Dr. Zülfikar ÖZKAN

Avukat - Yazar - NLP Trainer

[email protected]

Öğretmenlik Yapmak mı, Öğretmenliği Yaşamak mı?

Kendime hep sormuşumdur: Acaba öğretmenlik mi yapıyorum, yoksa öğretmenliği yaşıyor muyum? Acaba İstanbul’da yaşıyor muyum, yoksa İstanbul’u yaşıyor muyum? İstanbul'da yaklaşık on sekiz milyon insan yaşıyor. Acaba bunların yüzde kaçı İstanbul’u yaşıyor?
Öğretmenlik yaparak yaşamak da mümkündür, öğretmenliği yaşayarak da. Konuyu biraz açalım.
İstanbul Kumkapı'da 27.4.2025 tarihinde tek başıma yürürken resmini çektiğim “Hisar Çeşmesi” sokağında yaşayarak yürüdüm. Yürürken caddeyi ve caddedeki binaları iyice fark ettim. Binalar çok eski ve tarihi değer taşıyordu. Yürürken içimden “Bu gün Pazar, Ben şu an varım, yaşıyorum, Kumkapı'daki “Hisar Çeşmesi” sokağında yürüyorum ve çok huzurluyum” diye düşündüm. Kendime ve sokağa odaklandım. Binalardan bakan insanlarla selamlaştım, ağaçları fark ettim, sokakta oynayan ışıl ışıl gözlü çocuklarla dertleştim, pırıl pırıl gözlerle bana bakan bir kedinin başını okşadım, onu sevdim. Burada ve şimdi yaptığım bu keyifli yürüyüşün bir daha tekrarı olmayacağını düşünerek her şeye gereken değeri verdim. Yani o sokakta yaşayarak yürüdüm. Var olmanın tadını çıkardım.
Daha sonra Nuruosmaniye Camii Mahzeni’nde ziyaretçiye açılan, 3. Yeditepe Bienali “Gölge Varsa Işık Da Var” sergisini gezdim. 1755 yılında ibadete açılan Nuruosmaniye Camii’nin mahzeni uzun yıllar kapalı kalmış ve ilk kez 2018 senesindeki Yeditepe Bienali sebebiyle ziyarete açılmıştı. Nuriosmaniye Camisi bizi 270 sene önceye götürüyor ve sanatla tarihin iç içe geçtiği bir atmosfer sunuyor.
Şunu fark ettim ki yaşanarak yürünmüş sokaklar, yaşanmadan yürünmüş sokaklardan daha fazladır. Tek başıma İstanbul’u yaşamanın keyfini çıkardım. Bunun maddi külfeti de yok. Öğretmenlik de öyle. Acaba işimi yapıyor muyum, yoksa işimi yaşıyor muyum?
Öğretmenliği yaşıyorsanız, tadına varırsınız. Ders veriyorsanız, ders verirsiniz. Yaptığın işe, mekâna ve zamana odaklanırsınız. Sınıfta varoluş bilincine ve sevincine sahip olursunuz. Öğretmenlikten keyif alırsınız. Öğrencilerinizle bütünleşirsiniz. Onlarla aklınızla ve bedeninizle konuşur, onlarla hemhal olursunuz. Ders verirken aklınız başka yerde olmaz. Dünü veya yarını düşünmezsiniz. O anı düşünerek keyif alırsınız. Öğretmenliği yaşadığınız için şükredersiniz. “İyi ki öğretmen oldum” dersiniz. Zamanın nasıl geçtiğini fark edemezsiniz.
Çalışmaktan ve yaşamaktan zevk alırsınız. O anda gözleriniz ışıl ışıldır. Gözlerinizdeki bu ışıltı, iç dünyanızda ne kadar var olduğunuzu gösterir. Sizinle iletişimdeki öğrencileriniz de aynı duyguları yaşar. Yapılan araştırmalar duyguların bir insandan bir diğerine bulaştığını gösteriyor.
Öğretmenlik yapan öğretmenlerin ise yüzleri donuktur.
Öğretmenliği yaşıyorsanız, işinize ve kendinize aynı oranda ve büyük önem verirsiniz. Kısacası öğretmenlik yapmaktan ziyade, öğretmenliği yaşarsınız. Giderek dünyada yaşamadığınızı, dünyayı yaşadığınızı fark ederek dünyayı eviniz gibi hissedersiniz.
Öğretmenliği yaşayanlar, sevgi ilişkilerinde doyuma ulaşmış oldukları için, anı yaşarlar. Onlar yaşarlar, yaşamaya hazırlanmazlar. Sevgi ihtiyaçları karşılandığı için başkalarını bir araç olarak görmezler. İnsanlara değer biçmezler, yargılamazlar.
Öğretmenliği yaşayan kişi, öğretmenliği toplumun kendine empoze ettiği şekilde değil, kendine mahsus bir üslupla yapabilir. İşini yapmaz, işini yaşar. İşini coşku duyarak yapar ve işine can katar.
Bence, işimizi yaşamak, makamlardan ve unvanlardan daha büyük zevk verir. Siz ne dersiniz?