlum, mahkûm ve makhur annelere, samîmî duygularla yaklaşma çağrısı ve bu çağrının yankı bulmasını isteyişi…
Şâir bunu nasıl yapacak? Tabiî ki kelimeleri seçerek, tabiî ki kelimelerin günlük dildeki anlamlarını aşan mecaz unsurlarıyla bezenen yanlarını kullanarak. Özel bir gayretle değil ama kazandığı kültürün bir sonucu olmak üzere, kinaye, tevriye, hüsn-ü talil, tenâsüb, mecâz-ı mürsel ve îham başta olmak üzere söz ve anlam sanatlarından yararlanacak. Şâir bu sanatları kullanırken sun’îliğe yol açıcı özel bir gayret sarf etmeyecek. (DEVAM EDECEK)