Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

[email protected]

Asker, Siyâsetçi ve Fikir Adamı Mehmet Şevki Yazman Hakkında İki Eser

(DÖRDÜNCÜ -SON- BÖLÜM)

 

Târihçi Dr. Volkan Yaşar, ‘Mehmet Şevki Yazman’ın Faaliyetleri’ isimli eserinin 295-418. sayfalarında merhumun eserleri hakkında bilgi veriyor: (Türkçe makalelerin ve yabancı dilden tercüme edilen makalelerin başlıkları ile yabancı dilden tercüme edilen kitapların isimleri ‘İçindekiler’ bölümünde yazılı olduğundan burada tekrar verilmesi lüzumsuz görülmüştür.

Yazdığı kitaplardan birinin özeti: ‘Bölüğün Oğlu’*

İstiklal Savaşı’nda bulunmuş bir subayın anlattıklarıdır. Bölüğün oğlu, Ali adında 12-13 yaşlarında küçük bir çocuktur. Hikâye, İstiklal Savaşı’nda Türklerin çekildiği, düşmanın ilerlediği felaketli günlerden birisinde eşini seferberlikte kaybeden orta yaşlı bir kadının kağnısı ve kucağında bulunan yavrusuyla mekkare bölüğüne gelmesiyle başlar. Bu tür durumlar bu dönemde sıkça yaşanıyordu ve kağnılar nakliyede kullanılıyordu. Ancak Ali’nin yaşı cephede savaşamayacak kadar küçüktü ve bu yüzden burada kalması da mânâsızdı. Ateş seslerinin yükseldiği bir zamanda küçük Ali, ürken mandalara ulaşıp kağnıyı tek başına getirince pek de çocuk olmadığını gösterir. Zaman zaman yaralı askerlere yardım eden küçük Ali bölükte kısa sürede herkes tarafından çok sevilir hâle gelir. Asker elbisesi de giyen küçük Ali, yürüyüş kollarına katılır, silah bile taşırdı.

Çekilme yaşanırken dar bir vadi üzerinde düşmanla karşılaşılır. Tek çâre önde gidenlerin bu durumdan haberdar edilmesi, onların arkaya dönerek aynı zamanda düşmana hücum etmesini sağlamak idi. Küçük Ali burada haber iletme görevini üstlenir ve başarır. Neticesinde yol kesen düşman iki ateş arasında kalır. Ali’nin yer yer askerlerle konuşmaları yanında Türk kadınının ve Türk köylüsünün Malıköy istasyonuna yiyecek, cephâne ve silah taşıması, esâsen Türk unsurunun ortak bir ruha sâhip olması, en yaşlısından en küçüğüne doğru birlik ve berâberlik arzusu ön plandadır. Çekilen fakirliğe rağmen gösterilen azim, cesâret ve kahramanlık işlenir.

*M. Şevki Yazman, Bölüğün Oğlu, Çocuk Esirgeme Kurumu, Ankara, 1944.

M. Şevki Yazman’ın tercüme ettiği makalelerden birinin özeti: Fâtih Sultan Mehmed Han’ın Edebiyatla İlgisi. *

Fâtih Sultan Mehmed Han’ın resme ve özellikle İtalyan ressamlara karşı takdir ve sevgisi mâlumdur. Fakat aynı zamanda Bizanslıların evvelce yapmış oldukları eserlere karşı da sevgi ve alâka göstermiştir. Meselâ Hipodrom adıyla At Meydanındaki meşhur üç başlı yılanın bulunduğu sütunun fetihten sonra mutaassıplar tarafından tahrip edilmesi endişesi, genç padişaha dert olmuştur. Bunun mevcut hâliyle muhâfazasına çalışmasını, bazıları dinsizlik olarak adlandırıyordu. Justinianus’un bir sütun üstündeki heykelini ise, sırf tahrip edilmesin diye indirtti ve muhafaza altına aldırttı. Ayasofya’da Hz. Meryem’in meşhur resminin üzerini boyatmadı, yalnız bezlerle kapattırdı. Bütün bozmalar, onun ölümünden sonra yaptırılmıştır.

