İlim dünyanın en değerli varlığıdır. Alimler de insanları en değerlileridir. Her şey için harcanan zamanın, Kıyamette hesabı verilecektir, fakat ilme harcanan zaman muhasebeden muaf tutulacaktır. Eski âlimler ilme büyük değer vermişler, onu her türlü faaliyetin üstünde tutmuşlardır.
İlim, aşkla, severek ve hissederek ancak elde edilir. İlmi de derslerinizi de sevmelisiniz. Özellikle İslami ilimlerin anahtarı olan Arapçayı çok sevmelisiniz. Derslere not endişesi ile değil, ilim öğrenme gayreti ile çalışmalısınız.
Fıkıh ilmini seviniz. Çünkü fıkıh derin ilim demektir; İslami ilimlerin temeli fıkıh ilmidir. İlahiyatın temel bilgisi de odur.
Okuduğunuz kitapları iyice tetkik ediniz. Yazarını, yazdıklarını, metodunu ve tertibini gözden geçiriniz. Önce kitabı tanıyınız, ondan sonra muhtevaya geçiniz. Okurken not almaya özen gösteriniz.
Çantanızda daima bir kitap bulundurunuz. Bir cep sözlüğü ile Kur’an metnini yanınızdan ayırmayınız. Fırsat olunca boş durmayıp bu kitaplardan okumaya çalışınız.
Arapça yanında bir de yabancı dili (tercihen İngilizce) çok iyi öğreniniz. Çünkü asrımızda İslam’a hizmetin en önemli vasıtası dil olacaktır.
Akşamdan erken yatıp sabahları erken kalkarak derslere bu bereketli vakitte çalışınız.
En önemli meşguliyetiniz dersleriniz olmalıdır.
Meslekte kendi branşınızda zirveye çıkmak esas hedefiniz olmalıdır.
Kafanızı çalıştırınız. Kafa bir radara benzer. Çalışınca sahasına giren cisimleri kaydettiği gibi beyin de çalışır vaziyette olursa pası silinir ve çok şey kaydeder, ilhamlar alır. İşte ilmin temeli bu ilhamlardır.
Namazlarınıza, ibadetlerinize her şeyden önce özen gösteriniz. İlim öğrenmekten maksat Allah’a daha iyi kulluk yapmaktır.
Hafız olanlar hafızlığının hakkını vermeli, her gün en az bir cüz Kur’a okumalıdır.
Hafız olmayanlar da günde en az beş sayfa sesli Kur’an okuyarak ondan istifade etmeli ve ağzını Kur’an’a alıştırmalıdır. Çünkü görevlerimiz genellikle halk arasında icra edilmektedir. Halkı en çok memnun eden güzel bir şekilde Kur’an okumaktır.
Basınla gereksiz ilgimiz olmamalı, gazete sayfalarında gördüğümüz önemli yazı ve haberleri kesip tarihlendirip arşivlemelisiniz.
Ölünce arkanızda anılmayı sağlayacak hizmetler bırakmalısınız. “Falan tarihte doğdu, filan tarihte öldü, şu şu eserleri bıraktı” ibaresini yazdırmalısınız.
Ölünce cihanı ağlatmalısınız. Şair ne güzel söylemiş: “Yâdında mıdır, doğduğun dem? Sen ağlardın, gülerdi âlem. Hayatta geçir ki öyle bir dem, olsun sana mevtin hande, halka matem” Yani: Hatırında mıdır doğduğun zaman? Sen ağlıyordun, etrafındaki yakınların gülüyor, seviniyordu. Dünyada öyle bir zaman geçir ki, ölürken sen gülerek git, o insanlar ağlasınlar. Yani durumu tersine çevir.
Gizli kalan kabiliyetlerinizi araştırarak, denemeler yaparak keşfediniz. Herkesin mutlaka, gizli-yahut aşikâr bir kabiliyeti vardır. İşte bunu keşfederek kullanmayı bilmelisiniz. Bunun da yolu araştırmaktan, düşünmekten ve çalışmaktan geçmektedir.
Gittiğiniz her yerde olumlu etki bırakmalısınız. Özellikle halkın hoşlanmadığı kıyafetlerden kaçınmalısınız.
Gerçekçi olunuz, öze bakınız, şekle aldanmayınız.
Dini konularda insanların istismarına sebep olan halleri tespit edip gerekli uyarıları yapınız. Halk cehalet eseri yanlışlara kapılabilir. Bu noktada uyarma görevi size düşmektedir. Görevinizi yapmamaktan dolayı sorumlu olduğunuzun şuuru içinde olmalısınız.
