Prof. Dr. Sadık Kemal TURAL

Akademisyen

[email protected]

Edebiyat Sosyolojisi*

(BİRİNCİ BÖLÜM)

       Söz’ün Edebiyatlaşması

 

Türkçede “Edebiyat” adlı bir kelime var. Batı dillerindeki karşılığı “Literatür”.  Batıda literatür kelimesi aynı zamanda bir konudaki yazılmış kaynaklar listesi demektir. Literatür kavramı, yaklaşık 400 yıldır sözle ve güzel ifade edilmiş bütünlükler (kompozisyonlar) anlamını taşımaktadır.  Söz ögesine bağlı güzelliği esas alan heyecanlanma ve heyecanlandırmalar, 19. yüzyıl başlarına kadar, nazım yapılı ise ilgi ve itibar görüyordu. Üç yüzyıldan fazla bir zaman önce ‘nesir’,  “düz yazılı” ifade, -felsefî metinler ile hitâbeler dışında-, ilgi toplayıcı değildi. Her tabakadan insan, şiir nitelikli ifade bütünlüklerini beğeniyordu. Şiir denilince de, bugün edebiyattan saydığımız her türden nazım nitelikli metinler akla gelirdi. Batı’da hikâye edici metinler ile piyesler, Doğu’da mesnevi adlı uzun hikâyeler nazım idi. Nesir, dar bir alanda işlevli ve muteberdi.

Şiiri esas alan inceliklerle bezeli imkânlar dünyasına Arap kültür coğrafyasında Belâgat” deniliyor. Belâgat, sözün güzel söylenmişliğinin, yazılmışlığının, etkileyiciliğinin ilke ve kurallarından oluşan bilgi topluluğunun adıdır. Hind-Avrupa dillerinde bunaRetorik” diyorlar. Retorik, kelimelerin seçilmiş, uygun yere oturtulmuş olması ve muhatabının ilgisini çekip etkilemesi demektir. Özellikle de sözlü ifadede, kelimelerin seçimi kadar, sesletme (telaffuz), vurgu ve vücut dili  (mimik, jest vd.) ögeleri, bu etkilemenin şiddetini artırmaktadır. Retorik, gerçek olmayana inandırma da dâhil olmak üzere,  sözlü ve yazılı ifadede karşısındakini etkilemeyi başarmayı sağlayıcı dil kullanımıdır.   Retorik -zaman zaman- niyeti iyi olmayanların elinde, aldatma veya sindirme aracı hâline gelebilen ifadelerin de niteliğidir. Belagat (edebiyat) nitelikli metinler ise, güzellikle bezeli, duygu ve hayallerin kişiye özgü fikir imbiklerinden geçirilmesi anlamıyla daha özel bir çerçeve kazanır. Belâgatın içinde yoğun ölçüde şiir bilgisi ve gramer var.

Güzel ifade edilmişlik ön şart olmak üzere söze dayalı bütünlüklerin edebiyattan sayılması kültürlere göre değişir. Her dilin edebiyattan sayılan bütünlükleri, ‘o dilin imkânları’ ve o halkın  ‘seviyeli zevkleri’yle ilgilidir. Seçilmiş kelimelerin, duyguyla imbiklenmişliği sonucunda oluşturulan bütünlük (kompozisyon), halkın anlatma, dinleme, bir iklimde bütünleşme ihtiyacını karşılıyor. Her halk, dil aracılığıyla var edilmiş, seviyeli heyecanların, fikirlerinin yansıdığı ‘hoş’,güzel’ kavramlarıyla nitelediği bütünlükleri edebiyattan saymaktadır. Bu bütünlükler, halkın büyük çoğunluğunun sevgi, tutku ve sevinçlerini; acılarını,  özlem ve çilelerini anlatma ihtiyacını karşılamaktadır. Toplumlar, yaşadıkları coğrafya, yerleşim yeri, eğitimden aldıkları pay ve gelir-gider durumu bakımından farklılaşan tabakalardan oluşmaktadır. İhtiyaç karşılama, Dile bağlı zevk iklimi oluşturma, güzel metinler ihtiyacını karşılama halktaki tabakalaşmaya göre az çok değişiyor.

İkinci mesele: “Edebî eser ve onu yoğuran edebî değer nedir?” Edebî değer taşıyan; zaman, mekân ve sosyo-kültürel tabaka türünden sınırları aşan; ilk yayınlandığı andan altmış sonra da ilgi gören, toplum beğenisini yakalayan bütünlükler, edebiyat eseridir. Edebî eser, her halkın kendine göre edebiyattan saydığısöz bütünlüğü’dür. Karacaoğlan’ın şiiri de edebiyattan sayılır, bir delikanlının sabaha karşı yalnızlıktan oturup yazdığı güzel  ‘nazım’ da. Atasözleri de, duâlar da edebiyatın ta kendisidir. Bunların arkasında edebî değer kavramı var. Değer kavramı, zekânın bölümlerini sarsan, milliyetlere, dinlere, mezheplere, topluluklara,  toplaşmalara ve kişilere göre değişen, az çok göreceli özel kavramların genel adıdır. ‘Edebî değer’ ise, seviyeli zevkin, imbiklenmiş tefekkürün söz bütünlüğünü bezemesi, kelimelerin hem can hem de ruh kazanmışlığıdır.  

*Küllük grubu kurucusu Hüseyin AĞCA Hoca, Edebiyat Sosyolojisi konusunda bir konuşma yapmamı istemişti. AĞCA HOCA’nın bahçesinde 2024 Haziran’ın ilk haftasında toplandık. Toplantının konuklarından tarih doktorası yapan İsmail Bilgili Bey, konuşmayı telefonuna kaydetmiş; özür dileyerek metni yazıya döküp bana gönderdiğinde, doğrusu memnun oldum, teşekkür ettim. İrticalen konuşmaktan doğan cümle bozukluklarını gidermeye çalıştım, gerekli çıkarmalarla eklemeleri yaparak metni bu hâle getirdim. S K T

(DEVAM EDECEK)