İnsan davranışlarının ortaya çıkmasında bazı faktörler önemli role sahiptir. Bunlar arasında geçmiş hayat ve bunun ferdin zihninde bıraktığı iz önemlidir. Aynı şey devlet ve millet hayatları için de geçerlidir.
Her kültürde milyarlarca anne- baba, çocukları için kendi hayatlarını mahvediyorlar. Kendilerini feda ederek hayatı daha anlamlı kılmaya çalışıyorlar. Kendilerine sorarsanız, çocuklarını her türlü beladan, acıdan, sorundan ve hastalıktan koruduklarını söylüyorlar.
‘’Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:/Yeryüzünde yer beğen!/Nereye dikilmek istersen,/Söyle, seni oraya dikeyim!’’ (Arif Nihat Asya)
TDK’nın kurbanı çok... “ Kurban ” kelimesinin kendisi bile kurbanlıklar arasındaydı. Evet, TDK kasapları, 1935’ten îtbâren “ sunam ” diye bir garâbeti boyayıp “ kurban ” yerine geçirmeye ve bu kelimeyi kesip doğramaya niyet etmişti.
“Çocuğunuzu Kötü Etmenin Yolları” ya da “Yengeç Kitabı’nın yazarı C.G. Salzman, bu kitap için yengeçlerden etkilenmiştir.
Ev alma, komşu al! özdeyişini prensip hâline getirmiş bir kültürün mensuplarıyız. ‘ Komşuyuz fakat akraba gibiyiz .’ Sözünü sık sık duyarız. Günümüzde geçerliliği kalmamış bir sözümüz vardı: ‘ Komşu, komşunun külüne muhtaçtır .’ Denilirdi.
7 Eylül ve Türkiye'de Türklere ait olmayan medya “6-7 Eylül” olaylarını “kara leke” olarak ilan etmiş durumda. Diğer yandan da, Ermeni meselemizin istismarcıları yine soykırım yalanları peşinde! Kimse sormuyor, karşılıklılık mı yani mütekabiliyet var mı diye...
(Zaman tünelinden süzülen, gözlerimden gitmeyen görüntüleri ve hala dün gibi hatırladığım o acı dolu çığlıkların sesleriyle birlikte…) O tarihte 8 yaşında bir ilkokul öğrencisiydim. Oturmuş olduğumuz semt, İstanbul'da yaşayan Rum ve Ermeni kökenli vatandaşlarımızın yoğunlukla yaşadığı yerlerin başında geliyordu…
Tehditlere ve nahoş durumlara verilen tepkiler, fırsatlara ve keyifli şeylere verilen tepkilere kıyasla daha hızlı, daha güçlü ve engellenmeleri daha zordur.
Kerbela olayı, günümüz Türkiye’sinde bile, Müslümanlar arasında görüş ayrılıklarına sebep olabilmektedir. Bu durum, tarihi ve dini doğru anlayamamanın, toplumlar için ne kadar pahalı bir bedeli olduğunun açık bir kanıtı olarak gösterilebilir.
Dil Darbesi yalnızca dîvan edebiyâtı na veyâ Türk sanat mûsıkîsi ne değil türkü lerimize de darbe vurdu.
Milleti nisyan ederek her işimizde Efkâr-I frenge tabaiyyet yeni çıktı. Ziya Paşa
Her bayramda eskileri aradık, çocukluğumuzun bayramlarını hatırlayarak yutkunduk. Tadı damağımızda kalan mutluluklara “ah” çektik…
Sorunlar neden önemlidir? Hayat, sorunlarla karşılaşıp onlara çözüm gerektirme sürecinden dolayı anlam kazanır.
‘’………………………Yalnız gecelerin karanlık, ıpıssız sessizliği düştüğünde o küçücük yüreklere… Hasret sözcükleri duyulur; içinde ’canım babam’, ‘canım anam’ feryatları olan. Ve deler geçer yüreğimizi…’’
Bir Kurban Bayramı’nı daha idrak ediyoruz. Şükürler olsun! Daha nice bayramlara; sevdiklerimiz ve sevenlerimizle, sağlık ve mutluluk içerisinde ulaşmayı Cenab-ı Allah hepimize nasip eder inşallah.
Pek çok anne –baba “Ben çektim, çocuğum çekmesin!” ifadesini hemen hemen her ortamda kullanıyor. Bu tür anne-babalar kendisinin yaşadığı sorunları, çektiği sıkıntıları ve çileleri çocuklarının yaşamasını istemiyor.
Devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk; ‘Kurtuluş Savaşı’nı yaparken tek bir şeye inanıyordu:
Nikâh, İslam hukukuna göre; bir erkekle bir bayanın, birlikte yaşamalarına ve karşılıklı yardımlaşmalarına imkân veren ve taraflara karşılıklı hak ve sorumluluklar yükleyen sözleşmedir.
Hüseyin Rahmi Gürpınar bundan tam 153 sene önce (17 Ağustos 1864) doğmuş: Türk hikâye ve romancılığının en meşhur ve renkli sîmâlarından...