Bunalımlı veya depresyonlu kişi morali bozulmuş ve çökmüş bir insandır. Bunalımlı kişi, dünyaya olan ilgisini kaybeder. Tamamen kendisine döner ve kendi derdiyle uğraşır. Bu duruma neden düştüğünün sebebini bulmak için kara kara düşünür. Bu süreçte etrafındaki güzellikleri ve kendisine yardımı dokunacak insanları göremez.
Kişinin bunalımdan çıkması için dış dünyaya yönelmesi gerekir. Ancak o zaman sıkıntı ve korkuları azalır. Başka insanlar ve olaylarla ilgilenmek, kişiyi karanlık düşüncelerden uzaklaştırır. Üzerindeki yük bu yolla kalkmış olan beyin, bu haliyle kendini unutur. Tamamen yaptığımız işe ve çevremize yoğunlaşarak dertlerimizi unutabiliriz.
Etrafımızdaki kuşların cıvıltamasını ve ağaçların hışırdamasını hissettiğimiz kadar mutlu oluruz. Dertlerimiz değil, nimetlerimizi saymamız bizi bunalımdan kurtarabilir. Yılgınlığın ve çaresizliğin dorukların da bile, insan hayatında her zaman güzel anlar vardır. O anları düşünelim.
İnsanlar tarafından yaralanıyoruz ama onlar tarafından iyileştiriliyoruz. Bunu unutmayalım. İnsanlara her zaman ihtiyacımız var. Derdi olan sadece biz değiliz. Ayrıca dertler yoktur, dersler vardır.
Diğer insanlara da bir bakalım. Bir kambur ne zaman sevinir? “Sırtında daha büyük kamburu olan birini gördüğünde” sözü bir Yahudi atasözüdür. Kişi başkasının mutsuzluğuna bakarak kendi mutluluğunu görebilir.
“Hayat şartları sizinkinden daha aşağı olanlara bakınız; sizden daha iyi olanlara bakmayınız. Bu, Allah’ın üzerinizdeki nimetini hor görmemenize daha uygun bir davranıştır.” (Müslim, Zühd 9) hadisinin manasını iyi anlamalıyız.