(Yunanistan, İtalya, Fransa ve İspanya, Lübnan ve Suriye gezi notları)
Üsküdar Kemah ve Abbara kafeden sonra gönül dostlarının Pazartesi Sohbeti Üsküdar Üniversitesi Bağlarbaşı yerleşkesinde başladı ve her hafta devam ediyor. Milliyetçi, muhafazakâr ve ülkücü hareketin dava adamı, hukukçu, gazeteci, yayıncı ve sivil toplumun öncülerinden Ahmet İyioldu sohbette son iki seyahatini gemiyle batı Akdeniz, ardından Lübnan ve Suriye gezisini anlattı.
Yayıncılığın bir nevi hafızası olan Ahmet İyioldu meslekte benim ustam. İlmi Etüdler Derneği'nin İLEV TV'de Kültür Bakanlığı'nın katkı verdiği Hatırlı Hatıralar programında Büşra Bulut'un röportajını izlemenizi öneririm. Ahmet İyioldu Konya (1945) ilk ve orta eğitimini memleketinde yaptıktan sonra İstanbul Hukuk Fakültesini bitiriyor. Daha öğrenci iken arkadaşlarıyla beraber talebe burslarından artırdıkları para ile (Ahmet Nuri Yüksel-Prof. Dr. Özer Ravanoğlu, Fehim Üçışık-Prof.Dr. vs) önce Veznecilerde Yaprak sonra Ötüken Yayınevi'nin kuruyor. İlk yayınladıkları eser de Necip Fazıl Kısakürek'in Reis Bey adlı tiyatro eseri. Avukatlık stajını Isparta Milletvekili Sait Bilgiç'in yanında yapıyor. Hala Türk Dünyasını çok yakından takip eden Ahmet İyioldu aynı zamanda İstanbul Türkocağı yönetiminde.
BİR İYİOLDU ÖYKÜSÜ
Hukuk öğrencisi iken Ergun Göze'nin genel yayın yönetmeni olduğu Babıali'de Sabah’ta mesleğe başlıyor. Sonra Hürriyet'e transfer ediliyor. ANDA dağıtımın başına geçiyor. ANDA'nın geçirdiği büyük yangın sonrası kendini geç de olsa toparlayarak Cağaloğlu'nda mütevazi bir iş yeri açıyor. Altı yıl önce de emekli oluyor. Arkadaşlarımın sesli ve görüntülü kayıtlarına ve benim notlarıma göre Ahmet İyioldu Üsküdar Üniversitesi’ndeki sohbette özetle şöyle diyor;
-İmkânı, zamanı ve sağlığı müsait olanlar seyahat etmeli. Çünkü ufuk açıyor, seyahatler Allah'ın Afrika'nın adının bile bilinmediği yerlerinde tabiat güzelliklerini yaşıyorsunuz. Mayıs ve Ekim ayı seyahat için en ideal zaman dilimi.
İstanbul'dan önce THY ile Atina'ya uçtuk. İstanbul Hava Limanının yanında dünyadaki çok sayıda havaalanı küçücük kalıyor. 40 kişilik bir gruptuk. Rehberimiz Türk'tü. Atina Havaalanı da öyle. Panoramik bir Atina gezisinde Akaropis, bazı tapınaklar, turizmin öncü yeri plaka mahallesi, eylemlerin yapıldığı Santigğma Meydanı, Bizans dönemi kiliseleri, kuleler, parlamento binası önünde Yunanlı askerlerin ciddi ve disiplinli biçimde nöbet değişimini izledik.
