Murat YILDIRIM

Emekli Vâli - Yazar

[email protected]

Alperenlik ve Günümüz (2)

Türk tasavvufunun kurucusu sayılan Pir-i Türkistan Hoca Ahmed Yesevi döneminin şartlarında; İslâm dini öğretilirken, kullanılan Farsça, Türkçe'yi adeta 2. plana atmış dolayısıyla halktan kopuk ağdalı bir dil gibi hüküm sürmüştür. Tarihi bir gerçektir ki; Hoca Ahmed Yesevi, yaşadığı toplumla bütünleşen, köylü, kentli herkesin gönlünü kazanan, en önemli bağın *SEVGİ* temelinde kurulacağına inanmış, insanı temel hakikat kabul ederek, insan yetiştirmeye, yani eğitime büyük önem vermiştir.

Hoca Ahmed Yesevi 'nin gözetiminde yetişen binlerce ALPEREN ler, Türkler nerede ise orada dergâh- medrese açmış ve yerel ahaliyle hemhal olmuşlardır. Hayatlarında, adaletten, ilimden ve doğruluktan hiç ayrılmayan Alperenler başta Anadolu ve Rumeli- Balkanlar olmak üzere, değişik coğrafyalara gönderilmiştir. Özellikle Hacı Bektaş Veli'nin "MAKALAT"ında "Dört Kapı, Kırk Makam Usulü" Alperenlerin yetişme metotlarını ayrıntılı göstermektedir. Tarihin, dilin, dinin ve kültürün bir köprü gibi uzandığı zamanlarda; Yesevilik ve Alperenlik kavramları bir anda ortaya çıkmamıştır.

Esas temelini Dedem Korkut' tan almış, çağlar sonrasında, Yunus Emre'nin şiirlerinde tekâmül ederek nihayet günümüze kadar, zihniyet, düşünce ve bir " idealist kavram" olarak halen yaşatılmaktadır. Merhum Prof. Dr. Osman Turan'ın " Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi" adlı eserinde ifade edildiği gibi Türk kamları (Korkut Ata- Irkıl Hoca) yerine, İslam şeyhleri ve evliyası geçerken, Türk' ün Alp' i, Alperen kimliği ile kutsiyet kazanmış ve İslam, Türk'ün gazileriyle birleşerek, Türklerin İslam'laşması sağlanmış bu surette sayısız din ve tarikat önderlerinin emeği ile kuvvetlenmiştir.

Alp kavramı ve onunla beraber Alper ya da Alperen kavramları en açık şekilde 1330 yılında yazılan Âşık Paşa'nın meşhur "Garibname" adlı eserinde açıklanmıştır. Bu açıklamalardan sonra, günümüze bir bakacak olursak; özellikle milliyetçi ve muhafazakâr ailelerde, ebeveynler erkek evladına, Alperen ismi vermekte, göz nuru çocuklarının vatan, millet sevgisi ile yetişerek iyi bir dinî eğitim alarak modern çağda Müslüm Türk kimliğini kaybetmeden yaşamasını, kısacası Devlet ve Millete faydalı, inancı bütün bir yurttaş olmalarını arzulamaktadır.

Sanayi çağı, uzay çağı, iletişim- bilgi çağı derken; gelişen yeni teknolojiler sayesinde *DİJİTAL ÇAĞ* denilen bir modern zaman diliminde, bütün dünya da olduğu gibi ülkemizde de toplum üzerinde inanılmaz bir "DEĞİŞİM ve DÖNÜŞÜM" yaşanmaktadır. Başta sanayi, ulaşım, haberleşme, iletişim vb. yüzlerce alanlarda, geçmişe nazaran büyük atılımlar yaşanmış ve hayatımıza OLUMLU yansımaları görülmüştür. Madalyonun diğer tarafında ise alkol ve uyuşturucu bağımlılığı, aile ve akrabalık ilişkilerinin zayıflaması, kutsi değerlerimizin yozlaşması; kısacası, büyük ve endişe verici "AHLÂKİ ÇÖKÜŞ" le karşı karşıya geldiğimizi üzülerek söylemek gerekir.

Bütün bu olumsuz faktörlere, içte ve dışta sergilenen haince planlara, oyunlara rağmen; bizim gibi 65 den yukarı kuşakların bizzat yaşayarak tanık oldukları, Cumhuriyetimizin son 45- 50 sene gibi yarım asrını; bölücü, terör, anarşi, askeri ve idari vesayetler, bozgunculuk vb. yüzlerce badirelerle mücadele ederek geçiren vatanımız da; ülkemizin bütünlüğü için, canları pahasına mücadele eden, binlerce asker, polis, istihbarat görevlisi, bürokratlar, memurlar ve sivil yurttaşlarımızın yaptığı mücadele de zamanımızın "ALPERENLİĞİ" kabul edebiliriz.

Eğer kısaca zikrettiğimiz bu toplu mücadele verilmeseydi, bugün bu topraklarda hür ve bağımsız, başımız dik ve onurlu bir yurttaş olarak yaşayamazdık. Allah c.c muhafaza, bölünmüş, parçalanmış, emperyalist güçlerin ve odaklarının güdümünde " MANDA ve SİYASETİ" altında yaşamaya mecbur olan esir bir topluluk olurduk.

Ülkemizin, vatanımızın, şanlı Türk Bayrağımızın ve T.C. Devletimizin kıymetini, iyi bilelim ve bütün dinî, milli, maddi ve manevi değerlerimizi korumak, yaşatmak ve kıyamete kadar var olması yolunda birer ALPEREN olma şuurunu asla kaybetmeyelim inşaallah.

Vesselam…