Prof. Dr. Sadık Kemal TURAL

Akademisyen

[email protected]

Şiir Sanatının İmkânlarıyla Annelik Duygusu - 9

Yazar, Şâir, Edip ve Hatip 
YAVUZ BÜLENT BÂKİLER’İN ARDINDAN  
Şiir Sanatının İmkânlarıyla Annelik Duygusu                             (DOKUZUNCU BÖLÜM)

Diğer yandan İslâmiyet’e giren Türk soylu halklarda bu inanç ve uygulamalar Hz. Fatma ile bağlı olarak yaşaya gelmiştir.[1]

Şu önemli hikmeti de paylaşalım: İffeti, sâfiyeti, merhameti, şefkati, muhabbeti, rikkati eksiksiz olan annelerin elleri, Fatıma Anamızın eli gibidir…

Bâkiler, “bir mübârek el uzanır yorganıma usulca” mısraında yukarda işâret etmeye çalıştığım hikmetlerin her birini şiirin diliyle ifâdelendiriyor. Bu bahsi Bâkiler’in ANAMIN NAMÂZLARI adlı şiirinden -benim de çok sık tekrarladığım- bir parçayla tamamlayayım:

Anamın duaları üzerimde olmasa
Yıkılır sırtımı verdiğim duvar
Kopar elime gelir tuttuğum dal
Kapımı çalmaz bahar

Şâir, eşinin annesini tanıtırken, önce, kayınvalidesinin annesine benzerliğini söyler; sonra, her iki annenin ortak özelliklerini vurgular: Sevgi (yakın, duygulu, ince), şefkat (yüreği destanlar gibi sıcak), himâye (oturtacak yer bulamaz) …

Analar şiirinde Yavuz Bülent Bâkiler’in kelimelerin anlam çerçevesini başarıyla kullanarak, okuyucunun veyâ dinleyicinin zihnindeki çağrışımlara yol açarak, anlam halkalarını çoğalttığı görülmektedir:

Kinaye, bediî tefekkürün zenginleştirici unsurlarından biridir. Günlük hayatta da ya başkasını iğneleyerek uyarmak istenildiğinde ya da karşısındakinin zekâsını kontrol etmek düşüncesi ile kinayeden yararlanılır. Bir kelime veyâ kelime grubunun gerçek anlamda kullanılmış olması mümkün olmakla birlikte, mecâzi anlamının kastedilmiş olması yoluyla oluşan sanata, kinaye diyoruz. Mahkûmun anası ‘duvarlara bile’ baktığında utanması ifâdesinden anlaşıldığı üzere, sosyal denetim adına insafsızlık gösterip, suçluluğun ferdî bir durum olduğunu unutan insanların tavrının hatırlatılmasıdır.

Bir insânın çocuğundan değil de çocuğunun suçundan dolayı utanmasını bir zengin çağrışım nizâmına dönüştüren “Duvarlara bile baksa utanır” mısraındaki söyleyiş başarısıdır. Utanmak veyâ arlanmak fiili, onuru, şerefi olan insanların çâresizlikle karşılaştığı zaman da kendini hissettirir. Şâir, bunu “Kaçar insanlardan, aydınlıklardan” mısraı ile söylerken üç ayrı söz sanatını birlikte yapıyor: İnsandan kaçmak korkuya bağlı olmadığı için onuru ile birlikte şefkatinden vazgeçememek örtülendirilmiştir. Diğer yandan aydınlıktan kaçmak, aydınlığı bir varlık gibi göstermek, tek başına duvar kavramını şahıslandırmak teşhis sanatının bir örneğidir. Kaçmak fiilinin sonraki mısrada yerini alan “utanır” ile genişlemesi, bizce bir tenâsüp sanatı örneğidir. “Üstü biraz açılmak”, “oturtacak yer bulamamak” deyimleri ise örfî mecazdır.

Ve huzurun günde beş vakit nabzı vurur 
Beyaz tülbendinde, seccadesinde

mısraları içindeki mecazlar bakımından îham-ı tenâsüb nitelikli bediî tefekkür oluşturmuştur.

(DEVAM EDECEK)

 

[1] Hz. Fatıma’nın ellerinin, nefesinin, duasının şifa verici, bereket kazandırıcı olduğuna inanmak Türk soylu halklarla mı sınırlı, bunu bilemiyorum; ancak hem Türkiyede hem Türk soylu halklar yurdunda bizzat şahidi olduğum bir uygulamaya (ritüel demeye dilim varmıyor) işâret etmeliyim: Hasta, şifacı, el almış, ocaktan olduğu bilinen orta yaşlı bir kadının önüne sırtı dönük oturur. Başta üç kere, “Benim elim değil, Fatıma anamızın eli, sayrılık gitsin, albızlar, alkızlar gitsin biiznillah, inşallah… Fatıma anamızın yüzü suyu hürmetine, duası hemen kabûl olan ulu kişiler yüzü suyu hürmetine, elim benim değil Fatıma Anamızın eli, şifâ Allah’tan…” diye üç kere deyip sonra Kur’an’dan, İsrâ suresinin, anlamı, “Biz inananlar için öyle bir Kur’ân indirmekteyiz ki, o büyük bir şifâdır ve yüce bir rahmettir” olan 82. âyetinin Arapçası ile Şuarâ Suresi’nin 80 ve Nahl Suresi’nin 69. âyetini -ki bunlar toplam 23 kelimedir, Fâtihâ kadardır- okuyorlar; ardından üç kere yine “Benim elim değil, Fatıma Anamızın eli…” duasını takrarlayıp bu esnâda da hastanın başını yüzünü omuzlarını sırtını sığıyorlar. Türkçedeki sığamak fiili oldukça zengin anlamlı ve işlevlidir…