Atina'yla artık birleşen 8 kilometre uzaklıktaki Pire limanına geçtik. Genova merkezli 19 katlı Costa Fırtına gemisine bindik. Beş yıldızlı, 3.335 yolcu kapasiteli ve 1200 personeli olan bir dev gemi. İçeri girerken fotoğraflarımız çekildi, kredi kartı gibi de kullanılan gemi kartları verildi, ciddi bir kontrol yapıldı. Valizlerimizi bıraktık. Hepsi odamıza götürüldü. Gemide yok yoktu. Yemek salonları, havuz, yürüyüş parkuru, tiyatro ve konser salonları, gazino, berber, nöbetçi hekim günlük hayatta ne lazımsa bütün ihtiyaçlarınız karşılanıyor. Açık büfe yemek veriliyor. Alakart ise paralı. Teknolojinin bütün yeniliklerini burada görüyorsunuz. Kabinler iç, dış ve balkonlu olarak mevcut, fiyatları farklı. Çalışanlar ise Hintli, Özbek, Ahıskalı ve Türkmenistanlı. Gece hareket ediliyor, gündüzleri gittiğimiz liman şehri geziliyor. Geç kalan yolcu kesinlikle beklenmiyor. Sadece bir defasında bütün gün denizde seyrüsefer yaptık.
BAŞKENT LA VALETTA’TAN MAFYA KENTİNE
Malta 5 takım adadan ama sadece üçünde yerleşim var. 8 Bin yaşında dendi. Finikeliler kurmuş. Kartacalılar, Arap Berberiler, Bizanslılar, Tapınak Şövalyeleri, bir dönem de Osmanlı yönetmiş. Turgut Reis'in şehit olduğu yer burası. Barbaros Hayrettin Libya Trablus’a getirerek defnediyor. Başşehir La Velatta bir Fransız komutanın adı. Ada adeta ortaçağ şehirlerinden oluşmuş. Mosta Bazilika bölgenin 3. büyük kubbesi(56 mt) ancak Almanya bombalayınca deliniyor. Eski başkenti Amadina'da hala filmler çekiliyor, manastırlar, saraylar, balık lokantalarını geziyor turistler. Çok da ziyaretti akını gözleniyor. Bahçeleri, bağları görülmesi gereken yerler.
Sicilya'ya ve başkenti Palermo'ya geçtik. Mafya kendini hemen belli ediyor ve onların da başkenti. Belediye hizmetleri sıfır, sokaklar pislik içinde. Çünkü ihaleyi mafya almış ve görevini yerine getirmiyor. Kimse de sormuyor.
Sonra Roma'ya geçtik. Daha önce üç defa gittiğim bu şehre yeniden 140 euro vermedim gezmek için. Daha öncesiyle iktifa ettim. Vatikan meydanı, aşk çeşmesi, İspanyol Merdivenleri, Colezyum, Pantion görülecek yerler. Roma çirkin ama iyi korunmuş. Savona limanı şık bir deniz kasabası. La Pala isi küçük bir kent. İtalyanlar hep sıcak kanlı. Etrüskler olduğu da iddia edilir. Adile Ayda'nin Etrüskler Türk müdürü? adlı bir eseri vardır.
BİR ŞARKININ DÜNYAYA TANITTIĞI KASABA
Portofino bir şarkıyla meşhur olmuş bir balıkçı köyü. 1200 nüfuslu. Sadece denizden gidilebiliyor. Ama turist kaynıyor. Bir şeyler yemek içmek için insanlar kuyrukta bekliyor. Otelli beş yıldızlı. Mezarlıklarında ise resimler var.
Genova bu seyahat ettiğimiz gemiler merkezi. Gelelim Barselona'ya! Dünyanın belki de en güzel metropolü. Avrupa Birliği'nde 5. İspanya'da 2. Büyük şehir. Katalonya'nın başşehri. Herkes Katalonca konuşuyor. Katalonlar Ispanya'dan kavgasız bir şekilde ayrılmak istiyorlar. Sokakları müze gibi. Katedralleri ve üniversiteleri de önde. Mutfak kültürlerinde tuzda balık birinci sırada.
Geçtik Marsilya'ya. Ticaret ve taşımacılıkta ünlü şehir. Çeşme Sarayı tek kelime ile muhteşem ve görülmezse olmaz bir yapı. Tepede Altından Meryem Ana heykeli var. Bizans mimarını gözlemleniyor. Lyon da bir mafya şehri. Caddeler inişli çıkışlı. Suç oranı en yüksek ve uyuşturucu merkezi bir şehir Lyon. Gezimiz tamamlanınca 3,5 saat sonra İstanbul'daydık.
Bu gemiyle bir hafta seyahatin faturası bir kişi için 1300 Euro. Vizem olduğu için bir sorun çıkmadı. Ama artık vize alınması çok zor görünüyor.
