Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

[email protected]

Türk Milliyetçiliği

TÂRİHÎ SEYRİ, YENİ HEDEFLERİ-                                                                                                   (BİRİNCİ BÖLÜM)

Türk Ocakları İstanbul Şubesi Başkanı Dr. Cezmi Bayram; Nisan 2013’te, yine Ötüken Neşriyat’tan yayınlanan 158 sayfalık aynı isimli eserini, 12 yılın gelişmeleri rehberliğinde zenginleştirerek okuyucuya sunuyor. Aynı ölçüde, bu defa 279 sayfa hacimle, genişletilmiş ikinci basım kitabının ‘Ön Söz’ünde; Türk Milliyetçiliği düşüncesine hizmet etmekte olanlara yeni ufuklar açıyor, hedefler gösteriyor:

Milliyetçilik, emperyalist devletlerin bütün menfi propagandalarına rağmen hâlâ en canlı fikirdir. Milletlerin siyâsî ve iktisâdî istiklallerini muhâfaza için ihtiyaç duydukları enerji ve gücü sağlayan ülküdür. Küreselleşme gayretleri bunu ortadan kaldıramamıştır. Milliyetçiliğin bu hâli, onun donuk bir ideoloji olmaktan öte, canlı ve her zaman kendini yenileyebilir olmasından gelir. Yâni milliyetçilik, milletin menfaatlerini esas almak hedefini muhâfaza ederek zamanın şartlarına göre hedef ve üslubunu yeniden tâyin eder. Mevlânâ”nın ifâdesince: “her dem yeniden doğar, her yeni günde yeni şeyler söyler.” Esasen bunu beceremeyen milliyetçilikler, milletin ilelebet yaşamasını sağlayamazlar.

Bu kitap, bu ihtiyaç göz önünde bulundurularak 21. yüzyılda milliyetçiliğimizin hedef ve üslûbunun ne olması gerektiği hususunda fikirler ileri sürülmesini, gayretler gösterilmesini sağlamak maksadıyla yazılmıştı. Kitabın ilk makalesi de bu sebeple Tük Ocaklarının yüzüncü yılı arifesinde, tartışmaların başlamasına zemin olmak üzere Türk Yurdu”nda yayınlanmıştı. Üzüntü ile ifade etmeliyim ki ne ilk makale ne de kitap böyle bir fikir zenginliğinin doğmasına vesile olmadı.

Daha sonra, 2021 yılında Türk Yurdu’nda “Türk Ocaklarına İhtiyaç Var mı?” makalesini yayımladım. Üzerinde birkaç yazı yazıldı. Fakat ardı gelmedi.

Ümit ederim ki bu ikinci baskı buna vesile olur.

Dünyâda değişmeler çok hızlı oluyor. Hâkimiyet iddiası taşıyan milletler her zaman yeni planlarını uygulamaya koyuyor. Sovyetlerin dağılması ile bağımsızlık kazanan Türk devletleri ile Türk Dünyâsı için büyük bir imkân ve fırsat olarak ortadadır. Bu durumu hem Türklüğün ve hem de insanlığın hayrına değerlendirmek sorumluğu ve vazifesi önümüzdedir. O sebeple milliyetçilerin önünde büyük işler vardır. Bu da yeni fikirlerin, yeni faaliyet planlarının ileri sürülmesini gerektirir. "Dün, dünde kalmıştır." İstediğim, yeni şeylerin ne olduğunun konuşulmasıdır. Elbette sâdece Türkiye’de değil, bütün Türk Dünyâsı’nda...

Fakat geçen yüzyılın başında Türk Dünyâsı’ndan gelen aydınlarla geliştirilen Türkçülük fikrinin teşkilatlanmasının mekânı olan Türkiye’deki milliyetçilerin sorumluluğu daha fazladır. Bunun için iç münâkaşaları bir yana bırakıp bütünü kucaklayan bir anlayışı, tavrı ve üslubu ortaya koymalıyız. Kitap biraz da bu endişeyi gidermeyi hedef almıştı.

Bu baskıda, maksat iyi anlaşılsın diye, kitabın yayımlanmasından sonra konu ile ilgili yazılan bazı makaleler de bu baskıya ilave edildi.

Özellikle eklenen 5. Bölüm’deki yazılar, 2. Bölüm’deki değerlendirmelere yeni bir bakış açısı getirmektedir. Hattâ dikkatle bakılmazsa kendi içinde de tezat ihtiva ediyor intibasını verebilir. Zira cumhuriyeti değerlendiren yazıda onun tam bir garplılaşma projesi olduğu ifade edilmesine rağmen, Atatürk’ün medeniyet tasavvurunda Türk’ün yeniden medeniyet öncüsü olma arzusu ileri sürülmektedir. Aslında bu bir tezat değil, Atatürk’ün düşüncesinin uygulayıcılar tarafından anlaşılamadığının göstergesidir. Kaldı ki Atatürk bu tasavvurunu 1930’larda ortaya koymuştur. Burada niyet ve tasavvurla uygulama farkı vardır.

Esâsen târih ve dil tezlerinin de bizim değerlendirdiğimiz şekilde, önceden anlaşıldığını gösteren başka bir yazı da günümüze kadar yazılmamıştır. Benim de bu tespitten önceki değerlendirmelerim genel anlayışın etkisindedir. Ancak son değerlendirmenin dikkate alınması hâlinde öteden beri kutuplaşmaya sebep olan tartışmaların şiddetini azaltacağı inancındayım.

Arzum ve temennim milliyetçilerin tekrar fikirleri ile geleceğimizi inşada yeniden müessir olmasıdır. Bu ise bilinenlerin tekrarı ile değil, düşünce tembelliğinden kurtularak ve dünyânın gidişini doğru anlayarak ortaya koyacağımız fikirlerle; geçen yüzyılın başında olduğu gibi topyekûn milletimizi, Türk Dünyâsı’nı harekete geçirerek yirmi birinci asrı gerçekten Türk asrı yapmaktır.

Matematik dalında akademisyen olmasına rağmen, sosyolog yönü daha belirgin olan Dr. Cezmi Bayram’ın hedefi çok büyük:

Yapılan yanlış ve yersiz tartışmalara nokta konulmasının zamanıdır. Türkiye devlet ve millet olarak tamamen ‘Büyük Geleceğe’ gözünü çevirmeli, yeni bir ‘Medeniyet Tasavvuru’yla ortaya çıkmalı ve bunu insanlığa sunmalıdır. İsteyenler buna ‘Kızıl Elmaya yürümek’ de diyebilirler: fakat bunun heyecanının, önce vatanımızda hissedilmesini sağlamalıyız. Sonra da bütün enerjimizi târihî ve kültür coğrafyamızın aynı heyecanla yeni bir oluşuma adâlet ve hakkaniyet temelinde oluşturulacak yeni yapılanmalara ve kardeşliğe yönelmesine sarf etmeliyiz. Duâlarımız, yakarışlarımız bunu dilemeli, gönüller bunu istemeli, gayretler ve iştiyaklar aşk ile buna yönelik olmalıdır.”  Diyor.

                                                                                                     (DEVAM EDECEK)