Prof. Dr. Sadık Kemal TURAL

Akademisyen

[email protected]

Değerli SADIK TURAL Hocam

Değerli SADIK TURAL Hocam,

2002'de, Türkçemize çok büyük zarar veren "katı kamplaşma" hakkında, çok cesur ve çok haklı bir açıklamanız olduğunu, bir vesileyle okudum! Keşke o dönemlerde sizi takip edebilseydik!..

("BÜYÜK EDİP, MESAJINI, ÇIĞLIĞINI HEM YAŞADIĞI ZAMANA HEM DE GELECEĞE SÖYLER",

"Bizim Külliye Dergisi", Ocak 2002, S. 12, Elâzığ)

Naçizane bendeniz de '70'lerin ikinci yarısında benzer bir tavra sahiptim. Gazi Eğitim'de hocalarımız eski TDK çevresindendi. Meselâ hocam ve ahbabım, Büyük Larousse Ansiklopedisinin ikinci edisyonunda beraber çalıştığım, eski TDK Genel Sekreteri rahmetli Emin Özdemir'di. Buna "rağmen", "örneğin, tünaydın, yanıt, karşın, tanıtlamak, yaşam, yazın, tümce, önad (sıfat), savaşım, utku... gibi, bazıları uydurma, hepsi bizim olmuş anlaşılan kelimelerin yerine geçirilmeye çalışılan ve pek tutmayan bu "sözcük"lere pek itibar etmedim. Bir muhasebe yapılmasını savundum.

Daha sonra rahmetli Oktay Ağabeyle (Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu, " 'Bye-Bye' Türkçe") ortak yaklaşım içindeydik.

58 yıldır her gün çok sayıda gazete, aylık ve haftalık çok sayıda dergi takip etmeme rağmen, sizin bu çok olgun ve birleştirici yaklaşımınızdan, inanın şimdi haberim oldu! 1973-'74 arasında Mamak'ta "kütüphane sorumlusu"ydum! 1995-'98 arasında Bilgi Üniversitesindeyken de kütüphanenin kuruluşuna destek vermiştim.

Bir "muhasebe" yapılıp tutmayan kelimelerde ısrar edilmemesi gerekir kanaatindeyim. Aksi takdirde bazı zararlı durumlar ortaya çıkıyor. Meselâ:

"asgari-azami" üvey evlat olunca "maksimum- minimum"a gün doğuyor! Hattâ, "maksimize- minimize" de fırsat buluyor!

"Kıstas" yerine "ölçüt" dendi; pek tutmadığı için "kriter" kolayca yaygınlaştı! "Meselâ" yerine uydurma "örneğin" hiç tutmadı; "atıyorum" ve "sallıyorum"a yol açtı! "Mesele" yerine, "sorun" ortaya atıldı; tutmadı, "problem" yaygınlaştı. "Yol açtı" varken "neden oldu" yaygınlaştı!

Öte yandan, eski dönemin keyfîliği hâlâ devam ediyor. Meselâ: hem "rüya" hem "hayâl" yerine "düş" ve "hayâl etmek" yerine "düşlemek"; hem "delillendirmek" hem tutmayan "tanıtlamak"tan dolayı "ispatlamak" yerine "kanıtlamak" kullanılıyor! Kimse itiraz etmiyor!

"Çeviri Türkçesi" ile tutmayan "deneyim"den maymuncuk gibi "tecrübe etmek, görmek, tatmak, yemek..." yerine "deneyimlemek" piyasaya sürüldü!

Ayrıca, işlek "LE-LA" yapım ekiyle kalıplaşmış kelimeler ve yardımcı fiil hiç dikkate alınmadan keyfî bir şekilde, isimden fiil yapılıyor: "sahip çıkmak" yerine, "sahiplenmek"; "parafe etmek" yerine "paraflamak"...

Tabii, hiç işlek olmayan Fransızcadan aşırma "sel-sal" (el-l), zorla yayılıyor! En son TV'de "topraksal"ı duydum!

En önemlisi de İngilizcenin dilimizi istilâ etmesi! İki yüzyıllık Batı karşısında aşağılık duygusu! Bağlamamız küçümsenirken gitar ve Batılı sazların itibarlı olması gibi, Türk halk müziği ve klâsik Türk müziği aşağı görülürken klâsik Batı müziğinin, "seçkin" bir müzik ve "seçkinlerin dinlediği müzik" gibi görülmesi!

Ayrıca, sanki "keramet" varmış gibi, İngilizce deyimlerin de ısrarla kullanıldığını görüyoruz:

"Büyük resmi görmek", daktilo döneminden "altını çizmek"...

Bu arada, Prof. Dr. Cihan Turna Hocamız da Türkçemizin fakirleşmesine isyan etti!

Geçenlerde katıldığım, "milliyetçi- mukaddesatçı" ağırlıklı "Türkçenin İmlâsı Sempozyumu"nda ise çok birleştirici bir yaklaşımın yanı sıra, "aşırı öztürkçecilik" ve "dilde ırkçılık" anlayışının ciddi etkisini de gördüm!

Değerli Üstadım, sizin öncülük ve yol göstericiliğinizle eski ve yeni TDK kamplaşmasını daha da azaltacak; birleştirici, yapıcı ve Türkçemizi geliştirecek bir birlik hareketinin geniş yankı uyandıracağı ve ilgi göreceği kanaatindeyim efendim.

Bu vesileyle sağlık ve afiyetler dilerim.

Selam ve saygılarımla,

Fethi Murat Doğan, 26 Ekim 2025