ÇOK DİNLİ VE ÇOK YAPILI LÜBNAN
Gelelim 5 milyon nüfuslu ülke Lübnan Seyahatine. Soykırımcı İsrail'in bombaladığı günde biz bu seyahatte 13 kişi idik. Gitmeyin dedi eş dost ama biz yine eşimle birlikte programa almıştık bir kere. Lübnan'da şehit edilen ve adı yaşatılan Refik Hariri Havaalanında başladı seyahatimiz. Saraylar ve kiliseler en fazla dikkat çeken mekanlar. Beyrut çok canlı bir şehir, kıpır kıpır; kafeleri ve lokantalarıyla.
Muhteşem saat kulesi Sultan 2. Abdülhamit'in hatırası. Ortodoks Kilisesi ve üniversitesi önde. Her kesimin yahudi, müslüman, dürzi, hıristiyan mahalleleri var. Dürziler kendilerini Müslüman olduklarını söylüyor ve 800 bin nüfusa sahipler. Ancak bugün için İsrail ile flört ediyorlar. Maruf Canbolat Ailesinin lideri de Velit Canbolat. Osmanlı sonrası İsrail'e ilk arazi satışını Canbolat Ailesi gerçekleştiriyor! Bölgede etkililer, bunun için de Osmanlılar döneminde Fahrettin Canbolat'a ayrıcalıklı bir paye verilmiş. Mariniler ise Hristiyan Araplar. Harissa Tepesinde küçük bir kilisenin içinde 15 tonluk bir Meryem Ana heykeli bulunuyor. Hz.İsa'nın hayatını anlatan tablolar da sergileniyor.
Fransızların işlettiği Crotta Mağaraları turistlerin ilk uğrak yeri.
Teleferik ile Finike sahil kasabasına indik. Bu kenti Fenikeliler kurmuş. Burada Hilmi'nin Limonatası meşhur. Turistler kuyrukta. Baybolis ise cıvıl cıvıl ve hareketli. Beyrut'ta patlayan limanı gördük. Tam bir vahşet, rezillik ve facia.
ŞAM HALKI TEDİRGİN DEĞİL RAHAT
Şam'a doğru yola çıktık. Bir dönem başta PKK olmak üzere teröristlerin eğitim gördüğü Bekaa Vadisinden geçerek Balbek'e geldik. Burada ölen ve öldürülen Hizbullah liderlerinin dev posterleri asılı. Bölgede tapınaklar ise korunmuş.
Şam'a girerken ülkenin ismi "Suriye Arap Cumhuriyeti" olarak yazılıydı. Oysa bu ülkede başta Türkmenler var. Bölgenin ikramları ve mutfak kültürü meşhur ve zengin. Şam kendini koruyabiliyor, halk tedirgin değil ama rejim tedirgin. Zeyyide Zeynep Türbesi önemli bir yatır ve İran katkı veriyor, koruyor.
Selahattin Eyyübi'nin türbesi ve anıtı var. Üç hava şehidimizin de burada kabirleri bulunuyor. Eski Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu kılamadı ama biz Emevi Camii'nde namaz kıldık, dua ettik ve yakardık. Aşırı kalabalık bir cami ve bölge. Nurettin Zengin Medresesi'nde ehli beyt sevgisi çoşkulu kutlanıyor.
Suriye Ulusal Müzesi yağmalandı ama hala geride kalanlar bile burayı zenginleştiriyor. Süleymaniye külliyesi muhteşem. Hamidiye Çarşısı'nda ürün bolluğu var. Bektaş'ın Dondurması’nda her zaman kuyruk var. Belluriye Çarşısı da alaka görüyor. Muhittin Arabi Hazretlerinin mezarı da burada. Başta Sultan Vahdettin olmak üzere Osmanlı Ailesinden bazılarının mezarları da aynı mekânda defnedilmiş. Kasiyum dağı da turistlere gezdiriliyor.
Suriye’nin Başkenti Şam İslam Peygamberinin hadisleriyle de övülen bir şehir.
Şam gezisi de iki kişi için 950 dolar. İstanbul’a iki saat.