(YEDİNCİ – SON- BÖLÜM)
Nebiler ve Resuller, diğer insanların yapamayacağını, söyleyemeyeceğini, söylerler, yaşarlar. Buna mucize denir. Sonraki basamak velîlerin, sûfilerin keramet denilen hâlleridir. Bu türden hâller,yaşantılar ve bilgiler, zaman ve mekânı aşar. Üçüncüsü fen ve tabiat bilimlerinde veya sosyal bilimler ile sanatta, buluş, icat veya yeni bilgiler var edenlerin, dehâ sayılacak yansıtmaları. Din, iman kavramlarını ölçüt saymadan değerlendirilmesi gereken kişilerde görülen, bilgi, buluş ve teknolojik icat başarıları; sanat ve tefekkürde değiştirici, dönüştürücü çok ışıklı, bilgilenmelere bağlı eserleri düşünün... Bunlara istidraç deniliyor. Bir farklı varlık, zekâsı uygun insanı seçip, ilgili bölümü -salgı bezini de diyebiliriz- fazlaca enerjilendiriyor: Elektrik nasıl yapılacağını düşündürüyor; bilgisayarda bir programın nasıl kodlanacağını fısıldıyor. Tefekkür ettiriyor, gerçekleştirilmesi için enerji veriyor. Teknolojinin, fen bilimlerinin ürünleri ve derinleri, istidraçla bezelidir. Bilim, felsefe ve teknolojiyi üretenlerin istidraç kavramıyla ilişkileri, ilişkinin biçim ve şiddetleri, henüz bilinmezler alanıdır. Yapay zekâ denilen bilgisayar tefekkürüne bağlı cevaplar ve kompozisyonlar istidraç değil, kodlanmış bilgilerden yararlanarak, makinanın uygun saydıkları arasından yaptığı seçmeler ile bir bütünlük oluşturmasıdır. O yolla roman, piyes, hikâye yazdırabilirler, ama şiir yazdıramazlar, sanıyorum.
Şair veya yazara, iç dünyasındaki ilhamla bezenmiş özel uyarım, paylaşmak istediği metni, nasıl kuracağını fısıldıyor. Bu da istidraç sayılabilir; ama ilhâmın esas olduğu cinsten. Edebiyattan sayılan metinler, bazı insanlardaki zaman zaman şeytanın, çoğu zaman meleğin, en çok da kendi özünün yansımalarını, iç sesin fısıltılarını beğenilir bir düzenleme ile sunabildiği ürünlerdir.
Aydın olmanın şartı, bilgi edinmek, o bilgiyi özümleyip paylaşılmasını sağlamak üzere, bir konuya bağlı kaynaklara ulaşmaktır. Bu yöneliş, zevk ve anlayış seviyesine göre, insanları, okuyucu, dinleyici, seyirci yapar. Bir kısmı ise bir alanın uzmanı olur.
Edebiyat sosyolojisi okuyucu, dinleyici, seyirci gruplarının oluşumlarını fotoğraflandırır. İdeal, ideoloji ve rejim ile kültürel kodlar kavramlarını dikkate alarak yöneltilen sorular, edebiyat sosyolojisinin meraklarındandır. Eserdeki bediî tefekkürün tahlili değil, gösterilenlerin, mesajlaştırılanların hangi tabakalarda yankılandığına ilişkin değerlendirmeler, edebiyat sosyolojisinin alanındadır.
Şairin, yazarın, sosyolojik konumlanması, inanç, ideal ve ideolojilerle ilişkisi de, edebiyat sosyolojisini ilgilendirir. Edebî değer ölçütünden çok, bir ürünün gördüğü ilginin, etrafına topladığı muhataplar ve bu işlemlerin bir pazarlama sistemine dönüşmesine ilişkin yansımaların bilinmesi, edebiyat sosyolojisinin arayışlarıdır. Edebiyat sosyologları kamuoyu yoklamalarıyla eserler ile toplumun bağlarını ölçebilirler.
Edebiyat sosyolojisine ilişkin soruların listesini yapmak da verilmiş cevaplardan örnekler vermeye kalkmak da bu sohbeti aşar... (BİTTİ)