Edebiyat bahsine gelince Fâtih’in edebiyattan da çok hoşlandığı ve şiirler yazdığı, edebiyatçıları himâye ettiği bilinen bir gerçektir. Diğer taraftan zamanının batı saraylarında şâirlere itibar edilmediği de bir gerçektir. Büyük fetihler yapmış, muvaffakiyetler kazanmış genç padişah, kendisi için şiir yazanlardan, methedenlerden pek hoşlanmazdı. Sarayda yalnız bir târih yazarı bulundurduğu söylenir. Meselâ zamanın kudretli şâirlerinden Şâir Ahmed Paşanın arkadaşlarından Kâşifi mahlâasını taşıyan şâirin yazdığı “Gazanâme-i Rûm” adlı eser, şiir bakımından da Fâtih’in hoşuna gitmiş, Kâşifi’yi İstanbul’a çağırıp, mükâfatlandırmış, fakat eserin geniş sahalara yayılmasını önlemişti. Bununla birlikte Fâtih’in hediyeler göndererek sarayına dâvet ettiği bâzı önemli şâir ve edebiyatçıların İstanbul’a gelmesine Akkoyunluların padişahı ve Fâtih’in düşmanı Uzun Hasan mâni olmuş, onları kandırmıştır. O’nun bu dâvetleri ve hediyeleri Fâtih’in, Fars şiir ve edebiyatına karşı duyduğu hayranlıktan ileri geliyordu.

Fâtih zamanında bütün gayrete rağmen, Türk edebiyatçılarının, meşhur İran edebiyatçılarının seviyesine yükseldiği söylenemez. Fakat bir müddet sonra ve meselâ 1503’te Herât’ta yetişen şâir Ali Şîr Nevâi’nin Çağatayca yazdığı şiirler, İranlıların derecesinden aşağı değildi. Bunlara karşı en kötü tesiri Moğol istilası yapmış, Acemce gerilemiş, İran edebiyatı susturulmuş, yerini edebiyatla pek alâkası olmayan bir Arapça almıştır. Şaşılacak şey, Fâtih’in ‘Avnî’ mahlasıyla yazdığı ve takriben seksen şiirden oluşan Divan’ını Türkçe yazmış olmasıdır.

Fâtih zamanında yetişmiş ve şiir yazmış iki de kadın vardır. Bunlardan biri 1474/1475 senesinde vefat ettiği ve Divanını Fâtih Sultan Mehmed Han’a sunduğu söylenen Zeyııeb Hâtun’dur. Ötekisi de Mihrî Hâtun olup, 1506/1507 senelerinde memleketi Amasya’da vefat etmiştir,

Târih yazarları için de kendi saltanatını ve kahramanlıklarını şişirip yazanlardan hiç hoşlanmazdı. Meselâ, kendisiyle birlikte harplerde bulunan ve o devirleri en iyi anlatan divan kâtibi, şâir ve târihçi Dursun Bey’in “Sultan Mehmed’in Fatihnâmesi” adlı eseri, Sultan İkinci Bayezid Han zamanında yazılmış ve ancak ondan sonra büyük bir itibar görmüştür. Zâten Osmanlı târihinin bu ilk kısımlarını yazanlar, edebiyat ve tasvirden ziyâde, günlük olayları olduğu gibi yazan vak’anüvislerdir. 1413’te Ahmedî’nin yazdığı “İskendernâme” müstesna olmak üzere, hepsi bu cinstendir.

*Ord. Prof. Dr. F. Babinger: Hayat Târih Mecmuâsı, S. 4, Yıl: 5 Cilt 1, Mayıs 1969

NET KİTAPLIK – YAYINCILIK:                                                                                                                     
Cihan Sokağı, Nu: 31/7 Sıhhıye, Çankaya, Ankara. Telefon: 0.530-633 53 48, 0.312-334 06 01                             
e-posta. [email protected]   www.netkitaplık.com   

Dr. VOLKAN YAŞAR:

 6 Eylül 1986 târihinde Muğla'nın Köyceğiz ilçesinde doğdu. İlköğrenimini Muğla’da, orta öğrenimini Ankara’da tamamladı. 2009 yılında Ankara Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Târih Bölümü'ne girdi. Lisans eğitimini 2014 yılında bu üniversiteden onur derecesiyle tamamladı. Ertesi yıl Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde Pedagojik Formasyon Eğitimi alarak öğretmenliğe adım attı. Aynı yıl Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Târih Bölümü'nde başladığı tezli yüksek lisans eğitimini 2018 yılı haziran ayında "Türkiye’nin Modernleşme Sürecinde Ankara Halkevi ve Faaliyetleri (1932- 1951)” adlı tezi ile tamamladı. Aynı yıl Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Târih Anabilim Dalı Türkiye Cumhuriyeti Târihi Bilim Dalında başladığı doktora eğitimini 2024 yılı Temmuz ayında “Mehmet Şevki Yazman’ın Faaliyetleri (1914-1974)” konulu teziyle tamamlayarak “Doktor” unvanını aldı.