Ortalık feryâd-figan!
Câni elinde ferman!
Tavşanlar şaha kalkmış;
Kurtta kalmamış derman!
Gariban köşe bucak,
Sızlanır aman aman!
Güçlüye karşı, kedi;
Mazluma karşı, sırtlan!
Boğuyor bizi haset;
Yanıyor, kinle, zaman!
İncinen bunca kalbe,
Kâfi gelmiyor isyân!
Öyle bir istihzâ ki,
İsyan, gölünde buhran!
Ağlıyor şehit-gazi…
Boydan boya kabristan!
Elemde, Türk âlemi;
Sevinçte kâfiristan!
“Dosdoğru ol!” emrine,
Pusuda yalan-dolan!
Sallandı meydan meydan,
Elde, mukaddes Kur’ân!
Sarıldık çepeçevre,
Rusya, Çin, Amerikan!
Doldu sokaklar doldu,
İnsan diye, şaklaban!
Nice sinsi kalpazan,
Öttürüyor borazan!
Cambaza bak, cambaza;
Ona hayran kız-kızan!
Belli değil kim kaçak;
Kim, belirsiz, kahraman!
Zâlim; ya, hep “Para!” der;
“Ya, benden sonra tufan!”
Sahte milliyetçinin,
Elinde yağlı urgan!
Demokrat mı dediniz?
Tütüyor, duman duman!
Tertemiz ve imanlı,
Hani, nerde, Müslüman!
Aranıyor, arkadaş,
Bize, yepyeni bir kan!
Vuran vurana, Türk’e,
Kalleşçe ve arkadan!
Yaramıyor bir işe,
Servetin, pulun-paran!
Siyonist çeteleri,
Bakıyor, bize, yan yan!
Susuyor... susuyoruz;
Kan ağlarken Türkistan!
Zordayken Kıbrıs, Kerkük,
Niçin molada kervan!?
İnsanlıktan nasipsiz,
Gazze’yi yakıp yıkan!
Silâh, oyuncak, elde;
Sokak başı holigan!
Zinâ serbest ya, ahbap!
Zânî, arıyor kurban!..
Kim vuruyor hele gör;
Türk gençliğine tırpan!
Oğullar, kaba-saba;
Kızlar, hesapsız, üryân!
Doldu yaban arısı,
Bir uçtan uca, kovan!
Hükûmet-muhalefet,
Sanki ezelî düşman!
Kürşatlar gerek bize;
Ya, Atatürk-Alparslan!
Sahte adâletçiler,
Nasıl yakıyorlar, can!
Aradım, bulamadım,
Ne iz’ân, ne de irfân!
Lâfta mı Müslümanlık;
Sokak başında talan!
İlim, san’at nerede,
Söze sâdık kahraman?
Hak, adâlet, hürriyet…
Herkes ayrı kafadan!
Zâta göre mahkeme;
Kişiye mahsus zindân!
Zindândaki bayramı,
Neye yarar kutlaman!
Türk evinde huzur yok;
Çöktü çökecek tavan!
Yollarda barikatlar;
Avam-havas perîşân!
Ne meşrû âdil çâre,
Ne de mutlu bir mekân!
Ortalık sahte dolu;
Kahpe-kalleş, zâdegân!
Sahtekârlar türedi,
Kimlere kaldı meydan!
Hadi, sükûndan söz et;
Böyle gitmez bu devran!
Hiçbir şeyde güven yok;
Kalmadı şevk-heyecan!
Susmadık lâkin hepten;
Yaş döküyor cân-cânan!
Acılarla kavrulduk;
Sardı vicdanı hicran!
Aradık hiç durmadan,
Yere mi girdi vicdan?
İşgale dendi, barış;
Savrul, kıvrıl ve kıvran!
Sürü, insan; akıl, kıt;
Kaldı yollarda kervan!
Haberin yok gençlikten;
Uyan gafletten, uyan!
İlim diye, sınıfta,
Okutulur slogan!
Yazık değil mi gence,
Bekliyor onu vatan!
Bağıran bağırana,
Takatsiz her feverân!
Telef oldu hayvanlar!
Tarlaya girdi kıran!
Çalış, çok çalış, yorul;
Neslin kalmasın yayan!
Olmasın yaylan, köyün;
Ne evin, şehrin, virân!
Fakîr mi var, diyorsun?
Çöp topluyor gariban!
İster kibar, nârin ol;
Ayakta hâlâ, vuran!
Çaldılar ümitleri;
Bize kaldı kötü zan!
Sus, kodesi boylarsın;
Duymaz seni bu cihân!
Ocakların üstünde,
Kara, kapkara kazan!
Tutuştu hep ağaçlar;
Kavruldu nice orman!
Hani onca konuşan;
Nerde bunca lâfazan!
Mecnûn olduk çöllerde;
Kalpler, çöllere mekân!
Yalvardık yakardık da,
Mahsülsüz kaldı harman!
Türk’e kefen biçenler,
Kahpe, hem dilsiz şeytân!
Deme: “Şaşacak ne var?
Ne töre kaldı, ne han!?”
Sen de, kalk be ayağa;
Türkoğlu, neyin noksan!?