Çoban Ali, masal ülkesindeki köylerden birinde ve dağ yamacındaki kulübesinde yaşar, köye nadiren inermiş. Hava yağışlı olunca, şömineyi yakar keyfine bakarmış. İyi kalpli çoban, kuzularını otlatırken onlara kaval çalarmış. Kaval dinleyerek, otlayan kuzuların, koyunların
iştahları daha da açılırmış.
Alışveriş için köye indiği bir günde, Mutluluk Köyü’nün öğretmenlerinden biriyle karşılaşmış. Öğretmen:
- Merhaba Çoban Ali, sizden bir ricam olacaktı. Öğrencilerime dağ yamacında bir gezi yaptırmak istiyorum. Bunun için bana yardım eder misiniz?
- Öğretmen hanım seve seve yardımcı olurum. Dağları, sürüyü gezdirdiğim yerleri gösteririm. Otları, çiçekleri tanıtırım, hem de ineğim Sâkine’nin sütünden ikram ederim.
Birlikte gezi için gün belirlemişler. Çoban Ali, alışverişini tamamlayıp kulübesine dönmüş. Öğretmen de okula gitmiş. Ders bitiminde öğrencilerine:
- Çocuklar size bir sürprizim var. Cuma günü, sizi Çoban Ali ile dağın yamaçlarında pikniğe götüreceğim. Orada, gezip dağ havası alacağız. Çoban Ali, bize sürüsünü otlattığı yerleri gezdirecek, otları bitkileri tanıtacak, ayrıca ineği Sâkine'nin sütünden ikram edecek.
Dağ yamacında yiyecek bulma imkânımız yok. Bu yüzden, evinizde annelerinize piknik sepeti hazırlatıp çantanıza koyun.
Çocuklar çok sevinmiş, memnun olmuşlar. Gezi günü gelince bahçede toplanmışlar. Öğretmen Hanım çocukların paketlerini toplayıp, öğrencilerini kontrol ederek otobüse bindirmiş. Otobüs yavaş yavaş ilerledikçe, öğrencilerin heyecanı artıyormuş. Çoban Ali'nin kulübesine ulaşmışlar. Kulübeye yaklaşırken kocaman bir köpek onlara eşlik etmiş. Çoban Ali otobüse doğru sevgi dolu gülücüklerle ilerlerken, “Demek benden önce, sizleri köpeğim Güçlü karşıladı.” Demiş ve öğrencilerin otobüsten inmesine yardım etmiş. Öğretmenlerinin kontrolünde, çocuklar sıraya girip, Çoban Ali’yi tâkip etmek üzere, hazırlanmışlar. Çoban Ali yanında köpeği Güçlü, şarkılar şakıyan çocuklar, en arkada da öğretmenleri keyifle dağ yolunu tutmuşlar.
Çoban Ali, yürüdükleri yolun kenarındaki otları tanıtıyormuş. Kekik, rezene, ballıbaba, mine, ısırgan, ebegümeci, adaçayını gösteriyormuş. Ağaçlardan, kızılcık, kavak, meşe, alıç, selvi, keçiboynuzu, yabani erik ve atkestanesinin altından geçmişler. Çoban Ali, ağaçların
faydalarını da bildiği kadarıyla anlatmış.
Sıra mola vermeye gelince, keyifle sofra kurmak için harekete geçmişler. Çocuklar sepetlerindeki yiyecekleri çıkarmaya başlamışlar. Piknik sofraları zenginmiş. Yumurtalar, kurabiyeler, kekler, küçük küçük börekler, yaprak sarmaları, peynir, domates, salatalık ve çeşit çeşit nevâle.* Hep beraber neşe ile yemişler. Çevrelerini kirletmeden, bütün artıklarını toplayıp, kulübenin oraya dönmüşler.
Kulübenin yan tarafındaki ağıla gitmişler. Kuzuları, koyunları, çobanın ineği Sâkine’yi görmüşler. Ağılın dışındaki kocaman tavuk kümesini gezmişler. Çoban Ali’ye teşekkür etmişler. Çoban Ali, onlara havuzunu da göstermek istemiş.
Yaptırdığı havuzda alabalıklar varmış. Orayı da gezdikten sonra kulübenin girişindeki kamelyada, (lügate bakınız! ‘Kameriye’mi demek isteniliyor? ağaçların altındaki şirin masada, bardaklara konulmuş Sâkine’nin sütünden içmişler.
Çoban Ali’ye teşekkür edip vedâlaşarak Otobüse binmişler. Bu güzel tabiat gezisi ve piknik için, öğrendikleri faydalı bilgiler için öğretmenlerine de teşekkür etmişler.