Yazar, Şâir, Edip ve Hatip
YAVUZ BÜLENT BÂKİLER’İN ARDINDAN
Şiir Sanatının İmkânlarıyla Annelik Duygusu (YEDİNCİ BÖLÜM)
Kur’ân’ın hikmetlerinden birkaç örnek verelim:
“Rabb’in, kendisinden başkasına aslâ ibâdet etmemenizi, anaya-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara ‘öf!’ bile deme; onları azarlama, onlara tatlı ve güzel söz söyle.” (İsrâ, 23)
“Onlara merhamet ederek tevâzu kanadını indir ve de ki: Rabb’im! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.” (İsrâ, 24)
Hz. Peygamber’in yüzlerce hadîsinden yalnızca ikisi:
“Cennet annelerin ayağının altındadır.”
“Allah’ın rızâsı, anne ve babanın rızâsındadır. Allah’ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir.”
A N A L A R şiirindeki Bediî Tefekkür
Yavuz Bülent Bâkiler bir şâir mizaç ve şiire saygısı olan bir şâir… Yavuz Bülent Bâkiler, şâir mizâcına bağlı aşırı duyarlılığın yoğurduğu bir seksen yılı tamamladı… Öncelikle aile üyelerinin, sonra kendisinin hayat hikâyesindeki bâzı büyük acıların Bâkiler’in rûhunda hangi depremlere yol açtığı da bu depremlerin onun şiirindeki izleri de apayrı bir konudur.
Onun bir şiirindeki şu mısralarda, edebiyat bilimciler, bâzı anahtarlar bulacaklardır:
ANAMIN TÜRKÜLERİ (nden)
Anam türkü söylerdi bana masal yerine
Hüzünlü, boynu bükük, hep azerî türküler
Yüzüme bakamazdı, acısını anlardım.
Rüzgârlarla savrulur, yağmurlarla yağardım…
Ya yer yatağımda ya serin sofalarda
Anamı dinlerken ağlardım.
Bâkiler’in, sesinden öfkelerine; beden dilinden kendi mısralarına ve güldestesinde yer verdiği şiirlere kadar, benliğini ve kimliğini, fart-ı hassasiyet yoğurur. Bu aşırı duygululuğun ailevî biyo- psikolojik verasetle alâkasına işâretle yetinelim.
ANALAR şiirinde de Bâkiler’in yüksek duyarlılığının yansımaları görülmektedir.
Hassas mizaç dedikleri, duygunun ön plânda olduğu düşünce, hayâl, davranış ve zevk ile duyarlılıkların şiddeti ile biçimlenen bir özel yapı olup psikolojinin ve psikiyatrinin sâhâsına girer. Anneden alınan ilk aktarımlar ve aileden gelen bir temel oluşmasına yol açan değer ve davranışlar, mizâcın oluşumunu biçimlendirir. Anne ve aile bu yıllarda o kadar çok etkilidir ki, insan sosyalleşerek bu etkilerden kurtulmayı, bir sosyal ben oluşturmayı başardığında, sosyolojik bir varlık olur. Sosyolojik bir varlık olarak insan, ergenlikle berâber, başkalarının düşüncelerine karşı tepkiler vermeye başlar. Toplum içinde statü ve rol elde etme, ergeni birçok açıdan istemediği türden davranışlara, özellikle de annesinden aldıklarını zaman zaman bir kenara bırakmaya iter.
Şâirler annelerinden ve aileden aldıklarını kolay kolay bir kenara itmeye râzı olmayan, yaşlandıkça annelerine daha çok bağlanıp, daha çok düşkünlük gösteren; eğer anneleri hayatta değilse daha çok üzülen insanlardır.[1]
Yavuz Bülent Bâkiler’in şiir kitapları içinde ana kavramına bağlı, doğrudan bu kavramı temalaştıran şiirler bulunur. Bâzı şiirlerinde ise, o kavrama bağlı derin etkilerin izlerini yakalamak mümkündür. Yavuz Bülent Bâkiler, Şiirimizde Ana adıyla, bir de güldeste (antoloji) hazırlamıştır.[2] (DEVAM EDECEK)
3Ben, Arif Nihat Asya’nın “annelik duygusu”nun ifâdesi olan “ANNE”, Şâir vâli Nüzhet Erman’ın “ANA-BACI-AVRAT”, Bahtiyar Vahapzâde’nin “ANNEM ÖLDÜ MÜ?” adlı şiirleri ile Y. B. Bâkiler’in ANALAR şiirinin birçok mısraını -gözü nemlenerek- ezberinde tutanlardanım. 2001 yılının baharında Atatürk Yüksek Kurumu başkanlığım sırasında, merhûm şâir Halil Soyuer, ziyâretime gelmişti. İkinci ziyâretinde -ilk ziyâretteki konulardan biri olduğu için- iki aşk şiirini, bir de içinde “Ondan saklasak bile gözümüzdeki yaşı/Teselli mendiliyle silen o değil midir?” mısralarının bulunduğu şiirini getirmişti.
4Unutulmuş birçok şiiri de bünyesine alarak bu GÜLDESTE’nin ünlü bir yayınevince yeni bir baskısının yapılması hem annelere hem de Y. B. Bâkiler’e karşı sevgi ve saygı ifâdesi olacaktır. (DEVAM EDECEK)