(YEDİNCİ BÖLÜM)
Türk kökenli topluluklara özgü olan etno-genetik kodlar ile kültüre âit kavram ve bilgiler, en eski tahkiyeli metinlerin içindedir. Bu metinler, en eski zamanlardan 1700’lü yıllara kadar olan kişi ve olayları yer yer gerçeğimsileştirerek yansıtmaktadır. Mit(söylence), destan (epos), efsane (lejand) ve masal (tale) adlı veya nitelikli metinlerin yapısında, sosyolojik, filolojik değişim ve dönüşümler de, târihîlik de bulunmaktadır. Türk kökenli topluluklara âit ortak hafızaya kaynaklık eden bu metinlerin pek azı yazıya geçirilmiş, ozan, meddah anlatımıyla nesilden nesile aktarılarak yaşaya gelmiştir.
Kur’ân-ı Kerîm’de yer alan kıssalar târih belirlenmesine imkân vermez; vahiy nitelikli beyan, kinâye, mecaz, telmih ve özellikle de istiarelerle bezeli ‘hikmet’ bilgisine aracılık etmektedir. Kur’ân- ı Kerîm’deki bütün zamanları kapsayan ‘ibretlik’ vak’alar, hiç değişmez olan hikmetli hükümleri tebliğ etmektedir; bu yüzden tahrif edilmeden ışık vermeyi sürdüren Furkan[1] daki vak’a ve şahıslara bağlı bilgileri târihîlik açısından değerlendirmek doğru değildir.
Vahyin bildirdiği kıssalar dışında kalan anlatma ihtiyacının yansıdığı tahkiyeli metinler, ya anonim tefekkür, ya da bir kişi tarafından var edilmişlerdir. Bu yüzden, büyük ölçüde o metinleri yapılandıran olaylar, zaman ve mekân ile onların öznesi olan insanların gerçeğimsiliklerle bezelidir. Bu özellik sebebiyle, anonim ve/veya yazarı bilinen ‘geçmişte kalmış’ı anlatan tahkiyeli eserler târihin ve târihçinin birincil kaynağı sayılamaz.
Târihî gerçekliği yansıtan ile târihî gerçeğimsilik taşıyan olay, kişi ve değişimler farklılık taşıyan bilgi kaynağı olarak sonraki nesillerin ilgisini kazanmaya çalışmaktadırlar. Târih, her toplumun en dipteki atalarıyla ve yedi göbek önceki atalarıyla ilgili sosyal ve kültürel genlerin aktarımını sağlayan bilgilenmelerdir. Toplumdaki üyelerin benzeşirliğini sağlayan, âitlik ve mensupluk kazandıran kod bilgiler, kültürel genler biyolojik genlerden daha çok önemlidir. Soyut ve somut göstergelerle yansıtılan kültürel genler bir insan topluluğunun BEN ve BİZ kavramlarına yaklaşımını, kendim ve kendimiz saydığı alana yüklediği/üstlendiği misyonu da belirlemektedir. Kültürel açıdan kendine özgü sayılmayı oluşturan kod özelliği, gen niteliği taşıyan bilgiler ise, halkın dile bağlı kendi kaynaklarından, sonra da diğer bilgilendirici ögelerden gelerek toplumda yaşamaktadır. (DEVAM EDECEK)
[1] Furkan kelimesi, doğruyu yanlıştan ayırt ettirici, en doğru bilgiyi farkettirici, gösterici anlamına gelmektedir; İslâm’ın vahiy kitabının adlarından biri FURKAN’dır. Fark etmek benzeşmeyeni ayrı veya başka olanı kavramak her insanda vardır; bunu sınırlı bir alana âit bilgileri yanlışsaız olarak öğrenmek aklını ,hayalini ve duygularını kullanarak yeni fikirler (hükümler, eserler) üretmek birikim ile doğru orantılı olarak az çok değişmektedir. Gerçek sanılan ve sayılanlar veya yanlış olanlar arasında gerçek kavramına bağlı gelgitler yaşayan insanlar, basit, sıradan, ilkel, birikimle desteklenmemiş hükümlerle yetindiği oranda,sürece sömürülecektir. Gerçek sayılan ve sanılanlarla oyalanmayı önleyerek hakikati görülmesini, fark edilmesini sağlamak Kur’ân’ın anlatma yoluyla uyarı sisteminin anahtarıdır.