Gerek dünyevi gerekse dini konularda şahıslara değil, prensiplere bağlanınız, bunu tavsiye ediniz. Şahıslar yanılabilir, yanlış yapabilirler, fakat prensipler daima insanı doğru yola götürür.
Eğer dini bir meselede münakaşa söz konusu ise, şüphe ve tereddüt varsa ilimin hakemliğine başvurunuz.
Gittiğiniz ve bulunduğunuz her yerde mutlaka halka hizmet etmeye koşmalısınız. Vaaz vermek, hutbe, seminer, konferans vermek, Kur’an okumak ve manasını açıklamak, namaz kıldırmak, sohbet etmek gibi elimizden geleni yapmaktan geri durmamalıyız. Bu konularda bir teklif gelince imtina etmemeli, bunu fırsat bilerek davamızı tanıtmalısınız. Görev teklif edilmediği takdirde talip olmalı ve tebliğ görevini ifa etmelisiniz.
Tatillerde memleketinizde yahut ikamet ettiğiniz yerlerde, mahalle camilerinde veya müştemilatında çocuklara fahri olarak Kur’an dersi ve dini bilgi dersleri açarak ilmin zekâtını vermelisiniz. Kanaatimizce en büyük sevaplardan biri sıbyan mekteplerinde ders vermektir.
İrşatta ifrat ile tefritten kaçınmalısınız. Cennetin kapılarını ne tamamen açmalı ne de kapatmalısınız. Allah’ın rahmetini herkese saçmalısınız.
Doğru bir siyasi görüş sahibi olabilirsiniz. Fakat dini irşat hizmeti ile siyaseti birbirine karıştırmamalı, parti düşüncesini dini hizmetlerden soyutlamalısınız.
Başkalarına tabi olan değil, metbu/Uyulan bir şahsiyet olmalısınız. Hiziplere, cemaat ve tarikatlere fiilen mesafeli durmalısınız. Onlar sizi kendileri gibi yapmaya çalışır. Oysa biz Hz. Peygamber gibi olmak durumundayız.
Eski âlimlere, hocalarınıza karşı son derece saygılı olmalısınız.
İlim mesleğinin vakar ve şerefini koruyunuz. Mesleğimize yakışmayan söz ve davranışlardan şiddetle kaçınmalısınız.
İlim ve hizmet mesleğini terk etmeyiniz. Bunu yapmanın maddi-manevi vebali çok büyüktür.
Osmanlıcayı çok iyi öğreniniz. Çünkü Osmanlıca başlı başına bir dildir. Osmanlı arşivleri ve bin yıllık kültürümüz Osmanlıca yazılmıştır. Hem okumasını hem de yazmasını iyi bilmelisiniz.
Hiç kimsenin, hiçbir topluluğun aleyhinde olmakla tanınmayınız; kimseye karşı kin tutmayınız. Başkaları aleyhinde bulunmak olumsuzluktur. Olumsuzdan olumlu şey çıkmaz. Belki sırası gelince yanlışı olan kimse onu uyarmayı bilmelisiniz.
Kalbinizi çöp tenekesi olarak kullanmayınız. Belki kalbinizi temizleyiniz; rahatlayınız.
Müspet olunuz, müspet hareket ediniz. Doğru, güzel ve faydalı olan düşünceleri net bir şekilde ifade etmekle yetininiz. Düşünceyi kabul ettirmek için tartışmaktan ve ısrarcı olmaktan sakınınız. Fikir alışverişi vardı, fakat fikir dövüşü olamaz. Bu konuda Hz. Peygamber’i izleyiniz.
Kimseden intikam almayınız. Hz. Peygamber de kimseden intikam almamıştır.
Hidayetten uzak, dini hayata karşı mesafeli olan kimselere karşı hoşgörülü davranınız.
Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz; kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız.
Takva sahibi büyük ve muhterem zatların gönlünde yer işgal ediniz. Böyle zatları ziyaret edip sohbetlerinden istifade ediniz ve onların hayır dualarını almaya çalışınız.
Her kim olursa olsun, gönlünü fethetmeye ve hayır duasını almaya çalışınız.
Siyaset adamlarının günahlarını yüklenmeyiniz. Körü körüne devlet adamlarına bağlanmayınız. Daima hakkı ve hak üzerinde bulunan kimseleri destekleyiniz.
İlmin haysiyetini koruma noktasında, İmam Âzam, İmam Malik, İmam Şafiî ve İmam Serahsî gibi âlimleri örnek alınız. Onlar devlet adamlarının keyfi tasarruflarına boyun eğmemek için hayatlarını hapishanelerde geçirmişler, hakaretler görmüşler, fakat asla doğruyu söylemekten vaz geçmemişlerdir.