Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

[email protected]

Bozoğlan Destanı

(BİRİNCİ BÖLÜM)

Diğer destanlarda olduğu gibi Bozoğlan Destanı’nın da birkaç, belki daha fazla nüshası vardır. Uygur Türklerine âit olduğu belirtilen bir nüshası 1982 yılında Çağatay Türkçesiyle yazılı hâle getirilmiştir. ‘Yusuf Beg – Ahmed Beg’ Destanı olarak da bilinir. Fergana nüshası da ‘Yusuf-Ahmed Destanı’ olarak anılır. Osman Karatay, Zeynep Güler ve Avazhkon Umarov tarafından hazırlanmıştır. 13,5 X 21 santim ölçülerinde, 240 sayfadır.

Arka kapak yazısında şöyle tanıtılıyor:

Orta Asya'daki en yaygın ortak destanların başında gelen Bozoğlan Destanı, tarz olarak Köroğlu Destanı'nın devâmı niteliğindedir ve içinde Köroğlu'na atıf vardır. Harezm çevresinde türediği anlaşılan destanın içeriği yakın zamanlara, İran'da Safevi hâkimiyeti sonrasına işâret etse ve çok sayıda hükümdarın adı geçse de, destan kahramanlarına bakarak bir târihleme yapmak mümkün görülmemektedir. Zira bu hükümdarların hiçbiri târihte bilinmez. Sâdece düşman ülke “Mısır"ın hükümdarı Güzel Şah'ı Safevi Şah İsmail olarak teşhis edebiliyoruz. Anlatı esas olarak, Bozoğlan Han'ın yeğeni olan Yusuf ve Ahmet adındaki Türkistanlı iki yiğidin Mısır'da esir düşmeleri ve sonra kurtulmaları üzerinedir. Dolayısıyla Orta Asya'nın Türkmen ve Özbekleri ile Safevi İran'ı arasındaki mücâdele destana yansımıştır.

Destanın, Türkmenistan'dan Doğu Türkistan'a kadar daha önce yayımlanan veya derlenen çeşitli nüshaları bilinmekteydi ancak ilk defa Fergana bölgesinden elyazması bir nüshası bulundu. Üstelik iç kısımlarda karışıklık olsa da, baştan sona kopukluğu olmayan nâdir bir nüsha olarak kayda girdi. Rusların Hokand Hanlığını işgali sırasında yakılan kitaplar arasından kurtarılıp bir sandığa konan eser, yüz elli yıl sonra gün yüzüne çıkartılarak, son Hokand hanının vezirinin soyundan gelen Momuncan İsabaev tarafından Türk araştırmacılara yayımlanmak üzere teslim edildi. Geç dönem Çağatay lehçesinde yazılan bu değerli destan metnini Türkiye Türkçesine aktarmak ve yayımlamakla, onu ateşler arasından alıp kurtaranlara karşı görevimizi yerine getirdiğimizi düşünüyoruz.

Destanlar ve efsâneler, bir milletin târihin derinliklerinden günümüze süzülüp gelen sosyal ve kültür hayatının aynasıdır. Çünkü destanlar, günlük hayatta yaşanan olayların, edebî sanatlardan biri olan “mübalâğa” ile alâka çekici hâle getirilip, hafızâlara yerleştirilmiş şeklidir.

Bir filolog (bir toplumun kültürünü dili yoluyla araştıran, inceleyen ilim insanı, bir arkeolog (bilgi toplamak için eski medeniyetlerin geride bıraktığı mîmarî yapı, eşya, kemik ve benzeri kalıntıları inceleyen ilim adamı) ve bir Türkolog (Türk dilinin ve kültürünün çeşitli yönlerini inceleyen ve anlayan ilim insanı) bir araya gelerek gerçekleştirdikleri aramalar neticesinde “Bozoğlan Destanı” isimli kitap meydana geldi.

Bozoğlan Destanı isimli kitap iki bölümden oluşuyor: Birinci bölüm çeviri yazı (Bir kelimeyi, bir yazılı metni veya bir konuşmayı, onların telaffuzdaki ses değerlerini dikkate alan özel alfabe işaretleri kullanarak hazırlanan yazı) “transkripsiyon” kelimesiyle de ifâde edilir.

Çeviri yazı ile bir paragraf:

Bismillahir-rahmanir-rahim

Amma râviyân ahbâr ve nâkılân âsâr andağ rivayet kılurlar kim İsfahan yurtıda Bozoğlan değen pâdşah bar erdi anın iki veziri bar erdi birinip atı Baba Bek ve yana birinip atı Ağa Bek der erdiler ve yana şul vezirler Bozoğlan hanığa karındaş bolur erdiler amma Boozoğlan hanını iki kızı bar erdi. Birini Baba Bekke ve yana birini Ağa Bekke berip özige dâmâd kılıp erdi âmmâ bu iki vezîri burun iki oğlı bar erdi ikisi hem Bozoğlan hanığa ciyen bolur erdi âmmâ Baba Bekni oğlı Yûsuf Bek Ağa Bekni oğlı Ahmed Bek ad berdiler âmmâ bu iki oğlan haddi kemalığa yetip yiğit bolup at üstige mindiler âmmâ bulamı atalarığa tayın beş min üylikdin on min üylik eletleri bar erdi

Yukarıdaki metnin günümüz Türkçesine çevrilmiş şekli:  

(İKİNCİ –SON­ BÖLÜM YARIN VERİLECEKTİR)