Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

[email protected]

Öğrendim ki… 35

*Öğrendim ki… Yaşamak, affedilmek ve hizmet etmek için bir mühlettir. (Rahmi Eray’dan)

*06 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremi sonrasındaki kurtarma çalışmaları sırasında kendilerine ulaşılabilen çocuklardan insanların öğrenmesi gerekenler:

-20 saat avucunu sıkmadan, uyumadan muhabbet kuşunu elinde tutan çocuktan güven duygusunu…

-22 saat sonra bulunduğu yere ulaşılan çocuğun ‘önce kedimi kurtarın’ sözünden saf ve karşılıksız sevgiyi ve bağlılığı,

-24 saat sonra ulaşılan 15 yaşındaki çocuğa uzatılan suyu ‘daha muayene olmadım ki…’ sözünden sağlık ilmini…

-30 saat sonra enkaz altında kalan 16 yaşındaki çocuğun; ‘beni buradan çıkarırken yapacağınız işlem sebebiyle babam göçük altında ezilir ve ölür, dikkatli olun lütfen’ deyişinden dikkati, sezgiyi ve baba sevgisini…  

-32 saat sonra kendisine ulaşılan çocuğun; ‘Annemin inlemesi az önce kesildi. Önce ona bakın’ sözünden vicdanî hareketi…

Çocuklardan öğreneceğimiz çok şey var…

*Öğrendim ki… Ölüm mezuniyettir. Haram ve helâlin bilindiği bir dünyada problem olmaz… (Abdullah Kılıç’tan (KAYHAN)

*Makam sâhipleri, rüşvetle dünyâ malı biriktirmekteler. 'Altın ve gümüş yığıp da onları Allah yolunda harcamayanlar yok mu... İşte onlara elem verici bir azâbı haber ver' Meâlindeki, Tevbe süresinin 34. âyetini söyleyin.) Bora Gazi Giray Han’dan)                                                                      
*Öğrendim ki… Uyumakta olan bütün insanları uyandırmak için bir tek uyanık insan yeter.(Malcolm X'den)                                                                                                                                    *‘Şiir darası alınmış sözdür’ (Yahya Kemal Beyatlı’dan)                                                                          
*Öğrendim ki… Etik, ahlâk üzerine düşünme eylemidir. ‘Ahlâk felsefesi’ olarak da kabul edilir. Öyleyse etik kelimesi, ahlâk kelimesinin yerine kullanılamaz. (Prof. Dr. Ali Çetin’den – Kırıkkale Üniversitesi)                                                                                                                                          
*Yunanistan’a ‘kültür gezisi’ grubuna katılarak giden bir dostum anlattı: Câmiler kapalıydı. Türkler tarafından inşa edilen binalar Hıristiyan kültürüne uygun hâle dönüştürülmüştü. Bizde devlet kararı ile kapatılmış kilise ve havra yoktur. Bizans’tan kalan eserler koruma altındadır. Surlara bile dokunmadık. Lozan Anlaşması ile Ege Denizi’nde bulunan ve Türkiye’ye verilmiş adalar, Yunanistan tarafından işgal ve ilhak edildi. Bütün bunlara üzülerek, elem duyarak ‘eyvallah’ dedik. Şimdi söyleyeceklerim hepimizin içini titretmeli, beynimizde zonklamalı: Eğer Türkiye Cumhuriyeti, Sevr paçavrasını yırtıp atmasaydı; İstanbul’dan Edirne’ye, İzmir’e ve hattâ İstanbul’un mutêna semtlerine pasaportla gidebilecektik. Vize alabilirsek… Selimiye, Süleymaniye, Sultanahmet camilerini, Dolmabahçe ve Yıldız saraylarını, Kemeraltı’ndaki Osmanlı eserlerini kapalı ve metruk halde görmeye tahammül edebilir miydik?                                                                                                                                                                                                                                
*Öğrendim ki… Bir milletin geçmişi, suyun suya benzediği kadar geleceğine benzer. (İbni Haldun’dan)                                                                                                                                        
*Kadınlarımızın da aynı dereceyi tahsilden geçerek yetişmelerine atf-ı ehemmiyet olunacaktır’ demiş̧ ve ertesi yıl, ‘Bu günün levâzımından biri de kadınlarımızın her hususta yükselmelerini temindir. Binaenaleyh kadınlarımız da âlim ve mütefennin1 olacaklar ve erkeklerin geçtikleri tahsilden geçeceklerdir. (Mustafa Kemal Paşa 1922) (Doç. Dr. Betül Gürer’den nakil)
1mütefennin: Okunduğunda veya üzerinde taşındığında Allahü teâlânın muhâfazasına (korumasına) kavuşmaya vesîle (sebep) olan âyet-i kerîmeler.