M. Halistin KUKUL

Şair - Yazar

[email protected]

Düşündükçe/38

Toprağın hazmedemeyeceği hiçbir şey yoktur!..

Kibir de onunla gömülür, iyilik de!..

Hepsinin ‘nâmı’ ayrıdır!.. Kibir; kibir yerinde, iyilik, iyilik irtifâsındadır!..

Tabiî ki; önce insan!..Biz; sâdece biyolojik bir varlık olarak yaratılmadık.

Et-Tîn sûresinin dördüncü âyetinde: “Biz, gerçekten, insanı en güzel biçimde yarattık” buyruluyor.

Senin-benim demem ne ki?!..

Sen, bu’sun; ve hakkını vermelisin!..

 -Nerede Mİ?

Onu-bunu bilemem, ancak, “Sonra onu, aşağıların aşağısına, “esfel-i sâfilîne indirdik” (Tîn,5) âyetini de unutma!..

Firavun, firavunluğuyla; Nemrut, nemrutluğuyla anılacaktır!..

Kimse, kimse hakkında tercihte bulunamaz!.. Diyeceğim o ki; sana-bana, onların neyinden nesinden, ne!.. Sen-ben, onlara yakın isek, o zaman düşün!..

Kime yakın, kime uzak olmanın sırrını sen bilirsin!.. Arzu senin, iştah senin, gidiş senin!..

Kara’yı mı tercih edersin, ak’ı mı, senin bileceğin iş!... Hani, cüz’i irâde bahsi var ya, onu iyi kavra ve sonradan da ötede beride mâzeret arayıp durma, yalpalama!..

Kara da sende, ak da!.. Kara dedimse, sakın onu, karanın diğer mânalarında aramaya da kalkışma!.. Bak, söyledim; ak’ın zıddı olan kara’dan söz ediyorum!..

Güzeli, güzelliği bilmez/bilemez isen; yaratılış sırrını kavrayamamışsın demektir.

Önce ve her şeyden evvel, sana verilen şeyin kıymetini bilmen gerekir!..

Sana “güzel” diyenin “güzelliği”ni de hesap et, e mi!..

Güzellik bahsi, bizde çok az düşünülür…Bunu, defalarca yazdım…Elin adamları, güzelliğin altını üstüne getirmişler de biz, güzel yaratılmanın erdeminden habersiz avareler gibi dolaşıyoruz.

Ondan sonra, oturup kalkıp onları yerden yere çalmaya çalışıyoruz!..

Ne hikmeti anlıyoruz ne irfanı, ne de bediiyatı!..

Alnımızın kırış kırış, çehremizin bumburuşuk olduğu zamanlarda bir şeyler mırıldanmaya kalkarız, o da boşa çıkar!..

Çünkü; temeli sağlam inşâ edip, irfânı kazanacağımız zamanları boşa harcamışız!..

Sapsarı hattâ kupkuruma’ya yüz tutmuş yapraklar gibi, peşpeşe dizili bir sürü lâf !..

Pîr-i Türkistan Ahmed Yesevî’nin Dîvân-ı Hikmet’inden birkaç mısrâ nakille, biraz olsun, bir nefeslik ferahlayalım:

“Nerde görsen gönlü kırık, merhem ol sen;

Öyle mazlum yolda kalsa, hemdem ol sen!

Akıllı isen, gariplerin gönlünü avla;

Mustafa gibi ülkeyi gezip yetim ara!”