Dilimize İncelik ve Estetik Açılardan Bakış
(BİRİNCİ BÖLÜM)
Türk Edebiyatı ilim sâhasında ‘Dr.’ unvanına sâhip Ayhan Güldaş, 13,5 X 21 santim ölçülerinde 110 sayfalık çok önemli eseriinin arka kapak yazısında şu bilgileri veriyor:
İnsan kalabalıklarını millet hâline getiren en önemli unsurlardan birinin dil olduğu tartışılamaz bir gerçektir. İnsan ile dil arasındaki münâsebetin çok kuvvetli olması gerektiğini bildiğimiz için, içinde yaşadığımız mânevî değerlerden anadilimizin kıymetini daha iyi anlıyoruz. Târih şâhittir ki uzun zaman içerisinde çok sayıda kavim veya topluluk sâdece savaşlarda yenilip parçalandıkları için değil, dillerini ihmal ettikleri için hayat sahnesinden silinerek kaybolmuşlardır.
Güzel Türkçemiz muhabbete, sevgiye, ilgiye açtır; milletimiz ebediyen dilimize muhtaçtır. Bebeklik ve çocukluk dönemlerimizde harflerle, hecelerle arkadaş olduk; gençlik ve olgunluk çağlarımızda kelimelerimizin mânâ zenginliğine, cümlelerimizin üslp güzelliğine yoldaş olduk. Yeri geldi, duygularımıza kanat takıp coştuk; yeri geldi, düşünce meydanlarında at oynatmaya koştuk.
“TÜRKÇEMİZİN ZÂRAFETİ" adlı yeni eserimde ise hayatımıza yeniden dönüp aslına kavuşan Arapça, Farsça asıllı kelimeleri daha geniş olarak ele aldım; yerine göre harf, hece, kelime ve ifâdelerimizdeki estetik denilen güzellik duygusundan bahsettim. Ayrıca Türkçemizin âhenginden (mûsıkî), ses hâdiselerinden, nâzik ifâdelerinden, kelime çeşitlerinden başka, güzellik duygusunu olumsuz etkileyen bilinen hatâlardan, anlatım bozukluklarından, imlâ ve telaffuz yanlışlıklarından da kısaca söz açtım. Bahsini açtığımız konu ve meseleleri ele alıp işleyen kitapların varlığından haberdar olmama rağmen, "Neden böyle bir girişimde bulunuyorum?" sorusunu zaman zaman kendime sordum. Cevabını da her seferinde kolay buldum: Zaman, nasıl süratle geçiyorsa hayatımızın ayrılmaz parçası olan, önem ve değeriyle âdetâ mukaddes bilinen dilimizin, daha doğrusu çok sayıdaki kelimelerimizin anlamları, renkleri, tonları da hızla değişikliğe uğrayabiliyor. Lisanımızı buharlaştırıcı, yozlaştırıcı teşebbüslere karşı tepkilerimizi söz veya yazıyla göstermeliyiz.
“Yazılan yazılmış, söylenen söylenmiş" diye Türkçeye ilgisiz kalmamalı, doğru bildiğimiz şeyleri bıkıp usanmadan ortaya koymalıyız.
Türklük ruh ve şuuruna sâhip olma faziletine erişen sessiz çoğunluktan hiçbiri bu bilgilerin lüzumsuz olduğunu söyleyemez.
Hacmi küçük, muhtevası büyük ve çok önemli olan kitap, gönül arzu eder ki ortaokul ve liselerde yardımcı ders kitabı olarak okutulmalı. Böylece üniversiteye başlayan gençlerimiz 250-300 kelime ile konuşmaktan, bir kısmını yanlış telaffuz etmekten, bir kısmını da farklı mânâlarda kullanmaktan kurtarılmalı.
Eserin yazarı Dr. Güldaş’ın, kolay anlaşılır temiz ve sâde bir Türkçesi var. Yetersiz tahsil görenler ve bu sebeple meselelerini konuşarak değil, tartışarak halletmeye çalışanlar için de faydalı bir kitaptır. Her seviyeden insanın ihtiyacını karşılamaya hazırdır. Bütün bu özelliklerine rağmen, ‘gereğinden fazla hoşgörülü olmak’ gibi dikkat çeken bir özelliği de vardır. Bu durum; ‘kardeşçe yaşayan kelimelerimiz’ listesindeki ‘sınav’, ‘yaşam’, ‘özgürlük’ ve ‘anı’ kelimelerine ‘kullanılabilirlik’ izni verilmesinden anlaşılıyor. Söz konusu müsâadenin, ‘örneğin’ kelimesi için de kullanılması şaşırtıcıdır.
Buna rağmen eser, her Türk’ün başucu kitabı olacak değere sâhiptir.
Bu vesile ile ‘Türkçe’ denilince gönül telleri titreyen dostlara, faydalanabilecekleri yazarlardan bâzılarının şahıs ve kitap isimlerini belirtmenin faydalı olacağını düşünüyorum:
Hüseyin Câhit (Yalçın) (Türkçe Sarf ve Nahiv), Tahsin Banguoğlu (Türkçenin Grameri), Necmettin Hacıeminoğlu, (Türkçenin Karanlık Günleri) Faruk Kadri Timurtaş (Uydurma Olan ve Olmayan Yeni Kelimeler Sözlüğü), Muharrem Ergin (Türk Dil Bilgisi), Yavuz Bülent Bâkiler (Sözün Doğrusu 1 ve 2), Yesevîzâde Şâkir Alparslan Yasa (Türkçenin Mücâhid Kalemi-Yavuz Bülent Bâkiler), Yakup Şişmek (Dilin Tetiği Bozuldu), Nihat Sâmi Banarlı (Türkçenin Sırları) D. Mahmet Doğan (Kelimelerin Seyir Defteri), Doç. Dr. Nevnihal Bayar (Açıklamalı Yeni Kelimeler Sözlüğü) Türk dili uzmanı olmamakla birlikte, dilimizi en mükemmel şekilde kullanan Peyâmi Safâ (Osmanlıca, Türkçe, Uydurmaca), Necip Fâzıl Kısakürek (Dil ve Edebiyat), Sâmiha Ayverdi (Millî Kültür Mes’eleleri ve Maârif Dâvâmız) gibi yazarlarımızın, Türkçemizi doğru ve güzel kullanmak isteyenlere çok önemli tavsiyeleri vardır. Bu isimlere, Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil’i, Refik Hâlid Karay’ı ve Ârif Nihat Asya’yı da dâhil etmek gerekir. Elbette daha pek çok isim ve eser vardır.
Yazacağı kitaplarda dil hatâsı yapmamak isteyenlere, Türkiye’nin lügat hazırlayan ilk ve tek kadın Lügat yazarı İlhan Ayverdi’nin ‘Kubbealtı Lügati’ olarak da anılan ‘Misalli Büyük Türkçe Sözlük’ isimli muhteşem eseri tavsiye edilir.
Maalesef şiir, roman, hikâye ve makale yazanların pek azı, yazı yazarken sözlüğe bakma alışkanlığına sâhiptir. İnşallah bu kötü tembellikten tez zamanda kurtulurlar.
(İKİNCİ VE SON BÖLÜM YARIN VERİLECEKTİR)