Son yıllarda bu boşluk hissi ve önlenemez can sıkıntısı pek çok insan için çok ciddi boyutlara ulaşmıştır. Pek çok evlilik ilişkileri hüsranla sonuçlanıyor ve evlilik planları bozuluyor.
Geçmiş yıllarda gülüp geçilen bu boşluk hissi zamanla basit can sıkıntısı olmaktan çıkmış ve bir umutsuzluk dalgası haline gelmiştir. Lise öğrencileri arasında uyuşturucu bağımlılarının sayısı hızla artmaktadır. Bu gençlerin çoğunun hayatlarıyla ilgili hiçbir olumlu amaçları yoktur. Boşluk duygusu, kişinin hayatında bir doyum bulamamasından gelir. KİŞİ KENDİNİ SIRADAN, BOŞ VE ANLAMSIZ HİSSETMEYE UZUN ZAMAN DAYANAMAZ.
Boşluk hissetme ve anlam eksikliği çoğu insanın hayatında deneyimlediği bir durumdur. İstenen her şeye ulaşılmıştır, her şey elde edilmiştir ve uğraşacak bir şeyler kalmamıştır. İnsanın önünde iki trajedi vardır, der Oscar Wilde, biri gönlünün muradına kavuşamamak, diğeri de ona kavuşmaktır.” İşte boşluk duygusu bu anda başa gelendir.
Paulo Coelho'nun "Simyacı" romanının kahramanı Santiago, çalıştığı dükkânın sahibi Camcı ustasına sorar: "Şimdi Mekke'ye neden gitmiyorsun?"
Usta şu cevabı verir:" Hayalimi gerçekleştirmekten korkuyorum, çünkü o zaman yaşamak için bir sebebim olmayacak."
İnsanoğlu bütün maddi isteklerine ulaşsa da bir gün geliyor kendisine soruyor: “Tüm bu yaşadıklarım ne için?”, “Ne olacağım?”, “Neden buradayım?” “Bu dünyada var olmamın amacı ne?” İnsan mutluluk ve anlam arayan bir varlıktır. Yalnızca insan anlam üretebiliyor
Dünyanın her yerinde, genel olarak, ekonomik iyileşmeler görülmektedir. Pek çok insan ekonomik sorunlarını çözmüştür. Bununla birlikte Victor E Frankl’ın ifadesiyle hayat mücadelesi şiddetini kaybedince “ne için yaşamalıyım?” sorusu gündeme gelmiştir.
Başka bir ifadeyle “Nasıl yaşarım?” sorusu gündemden düşünce, “Niçin yaşıyorum?” sorusu bütün ağırlığıyla gündeme oturmuştur.