Yaşar RAVANOĞLU AKDAŞ

Karlar Ülkesi

Sevgili okurlarım bugünkü masalımız oldukça farklı bir yerde geçiyor.
Şimdi masalımıza geçelim.
Evvel zaman içinde kalbur saman içinde güzel bir yere gidiyoruz, burası Karlar Ülkesi! Bu ülke krallıkla idare ediliyormuş. Kral Kar Adam ülkesini adaletli güzel bir şekilde yönetiyormuş.
Kralın bir kızı varmış adı da Kar Beyaz imiş. Bu kızın güzelliği destanmış fakat huyu

da aynı şekilde kötüymüş. Kötü huylu, kıskanç ve kötü kalpli bir kızmış. Baba Kral bu duruma çok üzülse de elinden pek bir şey gelmiyormuş. Bu durumu değiştirmek için çok çabalamış. Çabaları sonuç vermeyince bir kere de kızın doğum gününde şansını denemeye karar
vermiş. Bu durumu değiştirmek için sevimli bir köpek yavrusu bir de tay hediye etmiş. Onların bakımı için de bir de hayvan terbiyecisi işe almış.
Hayvan terbiyecisi Karbeyaz'a;

-Bu çocuklara birer isim verelim. Bunun için bir isim listesi ayarlar mısınız?
Hayret bir şekilde Karbeyaz bunu kabul eder. İsim listesi hazırlar ve şu adları yazar. Köpek yavrusu için; Boncuk, Pamuk, Şanslı, Yumak. Tay için de şampiyon, Rüzgar, Bora, Ayaz ve Aras isimlerini yazar. Sonra beraber oylama yapıp sonuçta da taya Rüzgar köpeğe de Boncuk adını verirler.
Hayvan terbiyecisi Uslu, onları isimlerine alıştırıncaya kadar prensesten yavruları görmemelerini rica etti. Amacı yavrulara bir iki numara öğretip onları daha sevimli bir hale getirmek idi.

Karbeyaz yavrulardan hoşlanmamıştı fakat babasının hediyesi olduğu için sesini de çıkaramamıştı. Bu yüzden araya zaman koymak onun işine geldi. Belki yavruları şu hayvan terbiyecisine devredebilirdi. Hayvan terbiyecisi Uslu yavrulara isimlerine alıştırırken yavru köpek Boncuk'a da ağzında sepet taşımayı öğretti. Sepetin içinde Karbeyaz'ın en sevdiği pembe güllerden koydu. Tay Rüzgar'a da şapka taktıktan sonra reverans yapmayı öğretti. Ayrıca içinde
-Bizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Seni çok seviyoruz yazılı pusulayı Karbeyaz'ın ayaklarına bırakacaktı. Bunları iyice öğrettikten sonra Karbeyaz'ı davet ettiler. Önce ona en sevdiği dondurmalı meyve tabağı sundular. Sonra da şov başladı. Uslu; Karbeyaz'dan yavruları adları ile çağırmasını istedi. Karbeyaz "Boncuk" diye seslenince minik köpek koşarak gelmiş ve Karbeyaz'ın ayaklarına bir dal gül bırakmış. Giydiği mavi beyaz çizgili tulumu ile ağzında taşıdığı pembe gül ile o kadar tatlı o kadar güzelmiş ki hele de o merak ve endişe içeren bakışları ile...
Karbeyaz içinde uyanan o sevgi duygusunu şaşkınlık içinde kabul ettiğini görmüş. Sonra da adı Rüzgar olan tayı çağırmış. O da ağzında pembe güllerle dolu olan sepeti taşıyormuş. Sepetin üzerinde de süslü bir zarf bulunmaktaymış. Başında şapkası ve pelerini ile Rüzgar da çok zarif ve çok da tatlıymış.
İki yavru şovlarını tamamlayıp çekilmişler. Bu arada Karbeyaz düşünmüş taşınmış biraz da kaşınmış ve kararını vermiş. Daha sonra Uslu'ya dönerek;
-Sana bir teklifte bulunabilir miyim?
-Tabi ki! cevabını aldıktan sonra Karbeyaz;
-Benimle evlenir misin? diye sormuş. Beraber geçirdikleri zaman içinde Uslu da Karbeyaz'a
duygusal hisler beslemeye başlamış.
-Ama, ama baban seni bana verir mi?
Ve birlikte Kral Baba'nın huzuruna çıkıp evlenmek istediklerini söylediklerinde Kral Kardan kızının bu izdivacı isteyip istemediğini sormuş. Kızının da bu duruma istekli olduğunu görünce evlenmelerine onay vermiş.
Saray da kırk gün kırk gece düğün yapmışlar. Onlar ermiş muradına bizler de çıkalım kerevetine.
Son söz; hiçbir canlıyı tanımadan karar vermemek lazım. Uslu sayesinde Karbeyaz hem insan hem de hayvan sevmeyi öğrenmiş.